Sabah yazarı Mahmut Övür, Eski MİT mensubu Enver Altaylı'nın Odatv Davası nedeniyle tutuklanan ve Silivri'de hayatını kaybeden MİT'in Asya Sorumlusu Kaşif Kozinoğlu'ndan "nefret ettiğini" yazdı. Övür, Altaylı'nın Kozinoğlu'nun ölümü sonrası "İşte gördün şerefsizi nasıl geberttiler" dediğini yazdı.
Sabah'ta Mahmut Övür'ün "Sır Mektup-2" başlığıyla (8 Eylül 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Eski MİT mensubu Enver Altaylı'yla ilgili MİT'e gönderilen mektupta FETÖ'nün ikinci adamı Mustafa Özcan ve Odatv Davası nedeniyle tutuklanan MİT'in Asya Sorumlusu Kaşif Kozinoğlu ile ilgili kısa ama çarpıcı tespitler var.
Özcan yurtdışında kaçak olarak yaşıyor ama Kozinoğlu, tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'nde kalp krizinden şüpheli biçimde öldü. Altaylı ifadesinde FETÖ'nün ikinci adamı Mustafa Özcan'la ilişkisinin Süleyman Demirel'in 90'larda başbakan olduğu dönem başladığını söylüyor ama sonrasını sanki hiç yokmuş gibi anlatıyor. Hatta kızını istemeye gelişinden bile memnun değil havasında. Oysa MİT'e mektubu yazan kişi, Özcan'ı en az iki kez Altaylı'nın evinde gördüğünü söylüyor. Bu da öncesini bilemem ama ilişkinin 90'lardan bu yana devam ettiğini gösteriyor. Kozinoğlu meselesine gelince... İlginçtir Türki cumhuriyetleri iyi bilen, MİT ve CIA ile ilişkili Altaylı'ya, polis veya savcılık soruşturmasında Kozinoğlu'yla ilgili tek soru sorulmamış. Böylesine önemli bir soruşturmada kurumların birbirine destek olmaması inanılır gibi değil. Eğer bir destek olsaydı, mektuptaki şu bilgi Altaylı'ya sorulurdu: "Enver Altaylı eski MİT görevlisi Kaşif Kozinoğlu'ndan nefret ederdi. Ölümünü takiben, 'İşte gördün şerefsizi nasıl geberttiler' demişti. Öldürülmesinde dahli olduğuna inanıyorum."
Şimdi filmi biraz başa saralım... 3 Mart 2011 tarihinde yapılan ikinci Odatv Operasyonunun şüphelilerinden biri olan Kaşif Kozinoğlu, Afganistan'da görev yaparken arandığını öğrenir öğrenmez Türkiye'ye döner. FETÖ'cü savcı Zekeriya Öz'e ifade verdikten sonra da tutuklanır. Ve daha mahkemeye çıkmadan cezaevinde şüpheli biçimde vefat eder. Onun ölümü üzerine çok şey yazıldı, söylendi ancak gerçeğe henüz ulaşılmış değil. Bunun bir FETÖ operasyonundan daha fazlası olduğuna şüphe yok. Çünkü Kozinoğlu sadece Afganistan'la değil, başta FETÖ'nün merkezi sayılan Kırgızistan olmak üzere bölgede olup bitenlerle ilgili bir isim. O bölgelerde FETÖ dahil faaliyet gösteren bütün istihbarat unsurlarını da CIA'dan ayrı düşünmemek gerekiyor.
FETÖ, aslında diğer örgütler gibi bir "piyon" örgüt. Bu da Kozinoğlu cinayetinin tıpkı Abdi İpekçi, Uğur Mumcu veya Hablemitoğlu cinayeti gibi küresel istihbarat örgütlerinin işi olduğunu gösteriyor. Kozinoğlu'nun çok daha tehlikeli bir yere dokunduğu kesin. Bu gerçeği görmeden FETÖ meselesi anlaşılamaz. FETÖ tek başına bir örgüt değil. Arkasında CIA gibi güçlü bir istihbarat desteği var. Enver Altaylı asıl bu gerçeği saklıyor. Bir istihbaratçının konuşması kolay değil; hele FETÖ ile bağlantılıysa...
Bugün çok sayıda önemli FETÖ'cü devletin elinde ve konuşmuyorsa bunda küresel güçlerin desteği kadar FETÖ elebaşısı Gülen'in şu sinsi taktiğinin de etkisi var. "Yakalandığınızda ananızı, babanızı bile inkâr edin. Onlar bunu ispatlayana kadar iş işten geçer..." Hangi FETÖ davasına bakarsanız bakın, adamlar belgelere, görüntülere rağmen "O ben değilim" diyebiliyor. Bu bir istihbarat taktiği... Bu taktikle baş edebilmek için güvenlikgüçlerinin ve yargının, bakış açısını değiştirmesi ve bu kirli organizasyonu çözecek yeni bir yol bulması gerekiyor. Ve mektuptan son bir not: Altaylı'nın eşine ait Antalya Manavgat'taki tesis CIA ajanı Ruzi Nazar'a ve birçok CIA ajanına ev sahipliği yaptı. Evin FETÖ'ye ait bir (Safe House) yani "güvenli ev" olduğuna kesin gözüyle bakıyorum. 70'lerden beri onlarca faili meçhul olay, suikast yaşandı. Hiçbirinde iz bulunmadı. İlk kez CIA ile ilişkili isimlere ulaştık. Boşuna feryat etmiyorlar.