Sabah yazarı Salih Tuna, "Dindarlık ve ahlakın, AKP'li gevşeklerin veya sinsilerin yüzünden hiçbir dönemde olmadığı kadar ayrı düştüğünü" savundu. "Bu AKP'li fırıldakların, bu atanamayan Ahmet Hakanlar sürüsünün ortak özelliği güvenilmez oluşlarıdır" diyen Tuna, "Bu AKP'li gevşeklerin ne sözlerine ne hallerine güvenmek mümkündür. Malumunuz, insanın yeryüzündeki serüveni, beşer olmaktan insan olmaya tekamüldür. Bu insanlıktan nasipleri kalmamış fırıldaklar, Asuman'ın bu pespaye tetikçileri tersine dönmüş ahmaklardır" ifadesini kullandı.
Salih Tuna'nın "AKP'li gevşekler" başlığıyla yayımlanan (29 Ağustos 2017) yazısı şöyle:
"Söyleyene değil söylenene bak" sözü nasıl temellük ettiğinize bağlı olarak, hem çok doğrudur hem çok yanlış. Mesela... Şair İsmet Özel yıllar önce mezkûr sözün tam aksini öne sürmüştü. Yani... Neyin söylendiği değil kimin söylediği önemlidir, demişti. Burası önemli... Zira söze odaklanmanız söyleyeni gözden kaçırmanıza neden oluyorsa, aldatılmaya hazırsınız demektir. Kur'an'da, "Sakın ola şeytan sizi Allah'la aldatmasın" uyarısı vardır. ("Ey insanlar, Allah'ın vaadi haktır. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Hilekâr insanlar ve şeytan Allah adına sizi kandırmasın." Fâtır Süresi, 5. Ayet) Aldanmamak için... Şeytanlaşmış insanların, münafıkların, sahtekârların iğvasına duçar olmamak için... Sözü söyleyenin kim olduğunu adamakıllı sormak, sorgulamak gerekir. Tamam, anladık; söylenen doğru da, söyleyen kimdir, necidir, neyin peşindedir? Hülasa... Derdi, hikâyesi (yani mücadelesi) nedir? Önemlidir. Hakikat sözden ibaret değildir. Söz, insan faaliyetlerinden sadece biridir. An gelir, söz, meramın maskesinden ibaret olur. İster "ilm-i siyaset" deyin, ister başka bir şey, bu böyledir. Gelgelelim, söyleyene odaklanıp, sözü savsaklamak da olmaz. Mesela, arkadaşlar veya bizimkiler söylemişse yanlış da olsa doğrudur demek, hakikate ihanettir. Kıymet ölçümüz bellidir: Hakikatin hatırı dostun hatırından üstündür. Mezhep, meşrep, etnisite, kabile asabiyeti uğruna hakikati çarpıtırsanız, çarpılırsınız. Çarpılırsınız, yani, güvenilmez bir insan olup çıkarsınız. İdeal olan, "özü sözü bir" olmaktır. Öz sözden, söz formdan ne kadar ayrılabilir? Wittgenstein bu konulara az kafa yormamıştır. Filozofumuza göre bir sözün veya ifadenin içeriğiyle formu ayrı ele alınıp incelenemez. Neden mi? Bu farklılık (form farklılığı) kişilerin hayatlarındaki pratikleriyle ayrılamaz haldedir de ondan. Hatta... İki kişi sözde aynı şeyi söylediğinde bile aynı şeyi "söylemiş" olmazlar. Neyse, biz daha fazla o taraflara yelken açmayalım. "Özü sözü bir olmak" dedik ya, orda biraz duralım. Zira... AKP'li gevşeklerin veya sinsilerin yüzünden hiçbir dönemde olmadığı kadar "dindarlıkla" ahlak ayrı düşmüştür. (AKP'li olmak, Dumanlı Ekrem'lerin 2002'den 2011'e kadarolduğudur. AK Partili olmak ise AK Parti'yi ruhundan yani Erdoğan'dan kopartmak isteyenlerekarşı durmaktır.) Bu AKP'li fırıldakların... Bu atanamayan Ahmet Hakanlar sürüsünün ortak özelliği güvenilmez oluşlarıdır. Halbuki... "Yüce Önder"imize müşrikler bile güvenir, "Sen Muhammed'ül Emin'sin..." derlerdi. Bu AKP'li gevşeklerin ne sözlerine ne hallerine güvenmek mümkündür. Malumunuz, insanın yeryüzündeki serüveni, beşer olmaktan insan olmaya tekamüldür. Bu insanlıktan nasipleri kalmamış fırıldaklar... Asuman'ın bu pespaye tetikçileri tersine dönmüş ahmaklardır.