Sabah yazarı Salih Tuna, CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'yi, "Hem Atatürk Havalimanı'nın "millet bahçesi" yapılmasında geç kalındı deyip, hem de üçüncü havalimanına karşı çıkmasının başka bir izahı var mı?" diyerek eleştirdi. "Lakin ben yine de İnce'yi seviyorum" diyen Tuna, "Uzun lafın kısası, İnce'yi sevdiğim kadar Akşener'e gıcığım. Nedeni elbette kişisel değil. Tüm firari FETÖ'cüler Akşener'i çok sevdiği ve umutları gördükleri için" dedi.
Salih Tuna'nın, "İnce’yi neden seviyorum Akşener’e neden gıcığım?" başlığıyla (30 Myaıs 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Sayın Erdoğan'ın 16 yıl boyunca yaptığı hizmetleri öğreten bir üniversite kurulsa Muharrem İnce 8 yılda mezun olamaz.
Geçenlerde canlı yayında aynen böyle demiştim.
Biraz abarttığımın farkındayım ama bilerek.
Hani, Kafka demiş ya, "abartıyorum, çünkü anlaşılmak istiyorum," işte o hesap.
Merhum Turgut Özal, "onlar bizim yaptıklarımızı hayal bile edemezler" derdi.
Galiba böyle gelmiş, böyle gidiyorlar!
Muharrem İnce de tahayyül edemiyor olacak ki, Erdoğan'ın daha önce yaptığı hizmetleri (devlet hastanelerinden ücret alınmaması gibi) vaat edebiliyor.
Lakin ben yine de İnce'yi seviyorum.
Çünkü hem gururlu, hem de çok sevimli.
Vaat ettiklerini Erdoğan'ın çoktan yaptığı yüzüne vurulunca (ben onun yaptıklarını yapmam dercesine) yerli otomobil projesini rafa kaldıracağını söyledi.
Sırf gururu yüzünden.
Tıpkı, Woody Allen'in opera seyrederken dengesini kaybedip locadan düşen Needleman'ı gibi. (Kazayla değil bilerek düştüğünü kanıtlamak için bir ay boyunca her gece operaya gidip locadan kendini aşağı atmıştı hani.)
Yoksa...
Seçmenden oy isteyen normal bir insan "yerli otomobil üretmeyeceğiz, Almanya'da BMW fabrikasını gezdim, müthiş" der mi?
***
Sevimlilik mi?
Hem Atatürk Havalimanı'nın "millet bahçesi" yapılmasında geç kalındı deyip, hem de üçüncü havalimanına karşı çıkmasının başka bir izahı var mı?
Bilmiyorum, belki siz bunu "sevimli" yerine "andaval" tesmiye edersiniz.
Fakat ben bizzat kendi partisi CHP'den bel altı darbe yediğine inandığım İnce'ye asla öyle demem.
Her şeyden evvel, vurulana vurmak racona sığmaz.
Yeni CHP ve Kılıçdaroğlu İnce'ye çalışmıyor bu kesin. Hatta amigo gazeteleri Sözcü bile önceliği Akşener'e vermiş...
Kimi "Y- CHP'liler" de resmen puştluk yapıyorlar İnce'ye. İşte ben de bunu içime sindiremiyorum.
***
İnce'nin danışmanları ve "image manager"lerinden acayip kuşkulanıyorum.
O kasket nedir yahu, kelebek gibi. İzzet Yasar'ın ifadesiyle, memlekette kasket takan köylü mü kaldı, nedir bu komedi?!
Bisikletle kürsüye çıkmak nasıl bir saçmalıktır?
Böyle giderse bunlar yakında Şener Şen'in Vecihi'si gibi helikopter işine de girerler diye korkmuştum, neyse ki kamyon işine girdiler. (Yanına da muavin olarak Kemal oturaydı iyiydi; "Takozu getir Kemal'im." )
Kim ne derse desin, İnce bu ekipten kurtulur CHP Genel Başkanı olursa bir sonraki seçimde iktidara gelir.
Kemal Kılıçdaroğlu da bunun farkında olacak ki altını şimdiden oyuyor.
"Gel bakalım Muharrem İnce" dedikten hemen sonra, CHP rozetini İnce'nin yakasından söküp çıkarmasının bir anlamı da "buraya kadar, hadi yallah" demekti.
Bunu hepimiz ıskaladık.
Açıkladığı 230 sayfalık beyanname / bildirge tam bir fecaat. Nihat Genç'in dediği gibi PKK yazsa daha fazlasını yazamazdı.
FETÖ derseniz, Kılıçdaroğlu'na göre zaten "tiyatrodan" ibaret. Uzun lafın kısası, İnce'yi sevdiğim kadar Akşener'e gıcığım. Nedeni elbette kişisel değil. Tüm firari FETÖ'cüler Akşener'i çok sevdiği ve umutları gördükleri için.
Benim trajedim de şu:
Gıcık olduğum Akşener'e sevdiğim İnce başkan yardımcısı olmaya dünden razı.