T24 - Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, gizli tanık kullanımının koşullarının uluslararası hukuktaki ilkelerini değerlendirdi.‘Sadece gizli tanık yetmez’Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Yargıcı Rıza Türmen, sadece gizli tanık anlatımına dayalı iddianame ve mahkûmiyetleri AİHM’nin kabul etmediği uyarısında bulundu.AİHM Yargıcı Rıza Türmen, Ergenekon soruşturması ve davasında kullanılan, son olarak da Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkıdaki iddianamede 12’sinin ifadelerine yer verilen gizli tanık uygulamalarını değerlendirdi. AİHM’nin ilke olarak gizli tanık kullanımını kabul ettiğini kaydeden Türmen, “Eğer gizli tanığın sanıkla yüzleşmesinden canına, malına ya da ailesine bir tehlike doğacaksa, AİHM gizli tanığı ilke olarak kabul ediyor” dedi. Tanığın gizli tutulmasının savunma hakkıyla, silahların eşitliğiyle ilişkili bir konu olduğunu vurgulayan Türmen, şu değerlendirmeyi yaptı: “Çünkü savunma hakkı içinde, adil yargılanma içinde aynı zamanda sanığın tanığa soru sorma hakkı da var. Bu da adil yargılamanın bir parçası. AİHM’nin üzerinde çok titizlikle durduğu bir konu, eğer gizli tanığa başvuruluyorsa bunun hiçbir şekilde savunma hakkını zedelememesi lazım. Bu ne demek: Gizli tanık kullanılıyorsa, hâkim ve hatta soruşturma aşamasında savunma hakkını zedelemeyecek birtakım tedbirlerin alınması lazım. Yani gizli tanıkla sanık yüzleşmiyorsa o zaman sanığın avukatının soru sorabilmesi lazım. Örneğin mafya başkanıdır sanık. Tanık ondan korkar. Çünkü mafyanın diğer üyeleri ona ne yapar diye çekinir. O zaman kimliği gizli tutulabilir.”‘AİHM kabul etmez’Yalnızca gizli tanığın ifadelerine dayanılarak mahkûmiyet kararı verilemeyeceğine, iddianame düzenlenemeyeceğine dikkat çeken Rıza Türmen, sadece gizli tanık kararıyla verilen mahkûmiyet kararlarını AİHM’nin adil yargılama hakkının ihlali sayarak kabul etmediğini vurguladı. Gizli tanığın aleyhine ifade verdiği sanık ya da sanığın avukatı tarafından görülmesi gerektiğine işaret eden Türmen, “Sadece yazılı olarak ifadenin alınması yeterli görülmüyor” dedi. Soruşturma aşamasında olsa bile yalnızca gizli tanık ifadelerine dayanan iddianame hazırlanmasını da eleştiren Türmen, “Orada da sanığın, gizli tanığı görüp soru sorabilmesi ve yüzleştirilmesi lazım” diye konuştu. Gizli tanığın mahkeme salonu dışından ve sesi de değiştirilerek dinlenmesi tartışmalarının anımsatılması üzerine Türmen, şunları söyledi:“O zaman savunma hakkını zedelersiniz. Ne sıfatla neyi konuştuğunu bilmiyorsunuz. Yalan mı, doğru mu söylediğini ortaya çıkaracak olan yüzleşmedir. Hayatınızda görmediğiniz, tanımadığınız bir insan başkalarının teşvikiyle ifade vermiş mesela. Siz o zaman ‘Beni nerden tanıyorsun, bunu nerden çıkarıyorsun’ diyebilmelisiniz. Silahların eşitliği meselesi de var. İddia makamıyla savunma makamı eşit silahlara sahip olmalı. Birbirlerine karşı avantajlı ya da dezavantajlı duruma düşmemeli. Gizli tanığın anlatımlarının doğruluğu da sağlanmalı. Sanığa, gizli tanığın ifadesinin doğru olmadığını söyleme imkânı verilmeli. Onun için de gizli tanığı görmeli. Soru sorduğunda yüzündeki ifadeyi görmeli.”Yaşanan gelişmelerin ardından Türkiye’nin gizli tanık konusunda AİHM’nin içtihatlarına “önemli katkıda bulunacağına inandığını” söyleyen Türmen, şöyle devam etti: “AİHM, mesela hâkim araya perde koymuş, sesi duyuyorsunuz, fakat yüzü görmüyorsunuz, bunu yeterli bulmadı. Yüzü de görünmeli dedi.”Gizli tanık ifadelerini destekleyecek deliller olmasının önemine işaret eden Türmen, “Tüm bu konuştuğumuz ilkeler soruşturma aşamasında da geçerlidir. O aşamada da başvurulur. Çünkü neyin doğru neyin yanlış olduğunu bulmak savcının görevi” değerlendirmesini yaptı.