“Sadece erkeklerin katıldığı tartışma programlarına çıkmayın!”

“Sadece erkeklerin katıldığı tartışma programlarına çıkmayın!”

Aslı Tunç*

Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi gecesi toplumca başımıza neler geldiğini, bu noktaya nasıl varabildiğimizi ve ilerde neler olabileceğini anlayabilmek için ana akım medyanın haber kanallarında dolaşmaya başladım. Fakat o da ne? Bitmek tükenmek bilmeyen o tartışma programlarında kaykılarak oturmuş düzinelerce erkek yorumcu, olayları çoktan çözmüşlerdi bile. Kültürümüzde çok alışık olduğumuz bir kahvehane atmosferi içinde kendilerinden emin “analiz”ler yapıyorlardı. Genellikle sayıları altı-sekiz arası olan erkek yorumcuların önüne artık bir bardak su yerine çay ve bir tabak içinde kuru pasta konuyordu. Yiyip içip, erkek erkeğe konuşup, atarlanıp, birbirlerinin sözünü kesip kendilerini önemsemekle meşguldüler. Peki bu toplumun kadınları neredeydi? 

Bu toprakların söyleyecek anlamlı sözü olan, iyi eğitimli, lafını sakınmayan, sağduyulu kadınları yok muydu hiç? Darbe gecesini hep birlikte yaşamamış mıydık? Yoksa kadınlar terör, siyaset, din, cemaat gibi ciddi konular üzerinde konuşamazlar mıydı? Bu konuklar aslında toplumun erkeklerini de temsil etmiyordu şüphesiz. Hep aynı yüzler, kullanılan aynı sözcük kalıpları, klişeler, aynı vücut dilleri. Had bildirmek üzerine kurulan bir iletişim biçimi. Ortada genellikle bir kadın moderatör. Erkek yorumcularının o değerli görüşlerinin onaylayıcısı, çıkan gerginlikleri yatıştıran bir arabulucu. Kadına biçilen rol bu, televizyon ekranlarında. Her gece, hep aynı saat diliminde. Karşılıklı oturmuş sandalyelerde aynı erkekler ve farklı şehirlerdeki stüdyolarda “ama unuttunuz beni burada” diye serzenişte bulunan başka erkekler. Her daim cevap hakkını kullanmak istiyorlar. Amaçları hep karşısındakinin bir üst perdesine çıkmak. 

Tekrar sormalıyım bu noktada: Kadınlar nerede? Yoklar; ne sesleri, ne görüntüleri, ne fikirlerinin izleri var ekranlarda. Arada bir “reklama girmem lazım” diyen kadın moderatörün dışında kadınlar yok bu mecrada.

Bu durum ne yazık ki sadece Türkiye’de değil ayrımcılık anlamında epeyce yol almış ülkelerde de geçerli. Kadınlara yer verilmemesi hâli en fazla iş dünyasında yaşanıyor hâlâ. Amerika’da lider pozisyonunda olan yönetici kadın sayısı yüzde yirmiden az. Ancak dev konferanslara bu kadınlar konuşmacı olarak pek davet edilmiyorlar. Benzer durum dünyada çevre, sağlık, güvenlik gibi önemli konularda politika geliştiren kadınlara da uygulanıyor. 

Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu toplantılarında sadece erkek katılımcılarla yürüyen sayısız panel görünüyor. Erkekler konuşuyor da konuşuyorlar. Davos’ta bu yılki kadın oranı yüzde 23 ancak her beş panelden biri sadece erkeklerden oluşuyor. 

Geçen yıl İran’la ABD’nin yaptığı tarihî nükleer anlaşmaya katılan 140 gözlemcinin sadece altısı kadın. Brookings Enstitüsü’ne göre ise bu sayı kabul edilemez bir oran çünkü bu anlaşmanın hazırlanmasında en büyük rolü oynayan yine kadın politika belirleyicileri.

Geçtiğimiz Mayıs’ta Avustralya’daki uluslararası ödemeler şirketi PayPal işyerinde cinsiyet eşitliği paneline sadece erkek konuşmacıları davet edince kıyamet koptu. Konuşmacıların bu toplantıyı boykot etmeleri ve kadın katılımcıların olmadığı bir etkinlikte yer almayacaklarını açıklamaları istendi. Bunun için bir “Hayır teşekkürler, dostum”- No Thanks, Mate. (“Yok ben almayayım” diye de okuyabilirsiniz) adı altında bir websitesi (http://speakerdiversity.com) hazırlandı. Bu kampanyanın ardından Metropolitan Sanat Müzesi dijital sorumlusu Sree Sreenivasan Facebook üzerinden bundan böyle sadece erkek olan hiçbir panele konuşmacı olarak katılmayacağını ilan etti. 

Program yapımcılarının “yok efendim kadınlara ulaşamadık, son dakika gelmekten vazgeçtiler, bu düzeyde zaten kadın uzman yok, kadınlar biraz utangaç oluyor bilirsiniz, ya da bu erkeklerin uzmanlık alanı” gibi bahaneleri öne sürmeleri dünyanın her yerinde geçerli.

İşin özü erkek yorumcular “yalnızca erkeklerin çağrıldığı tartışma programlarına çıkmıyorum” demeye başladıkları an bazı şeyler değişmeye başlayacak. Ey erkek yorumcu, böyle bir duruş sergilemeye var mısın?

Bu yazı ilk olarak P24’te yayımlanmıştır.