Sabah yazarı Engin Ardıç, başkanlık sistemi tartışmalarıyla ilgili olarak "Meclis başkanın kararnamelerini beğenmezse referanduma gidebilir. Başkan da meclisin kanunlarını beğenmezse referanduma gidebilir. Her iki durumda da son sözü halk söyler" dedi. "Bütün bunların olup olmamasına da gene referandumla halk karar verecek, ilk sözü de son sözü de gene halk söyleyecektir. Yoksa siz genelkurmayın söylemesini mi istiyordunuz?" görüşünü savunan Ardıç, "Anladınız mı 'bazı' muhalif yazarlar? Domuz gibi anladınız ama yarın gene yazacaksınız: Anlatın! Olur, bir daha, bir daha anlatırız. Kalın kafalara iyice girene kadar" diye yazdı.
Engin Ardıç'ın "Dıngıllara özel" başlığıyla yayımlanan (30 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Günlerdir, haftalardır, aylardır, hatta yıllardır konuşuluyor. Ama "bilmiyoruz," diyorlar, "anlatın." Bangır bangır bağırılıyor gazetede, televizyonda. "Halk bilmiyor," diyorlar, "anlatın." Anlatılması gerekiyormuş, "Başkanlık sistemi" diye bir şey varmış ama içini doldurmak gerekiyormuş. İçinde ne var, belli değilmiş. (Rasim, bu laflar sana mı yoksa? Şunlara iki söz daha söyle.) Daha nesini anlatacağız? Anlamamak için ya kalın kafalı olmak gerekiyor ya da kötü niyetli. Muhalif basında her iki çeşitten de maşallah fazlasıyla var. Yarın gene yazacaklar: Anlatın. Peki yavrum peki, size bir daha özetleyelim: Başkan devletin ve yürütmenin başıdır. Yani hem cumhurbaşkanı hem de başbakan hükmündedir. Ordunun da başkomutanıdır. Kılıçdaroğlu kazansın da başkomutan o olsun, itiraz edecek değiliz. (Ama şimdi emekli paşalar "ayy, sivil vesayet" diye ağlaşacaklar tabii.) Beş yıllığına seçilir, en fazla iki kere seçilebilir. (Amerika'da dört yıldır, bu da Türk tipi işte.) İki turda seçilir. İlk turda yüzde 50'nin üstü, ikinci tura kalırsa en fazla oy aranır. (Ekmeleddin İhsanoğlu için de böyleydi, o zaman itiraz etmemiştiniz.) Hükümeti kurar. Hükümet üyeleri yani bakanlar, meclis üyesi yani milletvekili olamazlar. Yürütme ve yasama birbirinden tamamen ayrılmıştır. Bakanlar meclise değil başkana karşı sorumludurlar. Bu sistemde güvenoyu, gensoru, erken seçim falan yoktur. Başkan isterse bakanların birini, birkaçını ya da tamamını değiştirir, isterse bunu sık sık da yapabilir, hükümet krizi falan çıkmaz. Korkmayın: Bu sistemde başkan şimdiki gibi "sorumsuz" değildir. Meclisin üçte ikisinin imzasıyla, yani 367 oyla başkan hakkında soruşturma açılabilir. 413 oyla da Yüce Divan'a gönderilebilir. Haaa, demek ki bu sistem "dikta" değilmiş! Başkan bu yoldan devrilirse de gene kriz çıkmaz, Amerika'da olduğu gibi "başkan yardımcısı" hemen onun yerine geçer, seçime kadar böyle gider. Seçim tarihi değiştirilemez, öne ya da arkaya alınamaz. Örneğin Amerika'da 2044 seçimlerinin bile, 2068 seçimlerinin bile hangi gün yapılacağı şimdiden bellidir, bizde de öyle olacaktır. Meclis başkanın kararnamelerini beğenmezse referanduma gidebilir. Başkan da meclisin kanunlarını beğenmezse referanduma gidebilir. Her iki durumda da son sözü halk söyler. Bütün bunların olup olmamasına da gene referandumla halk karar verecek, ilk sözü de son sözü de gene halk söyleyecektir. Yoksa siz genelkurmayın söylemesini mi istiyordunuz? Anladınız mı "bazı" muhalif yazarlar? Domuz gibi anladınız ama yarın gene yazacaksınız: Anlatın! Olur, bir daha, bir daha anlatırız. Kalın kafalara iyice girene kadar.