Sabah yazarı Fahrettin Altun, Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov'un çevik kuvvet polisi Mevlüt Mert Altıntaş tarafından öldürülmesiyle ilgili olarak "Eylem, ABD yönetiminde halen aktif olan bir kanadın giderayak Rusya ile hesaplaşma gayretinin bir ürünü. Öyle görünüyor ki FETÖ eliyle 15 Temmuz'da Türkiye'de darbe yapmaya kalkanlar, iki gün önce Ankara'da bir FETÖ'cüyü işe koştular" iddiasını ileri sürdü.
Fahrettin Altun'un "Rus büyükelçi neden öldürüldü?" başlığıyla yayımlanan (21 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Pazartesi akşamı Ankara'da küresel siyasetin geldiği o dehşetengiz noktayı gözler önüne seren elim bir hadise yaşandı. Rusya'nın Türkiye büyükelçisi Karlov, ABD merkezli FETÖ adlı terör örgütüne mensup bir kişi tarafından kameralar önünde öldürüldü. Bu bir suikast ve tetikçi de belli. Ortada olan bir başka şey varsa o da olayın kamufle ediliş şekli. Senaryo belli: Rusya'nın Halep'te yaptıklarına kafası bozulan "Türkiyeli bir radikal İslamcı" Rus büyükelçinin yanına sızar ve onu "siyasi mesajlar" eşliğinde katleder! FETÖ'cüler İngilizce tivitler atarak tetikçinin "sahte polis kimliği" ile salona girdiği, "İslamcı sloganlar" attığı ve "Nusra üyesi" olduğu yalanını yaymaya başladılar. FETÖ'cülerin mesajlarına en büyük paylaşım desteğini ise PKK'lılar verdi. Doğan medyası ne yazık ki bir kez daha yanlış yerde durarak olaydan hemen sonra, daha neyin ne olduğu belli değilken saldırganın "Türkiyeli bir radikal İslamcı" olduğu imajına destek vermeyi tercih etti. (Bu olaydan iki gün önce Hürriyet'in Washington merkezli olarak yaptığı ve Tolga Tanış imzası taşıyan haberi de tam bu noktada hatırlamakta yarar var). Hürriyet'in internet sitesinden, CNN Türk ekranlarından bir FETÖ propagandası olmaktan öteye geçmeyen "saldırganın Nusra bağlantısı olduğu" yönündeki dezenformasyon dolaşıma sokuldu. Hürriyet'teki en ılımlı yorumlar "hükümetin ihmalleri"ne odaklandı. Mutat olduğu üzere Batı basını da bu yalanlara sarıldı ve Türkiye kamuoyundaki "Halep hassasiyeti"ni bu suikasta gerekçe gösterdi.
*** Gelelim hem suikastın hem de ardından yürütülen kirli propagandanın gerçek nedenine. Aklı başında, vicdan sahibi herkes bu üzücü olayın Türkiye -Rusya ilişkilerini rayından çıkarmaya dönük bir girişim olduğu konusunda hemfikir. Bir yıl önce Rus uçağını düşüren ve Türkiye- Rusya ilişkilerini krize sokmayı başaranlar yeni bir hamle yaptı. Özellikle Suriye krizinde Türkiye ve Rusya'nın ikili müzakere yürütüyor oluşunun Batı dünyasında ciddi bir rahatsızlık uyandırdığı hepimizin malumu. Ne var ki bu saldırının arkasındaki tek gerekçe Türkiye-Rusya ilişkilerini rayından çıkarmak değil. Dahası bu saldırının Türkiye ve Rusya arasında daha da yakınlaşma oluşturma ihtimali de yüksek. Ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın olayın ilk anından itibaren süreci dikkatli biçimde yönetmesi ve Rusya devlet başkanı Putin'le yakın iletişim halinde olması iki ülke ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde ilerlediğinin göstergesi. Bana göre bu suikastın iki gerekçesi daha var. Birincisi Türkiye'yi teröre destek veren ülke olarak göstermek. Daha önce "Türkiye DEAŞ'a destek veriyor" yalanıyla bizi uluslararası alanda yalnızlaştırmaya ve içeride bölmeye çalışanlar şimdi de "Türkiye Nusra'ya destek veriyor" imajını zihinlere kazımak istiyorlar. Yeni bir yalanla Türkiye'yi düşmanlaştırmaya ve açık hedef haline getirmeye uğraşıyorlar. Saldırının hiç de yabana atılmaması gereken diğer bir gerekçesi ise ABD- Rusya ilişkileriyle ilgili. Bu eylem, ABD yönetiminde halen aktif olan bir kanadın giderayak Rusya ile hesaplaşma gayretinin bir ürünü. Öyle görünüyor ki FETÖ eliyle 15 Temmuz'da Türkiye'de darbe yapmaya kalkanlar, iki gün önce Ankara'da bir FETÖ'cüyü işe koştular. Küresel siyasette manzaranın hiç de iç açıcı olmadığını bilmemiz gerekiyor. Bu süreçte en önemli mesele, Türkiye'nin aktörlüğünü elden bırakmaması, kendi ad ve hesabına bağımsız siyaset üretebilmeyi sürdürmesidir. Bu halihazırda en büyük zenginliğimiz, buna sahip çıkalım.