Saddam'ın kanıyla yazılan Kur'an-ı Kerim'in geleceği tartışılıyor

Saddam'ın kanıyla yazılan Kur'an-ı Kerim'in geleceği tartışılıyor

T24- Irak'ta Saddam yönetiminin izleri neredeyse silindi. Ancak, Saddam döneminde Irak'ın simgesi olan bazı popüler kültür öğelerine ne yapılacağı tartışma konusu. Saddam'a has simgelerin arasındaki en ilginç öğe ise kendi kanıyla yazdırdığı Kur'an-ı Kerim.

Saddam'ın kendi kanıyla yazdığı Kur'an, devrik liderden fazla yaşadı. Saddam'dan alınan toplam 27 litre kanla yazılan Kur'an-ı Kerim, ABD işgalinden sağ kurtulmayı başarsa da, şimdi Irak'ın içişlerinin yeni bir sorunu oldu. Garip kitap, şimdi Bağdat'ta üç farklı kilidi olan bir odada tutuluyor. Anahtarların biri muhafızlığını yapan bir kişide, biri Bağdat polis şefinde diğeri ise Bağdat'ta başka bir yerde duruyor. Ancak kitap, 30 yıllık Saddam iktidarının ardından geriye kalanlarla ne yapacağını bilemeyen Irak halkını düşündürüyor.

Kendi kanıyla yazılan Kur'an, Saddam'dan geriye kalanlar arasında en ilginç öğelerden birini oluşturuyor. Ancak kitap, ülkedeki resmi görüşü de ikiye bölmüş durumda. Bazıları devrik lidere ait kitabın yok edilmesi gerektiğini düşünürken, bazıları ise Saddam'ın 30 yıllık diktatörlüğünü çok güzel bir şekilde yansıtan bir hatıra olduğu için saklanmasını istiyor.

Iraklı Şii politikacılardan olan Ahmet Çelebi, devrik diktatörler bağlantılı her şeyin yok edilmesi gerektiğini düşünüyor. Aynı zamanda Ulusal Baassızlaştırma Komisyonu'nun da başkanı olan Çelebi, "Irak'ta yapılan tek şey, halka baskı uygulamak için heykeller yaptırmaktı. Irak halkı için bu durum çok yıkıcı olmuştu. Kur'an, totalitarizmin ve kötülüğü somutlaştıran bir kişinin idealize edilmesinin sonuçlarını hatırlatıyor. Irak'a hiçbir katkıları olmadı. Kutlamaya da değmezler. Estetik olarak ortaya koydukları bir şey yok. Ben onları kaldırmak için varım" diye konuşuyor.

Saddam'ın devrilmesi, yargılanması ve idam edilmesi sürecinde önemli bir rol oynamış bir isim olan Muvaffak El Rubai ise biraz farklı düşünüyor. Rubai, Saddam için "O buradaydı ve ülkeyi yönetti. Dünyayı da etkiledi. Ama aynı zamanda bizim tarihimizin bir parçasıydı. Tarihimizin kötü bir parçasıydı. Sevelim ya da sevmeyelim büyük bir fark meydana getirmişti. Bu dönemin mirasını tamamen gömmemize gerek yok. Bütün iyi ve kötü yanlarıyla hatırlamamız gerekiyor." diye konuşuyor. Rubai, "Bu Kur'an'ı saklamalıyız, çünkü Saddam bunu yapmamalıydı" diyor. Ancak Iraklıların görmek istemeyeceği bir eser olduğu için Irak'ta bir müzeden ziyade özel bir müzeye koyulabileceğini belirten Rubai, Hitler ya da Stalin rejimleri gibi hatıralara eklenebileceğini kaydediyor.

Saddam'ın devrilmesinden sonra Irak'ta yönetime gelenler, yürüttükleri "Baassızlaştırma" politikası ise devrik lidere ait veya onu andıran her şeyi ortadan kaldırmaya çalıştı. Bağdat'ta bir camide kilitli olan Kur'an ise bu süreçten kurtulmayı başaran eserlerden biri olarak kaldı. Ortadan kaldırılması kolay olan heykeller gibi birçok eser ise yıkıldı.

Ancak Kur'an'a ulaşmak için birçok engelin aşılması gerekiyor. Öncelikle Baas rejimini andıran, hatırlatan veya gösteren semboller konusunda çok hassas olan Şii hükümetten izin alınması gerekiyor. Ardından ise Kur'an'ı muhafaza ede Sünnilerin ikna edilmesi gerekiyor. Çünkü Sünniler, Şii yönetimden oldukça çekiniyor.

İngiliz The Guardian gazetesinin Irak muhabiri Martin Chulov da geçtiğimiz günlerde Saddam'ın meşhur kitabını ziyaret etmeye çalıştı; ancak bulunduğu odanın kapısından geri çevrildi. Kitabın korumalığını yapan Sünni Bağış Vakfı Başkanı Şeyh Ahmed El Samarrai, kendisine "Burada bulunan şeyin değeri paha biçilemez, belki de milyonlarca dolar değerinde." dedi.

Kitap, Saddam'ın oğlu Uday'a yönelik gerçekleştirilen başarısız suikast girişiminde Saddam'ın bir adakta bulunması üzerine ortaya çıkmıştı. Saddam, iki yıl boyunca başında duran bir hemşireye 27 litre kan vermiş ve bir hattat da bunun 24 litresini bir mürekkep gibi kullanarak Kuran-ı Kerim'i yazmıştı.

Gazeteci Chulov, ABD'nin Virginia eyaletinde yaşamakta olan kitabı yazan hattat Abbas Shakir Joody El Bağdadi'ye de telefonla ulaşır; ancak hattat konuşmayı reddederek "Bu konuyla ilgili konuşmak istemiyorum. O dönem hayatımın unutmak istediğim acı dolu bir dönemi" açıklamasını yapar.

Samarrai, kitabı koruma kararını 2003 yılında işgal sırasında devralmış ve kitabın bazı sayfalarını kendi evinde bazı sayfalarını da akrabalarının evinde saklamış. Samarrai, Kur'an bu şekilde yazılmasının haram olduğuna Saddam'ın bu şekilde Kuran yazdırmasının da yanlış olduğuna inanıyor; ancak kitaba olan ilginin ve kitabın değerinin bir gün daha da artacağını düşünerek sakladığını belirtiyor. Samarrai, "Daha sonra bu kitabın çok aranacağını biliyordum ve bunu koruma kararı aldık." diye konuşuyor.

Kitabın içinde bulunduğu kasanın üç anahtarı olduğunu ve üçünün de farklı bir yerde bulunduğunu belirten Samarrai, "Biri bende. İkincisi ise Bağdat polis şefinde. Üçüncüsü de Bağdat'ta bir yerlerde saklı. Onu görebilmek için ortak bir karar olması gerekiyor." diye anlatıyor.