Sabah gazetesinde yer alan haberde, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 7 Şubat 2012’de şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldığı KCK soruşturmasında yer alan “Oslo Görüşmeleri” tapelerinin yabancı bir ajan tarafından servis edildiği öne sürüldü.
Dershane tartışmasıyla başlayan AKP cemaat gerilimi sürerken, hükümete yakınlığıyla bilinen Sabah gazetesi, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldığı KCK soruşturmasıyla ilgili olarak çarpıcı bir iddiada bulundu.
Sabah gazetesinin kamuoyuna yansıyan Oslo görüşmelerinin, devlet içinde var olduğu öne sürülen "paralel yapıya" yabancı bir ajan tarafından servis edildiğinin öne sürüldüğü, "Oslo tapeleri yabancı ajandan" başlıklı haber şöyle:
Oslo'daki görüşmenin ses kayıtları, yabancı bir istihbaratçının getirdiği hard diskin içinde paralel yapıya teslim edildi. Bu diskte Diyarbakır BDP'de yapılan aramada bulunmuş gibi yapıldı.
MİT krizini başlatan dosyadaki iddialar çok ağırdı. "Çözüm Süreci" için atılan her adım PKK terör örgütüne yardım gibi yansıtılıyordu. İmralı'daki görüşmelerin "Kozmik Oda" bilgilerine de ulaşan savcı "devlet sırrı" niteliğindeki görüşmeleri de dosyada delil olarak gösteriyordu.
Suç tarihi: Özel Yetkili Savcı Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya'nın hazırladığı dosyada suç tarihi 1984 ile 2012 tarihleri arasını kapsıyordu. (PKK terör örgütünün kuruluşundan itibaren)
Suçlama: 5 MİT mensubu hakkında; PKK-KCK terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek, isteyerek yardım etme ve soruşturmanın gizliliğini ihlal etme iddiası bulunuyordu. MİT mensupları terör örgütünün kuruluşundan Çözüm Süreci'ne kadar geniş bir yelpazede birçok konuda ayrı ayrı suçlanıyordu.
PKK-KCK terör örgütünün tarihinin özetlendiği soruşturma dosyasında, Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla yaptığı görüşme tutanaklarına, görüşme sonrasında avukatlar ile Kandil arasında yaşanan e-mail trafiğine de yer verildi. Kanlı bir sürecin sonlandırılması için yapılan görüşmeler 'Özel Yetkili' savcılar tarafından terör örgütüne yardım olarak nitelendirildi. İmralı'daki görüşmelerin ses kayıtları da savcının sürdürdüğü yazışmalar sonrasında dosyaya getirtilmişti. Gizli yürüyen bu süreçte devlet sırrı" niteliğindeki belgelere de ulaşmış, "İmralı'daki kozmik tutanaklar" artık özel yetkili ellere geçmişti. Dosya açıldıkça taşlar yerli yerine oturuyordu. Dosyanın önemli dayanaklarından biri, halen gerçekliği tartışılan dijital bir delildi. 13 Ocak 2012 tarihinde BDP Diyarbakır İl Teşkilatı'nda yapılan aramada ele geçirilen bir hard diskten söz ediliyordu. Bu dokümanda, Müsteşar Hakan Fidan ve eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş'in PKK'nın Avrupa'daki bazı yöneticileri ile yaptığı görüşmelere yer veriliyordu. Aslında olayın gerçek yüzü farklıydı. İl Başkanlığı'na düzenlenen operasyonundan kısa bir süre önce Türkiye'ye yabancı (Avrupalı) bir istihbarat servisinin elemanı giriş yapmıştı. Takipte olduğundan habersiz olan ajanın, paralel yapıyla çalıştığı sonradan anlaşılan istihbaratçı polislerle gizlice buluştuğu ve yurtdışından getirdiği "hard diski" teslim ettiği belirlendi. Teslimat sonrası, terörle mücadelede görevli polislerin düzenleyeceği operasyona da önden malzeme oluşturulmuştu. Hard diskin içeriği operasyondan önce basına sızdırıldı. DİHA isimli ajansın veri tabanına dışarıdan yüklendiği açıklandı. Ancak, bu dijital kayıt Diyarbakır BDP İl Başkanlığı'nda yapılan baskında kasada bulunmuş olarak kaydedildi. Çözüm Süreci için yapılan "Oslo Görüşmeleri" sekteye uğratıldı. Görüşmeler daha sonra İmralı üzerinden devam ettirildi. Savcılık, MİT hakkında açılan tüm dosyaları biraraya topladı. 7 Şubat soruşturması, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 20 ihbarcının dilekçesi üzerine açılan soruşturmayla birleştirildi. Birbirleriyle bağlantısı olmayan dosyaları aynı merkezde biraraya getiren savcılık, tek hamleyle büyük bir operasyon gerçekleştirmeyi hedeflemişti. Bir yandan "Çözüm Süreci'nin" başlaması diğer yandan "MİT'in dış istihbarat ağının" güçlendirilmesi, stratejik birimler kurulması, nitelikli eleman takviyesi, MİT'in bölgedeki ağırlığının artması, büyük güçlerin dikkatinden kaçmadı. Özellikle istihbaratta dışa bağımlılığın azalması, içeride istihbaratın tek çatı altında toplanması girişimi, yerleşik kalıpları bozmuştu. Eş zamanlı olarak dış basında MİT'i hedef alan yayınların başlaması, bu haber ve yorumlara Müsteşar Fidan'ı karalama kampanyalarının eklenmesi ise Ankara için artık sürpriz değildi.
Böcek olayının ardından 28 Aralık 2011 tarihinde, Türkiye dramatik bir olayla sarsıldı. Uludere'de, Kuzey Irak'a kaçağa giden bir grup vatandaş, terörist değerlendirmesi ile savaş uçaklarınca bombalandı. 35 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Ve o anda, "Yanlış istihbarat MİT'ten" tartışması başlatıldı. MİT'in, eski tarihli bilgi notları, güncel rapor gibi habere dönüştürüldü. Bunun üzerine MİT, "28 Aralık 2011 tarihinde hayatını kaybeden 35 vatandaşımız ile ilgili olabilecek grup, yer, tarih, sayı ve geçiş güzergahlarına ilişkin Teşkilatımızca herhangi bir istihbarat paylaşımı gerçekleştirilmemiştir" açıklamasında bulundu. Uludere olayını soruşturan Genelkurmay Askeri Savcılığı ise 6 Ocak 2014 tarihinde "takipsizlik kararı" verdi. Kararda; TSK personelinin TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdikleri, görevi yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığı belirtildi.
Kuruluş tarihi 6 Ocak 1927 olarak kabul edilen Milli İstihbarat Teşkilatı, 85'inci yıldönümü için oldukça kapsamlı etkinlikler düzenlemişti. Devletin zirvesi, medya ve eski teşkilat mensupları için ayrı ayrı programlar hazırlanmıştı. Ancak, MİT'in 85. kuruluş yıldönümü, Uludere'nin gölgesinde başladı. Medyanın davetli olduğu programda Müsteşar Fidan, "Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu"nun oluşturulduğunu açıkladı. Daha derinlemesine, tek merkezden koordinasyona yönelik Emniyet, Genelkurmay ve bakanlıkların içinde olduğu bir mekanizma kurulduğunun altını çizdi. Bu kurulun içinde MİT Müsteşarı'nın yanı sıra, MASAK gibi kurumların da görev alacağını ifade etti. İstihbaratın bu Kurul'dan ilgili birimlere dağıtılacağını vurguladı. Bu sırada önemli bir gelişme daha yaşandı. Genelkurmay bünyesindeki Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı (GES) da MİT'e devredildi. Teşkilat ayrıca, "Özel Operasyon Birimi' adı altında yeni bir ekip de oluşturdu. Yurtdışında çeşitli terör grupları tarafından kaçırılan Türk vatandaşları burnu dahi kanamadan kurtarıldı.
Tarih 13 Eylül 2011. PKK'ya yakınlığıyla bilinen bir ajansa yansıyan ses kayıtları, gündeme bomba gibi düştü. Kayıtlarda PKK ile devlet arasında yapılan görüşmeler, özel bir kurgu ile sunuluyor ve o görüşmede dönemin Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı (MİT Müsteşarı) Hakan Fidan, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile KCK'lı Mustafa Karasu, PKK'lı Sabri Ok, Kongra-Gel Başkan Yardımcısı Zübeyir Aydar ve koordinatör ülke temsilcilerinin olduğu iddia ediliyordu. Ortaya çıkan kayıtlarla birlikte kamuoyu 'Çözüm Süreci" için yapılan Oslo sürecini öğrenmiş oldu. PKK'nın Avrupa kanadıyla 2006 yılında dolaylı olarak başlayan görüşmeler, 2011'de bazı kayıtların internete sızmasıyla sekteye uğradı. Daha sonra Müsteşar Fidan ve Güneş hakkında Ankara ve İstanbul'da Oslo sürecine ilişkin soruşturma açıldı. Ancak, siyasi irade, terörün sona ermesi için yine MİT üzerinden bu kez İmralı ile çözüm odaklı görüşmeleri sürdürdü. Ve bu görüşmelerin başladığı, kamuoyuna da açıklandı. O tarihten itibaren Türkiye güne, şehit cenazeleri ile uyanmadı!