Sabah yazarı Engin Ardıç, Ankara'da düzenlenen 'Uluslararası Hilafet Konferansı'nı değerlendirdi. "Kürsüden 'ümmet hilafetin yeniden gelmesini arzu ediyor' şeklinde konuşmalar yapılmış. Savcılık da soruşturma açmış tabii" ifadelerini kullanan Ardıç, "Uçmayın muhteremler, Orta Anadolu'ya yapay şehir kuran Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bir farkınız olsun" dedi. Hilafet'in Osmanoğlu hanedanının tekelinde olduğunu hatırlatan Ardıç, "Günümüzde hangi otorite neye dayanarak halife olduğunu ilan edecektir? Ankara Müftüsü'nü mü halife yapacağız, Diyanet İşleri Başkanı'nı mı? Siz şimdi hilafet istiyorsunuz, öyle mi? "Prensipte" mi istiyorsunuz, Osmanlı ve Türk olarak mı? Ya Mısır "sizden önce bizdeydi" diyerek öne geçerse? Yarın Suudi Arabistan kralı Selman kalksa da "makamın en eski sahibi ve gerçek mirasçısı benim" diyerek halifeliğini ilan etse, biat edecek misiniz? Etmeyecekseniz, "bizim hakkımızdır" diyecekseniz, demek ki amacınız dini değil siyasidir!" ifadelerini kullandı.
Engin Ardıç'ın "Hilafet işi yaştır" başlığıyla yayımlanan (11 Mart 2016) yazısı şöyle:
"Uçmayın muhteremler.
Orta Anadolu'ya yapay şehir kuran Kılıçdaroğlu'ndan bir farkınız olsun.
1924 yılında bile fonksiyonu kalmamış olan hilafetin günümüzde hiçbir anlamı yok.
Çünkü "sünni dünyasının" tartışmasız bir lideri yok. Buna azıcık heves eder gibi olduk, tutturamadık. Hilafet, dini liderlik gibi görünse de aslında siyasi liderliktir. Daha geçen yüzyılın başlarında bile bir anlamı kalmış olsaydı, Araplar imparatorluğa ihanet etmezlerdi... Sancak-ı Şerif çıkardık, sopası elimizde kaldı.
Ankara hükümeti pek pek "Hintli Müslümanlar"ı etkileyebildi "halife esir düştü" edebiyatıyla, yardım aldı. İngilizler yardım heyetine hemen bir casus sokuşturdular, Ankara'da asıldı (Mustafa Sagir.)
Bugün hilafet ilan etsek, kimse bizi iplemez. Tam tersine, Suudi Arabistan bundan fena halde rahatsız olur. Pek pek Pakistan, Endonezya, Malezya gibi uzak ülkelerde biraz etkili olabiliriz, Ortadoğu'da değil. Afrika'da birkaç ülkenin kalbini kazanırız, bunun da hiçbir "kıymet-i harbiyesi" olmaz. Filistinli garibanlar da umutlanırlar, o kadar.
Osmanlı İmparatorluğu nasıl yeniden kurulamazsa, hilafet de o kadar geri gelemez.
Yoksa ben istemez miyim yahu, elde kılıç, her bir bıyığına bir adam asılır babayiğitler suretinde ve de "yektir Allah yek" diye naralanaraktan Viyana kapılarına dayanalım? Ve de keferenin hoşur karısının iman tahtasına alıcı kuş gibi çöküp türlü çeşitli hüner göstererekten ve de 'oh eline sağlık koçyiğidim' dedirterekten aferin alalım ve de alnımızdan öptürelim? Bunu ancak rüyamda görürüm. (Şimdilik "şu vize bir kalksa da kuyruklarda sürünmesek" rüyasını görüyorum.) Bir kere, hilafet Osmanoğlu hanedanının tekelindedir. Onunla birlikte ortadan kalkmıştır. Günümüzde hangi otorite neye dayanarak halife olduğunu ilan edecektir? Ankara Müftüsü'nü mü halife yapacağız, Diyanet İşleri Başkanı'nı mı?
Yok, Türkiye Cumhuriyeti Başkanı'nı yapamayız, o artık sistemin değişmesi de değil, devletin yıkılıp yerine bambaşka bir devletin kurulmasıdır. Hiçbir faninin gücü yetmez.
Siz şimdi hilafet istiyorsunuz, öyle mi? "Prensipte" mi istiyorsunuz, Osmanlı ve Türk olarak mı?
Ya Mısır "sizden önce bizdeydi" diyerek öne geçerse? Yarın Suudi Arabistan kralı Selman kalksa da "makamın en eski sahibi ve gerçek mirasçısı benim" diyerek halifeliğini ilan etse, biat edecek misiniz?
Etmeyecekseniz, "bizim hakkımızdır" diyecekseniz, demek ki amacınız dini değil siyasidir!
Peki Fetö okyanus ötesinden kendini halife ilan etse, "yetmez ama evet" diyerek kabul mu edeceksiniz? Bırakın boş işleri, saldırmak için bahane arayanların ekmeğine yağ sürmeyin.
Ankara'daki toplantının fotoğraflarında "kravatlı" adamlar da gördüm ki, o da sizin kara mizahınız olsun."