Galatasaray'ın altyapısından yetişen Sabri Sarıoğlu, yeni teknik direktör Cesare Prandelli tarafından kadroya alınmadı 29 yaşındaki futbolcunun, kulüpteki geleceği tartışma konusu. Kimi taraftarlar Sabri'nin kalmasını isterken, kimileri ise gitmesindenh yana tavır koyuyor. Spor yazarı Tanıl Bora, 'derbederliğiyle' ünlü Sabri'nin 'azimli bir futbol emekçisi' olarak portresini yazdı.
Tanıl Bora'nın Al Jazeera'de yayınlanan 'Sabri'nin içinde bu da var' başlıklı yazısı şöyle: "Sabri Sarıoğlu, on bir yıl aradan sonra Galatasaray’dan ayrılıyor mu? Bir yıl daha sözleşmesi olmasına rağmen sezon öncesi hazırlık kampına götürülmeyeceği açıklandı. Bu karar hakkındaki söylentiler, yerleşik “Sabri Sarıoğlu” imgesinin üzerine yeni tuğlalar koyuyor.
Sabık teknik direktör Roberto Mancini, gönderilmesine dair rapor vermiş, söylenenlere göre. Yeni teknik direktör Cesare Prandelli, Galatasaray’ın maç kasetlerini izleyince bu tavsiyeyi tutması gerektiğine kesinkes ikna olmuş. Onun ‘futbolcu olmadığına’ dair futbolsever milleti arasında hayli yaygın olan kanaatin, İtalyan ustalar tarafından tescili gibi görünüyor durum. Sonra, bir başka rivayet çıktı ortaya: Sabri Sarıoğlu’yla ilk karşılaştığında kılık-kıyafetini ve göbeğini gören Prandelli, onun hal ve tavrını üst düzey futbolculuğa, hele kaptanlığa yakıştıramamış, bu rivayetlere bakılırsa. Bu rivayet de, Sabri Sarıoğlu’nun çapaçulluğuna, derbederliğine dair imgenin teyidi gibi: Altı-yedi yıl önce gafil bir malzemecinin ona teslim ettiği formanın sırtında adı ‘Sarbi’ diye yazılmış, çapaçulluğu ismine vurmuştu emektar futbolcunun. Sanki onun beceriksizliğinin hurufîce bir delili gibi görüldü bu forma kazası, çok eğlenildi. Geçen yıl Galatasaray-Real Madrid maçından sonra Ronaldo’nun onun tokalaşmak için uzattığı eli boşta bırakması, onun yüzüne bile bakmaması da yine mutlu bir zevzekliğin konusu olmuştu.
Evet, Sabri Sarıoğlu, Türkiye’de halk arasındaki futbol sohbetlerinde hakkında en çok konuşulan futbolculardan biri belki. Futbol folklorumuzun önemli bir figürü. Ekşi Sözlük’te hakkında 454 sayfa not yazılmış. (Selçuk İnan hakkında da aşağı yukarı o kadar var mesela, veya Caner Erkin hakkında 217 sayfa var.) En fazla, ehliyetsizliğine-ruhsatsızlığına dair alaycı laflar teati ediliyor, yıllardır. Koçbaşı gibi seğirtirken yanına yöresine bakmayışı, bazen top sürerken sahayı bitirmesi, yaptığı ortaların ya da şut teşebbüslerinin büyük kısmında ya önündeki adamı şişlemesi ya da uzak menzillerde gözden kaybolan toplar savurması, bakmaya ve tasvire doyulamayan arızaları onun.
Onu 'Reis' veya yine bozarak ('Sarbi'ye öylesi uyar) 'Reyiz' diye ananların bazıları, Sabri Sarıoğlu’nu sanki inadına, sanki 'trolce' sahipleniyorlar. Sanki matrak olsun diye. Bazılarıysa onun taraftar-futbolcu kimliğine hürmet ederek 'reis' rütbesi takıyorlar omzuna.
On bir yıllık A takım kariyerinin evvelinde de on beş yaşından itibaren yıldız, genç, 21 yaş altı kategorilerde dört yıl sarı-kırmızılı formayı giymiş, çekirdekten Galatasaraylı yetişmiş. 2007 ilkbaharındaki meşhur pet şişe sağanaklı Fenerbahçe maçında tribünlere sahadan amigoluk yapmıştı.
Peki ama gerçekten bu kadar maharetsizse, bunca yıl üst düzey futbol ortamında nasıl barınabildi? Galatasaray A takımında şaka değil, 277 maça çıkmış bugüne kadar (13 gol atmış). 44 kez A milli olmuş, 21 yaş altından 15 yaş altına kadar bütün genç kategorilerde ayrıca 126 defa milli olmuş.
Belli ki küçümsememesi gereken meziyetleri var. Bir kısmını, biraz dikkatli bakınca görebiliyoruz zaten: Çabukluğu, kemirgenliği, saçma şutlardan sonra mahçubiyetle başını eğerek arkasına bile bakmadan vazifesine dönüşü, Amok koşucusu gibi koşması, bazen bölgesini Allaha emanet ederken bazen de ters kademenin Hızır’ı olabilmesi. Sonra, o çapaçulluğuyla rakibin sadece asabını değil nizamını da bozabilmesi…
Galiba, çıplak gözle görebildiklerimizden daha önemli bir meziyeti var Sabri Sarıoğlu’nun. Emekçiliği. Sebatkârlığı. Çalışkanlığı. Devamlılığı. Onun kuşağından ve daha sonraki kuşaklardan, Galatasaray’ın ve başka kulüplerin altyapılarından, hakkında 'geleceğin yıldızı' haberleri çıkan nice parlak genç yetişti. Bunlardan hangilerinin adını hatırlıyorsunuz? İsim vermeyelim, Sabri Sarıoğlu gibi 'görev adamı' değil, basbayağı yıldız adayı sayılan, diyelim Hakan Şükür’ün veliahtı olarak görülen çocuklar vardı bunların arasında. Pek azı üst düzey takımlarda tutunabildi.
Futbol, en yeteneklilerin, topu yere düşürmeden yüzlerce kere sektirebilenlerin, telefon kulübesinde çalım atabilenlerin harcı olan bir oyun değil. Üst düzey futbol oynayabilmek için asgari yetenek donanımını fizikî güçle, dayanıklılıkla, en az bunlar kadar önemlisi, her türlü manevî zorluğun (derin hayal kırıklıkları, rezil aşağılamalar dahil) üstesinden gelebilecek bir ruhsal dirençle takviye etmek gerekiyor. Sahada "Bu da futbolcu mu” diye dudak büktüğünüz en sıradan görünen 'elemanın', bu imtihanlardan geçip geldiğini unutmayın.
Üst düzey, endüstrileşmiş futbolun ölçüleriyle bakmanız da gerekmez illa. Profesyonel futbolun zalim eleğine saygı duymak zorunda değiliz. Cruyff da fuzuli koşanlara burun kıvırmıyor muydu? Ama bir halk sporu olarak, 'basit oyun' olarak futbolun zevki biraz da herkesin oynayabilmesinde değil midir? Boyuna posuna, yaşına başına bakmadan herkes katılabilir. Sokak futbolunda, böyle bir demokratik cevher saklıdır.
Sabri Sarıoğlu’na, işte o cevherin timsali olarak da bakabilirsiniz isterseniz. Futbolun demokratik şiârının: 'Herkes oynayabilir'in timsali…
Halı saha topçuları da bilirler, oynadıkça açılır, oynadıkça öğrenir insan. En istidatsız görünenin içinden de bir gün cin çıkabilir. En kabiliyetsiz boş zaman topçusunun, hafızasında gururla canlandırdığı sahneleri olur. Sabri Sarıoğlu’nun ışıltılı sahneleriyse sadece kendi hafızasının sandığında kitli değil. Geçen sene, Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde Real Madrid’i yendiği maçta, sağ kanattan içeri kat ederek Snejider’e yaptığı asist mesela… Ya da, 2012/13 sezonunda Bursaspor’a attığı gol. Hatırlayalım: 90+’lar oynanıyordur. Sabri Sarıoğlu kendi ceza alanındaki korner karambolünden seken topu kaptığı gibi sağ iç kulvarından kopar gider. Orta sahada rakibinin sağından alıp solundan geçerek deparını sürdürür, ceza alanına girer, ayaklarına atlayan yatan kalecinin üzerinden topu dibine girerek kaldırıp aşırtır kalenin içine. Futbolun içinde bu da vardır. Sabri Sarıoğlu’nun içinde bu da vardır.
Şimdi ona sekiz kulübün talip olduğu söyleniyor. 29 yaşındaki Sabri Sarıoğlu, yeni bir meydan okumayla karşı karşıya mı kalacak, on beş yıl sonra başka bir kurumda kendini kanıtlaması mı gerekecek? Yoksa 'Müjdat Sendromu' gerçekleşecek, eninde sonunda takımında mı kalacak? Her halükârda bu azimli futbol emekçisini izlemeye devam edeceğiz."