"Sağlık Bakanlığı, 51 bin 563 cihazı yerli firmalardan almayacak!"

"Sağlık Bakanlığı, 51 bin 563 cihazı yerli firmalardan almayacak!"

Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker, Sağlık Bakanlığı'nın 4 Temmuz'da yapacağı ve 48 bin 327 adet hasta başı monitör cihazı ile 3 bin 236 adet dijital röntgen cihazından oluşacak toplamda 51 bin 563 cihaz alacağı ihalede yerli firmaların yer almayacağını yazdı. 

"İktidar medyası üzerinden, sihirli bir kavram tadında empoze edilen SİP ve 'yerli ve milli' söylemine karşın, bu ihalenin, tıbbi görüntülemede teknoloji transferi sağlamak konusunda soru işaretleri barındırdığı ve hatta söylenenin aksine yerli üretime ve üreticilere ciddi boyutta zarar vereceğine ilişkin mesajlar alıyorum" diye yazan Toker, "Sonuç: Sağlık Bakanlığı, 4 Temmuz ihalesi için şartnamesinde duyurduğu 48 bin 327 adet hasta başı monitör cihazı ile 3 bin 236 adet dijital röntgen cihazını yerli firmalardan al-ma-ya-cak" diye belirtti,

Çiğdem Toker'in, "Devasa tıbbi cihaz ihalesinde sorular" başlığıyla (19 Haziran 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Sağlık Bakanlığı’nın 4 Temmuz’da büyük ölçekli bir tıbbi cihaz alım ihalesi yapacağını geçenlerde yazdım. “Beş Kalem Tıbbi Cihaz Tedarikine İlişkin Sanayi İşbirliği Projesi” adlı bu ihale ile devlet; hastanelerde, sağlık hizmetlerinin farklı alanlarında kullanılan tıbbi görüntüleme cihazlarında toplu alım yapacak. 

Yapılacak alım, o kadar “toplu” bir nitelik taşıyor ki, şartnameye göre beş ayrı başlıkta sayılmış tıbbi görüntüleme cihazlarını topladığınızda, 54 bin 593 adet gibi bir rakama ulaşıyorsunuz. 

(Bu sayının milyarlarca dolarlık kamu kaynağı anlamına geldiğini söylemeye gerek yok.) 

Toplu rakamın dağılımını (yani satın alınacak sayıları) anımsatalım: 

MR (Manyetik Rezonans Görüntüleme) 350, bilgisayarlı tomografi 538, ultrasonografi 7 bin 142, dijital radyografi 3 bin 236, hasta başı monitör 43 bin 327. 

Açık ihale usulü ve kısa adı SİP olan Sanayi İşbirliği Programı’na göre yapılacak ihale hakkında, kısa arayla neden ikinci yazı yazdığıma gelince:

İhale şartnamesine konulmuş bazı “şart”lar, bizlerin vergisinden oluşan kamu kaynaklarının etkin ve verimli harcanması açısından önemli. 

İktidar medyası üzerinden, sihirli bir kavram tadında empoze edilen SİP ve “yerli ve milli” söylemine karşın, bu ihalenin, tıbbi görüntülemede teknoloji transferi sağlamak konusunda soru işaretleri barındırdığı ve hatta söylenenin aksine yerli üretime ve üreticilere ciddi boyutta zarar vereceğine ilişkin mesajlar alıyorum. 

Üstelik bu mesajların önemli bir kısmı da devlet makamlarına dilekçe olarak gitmiş durumda.

Can alıcı noktalar 

İhalenin gazetecilik bakımından iki can alıcı noktası var: 

- Kısmi teklife kapalılık. Yani teklif verecek şirket/şirketler, devlete: 

“Alacağınız bu farklı nitelikteki beş tıbbi görüntüleme cihazının tamamını ben üreteceğim” diyecek. Bunun söylenebilmesi öyle kolay değil. Bir firmanın aynı anda hem MR, hem tomografi, hem ultrasonografi, hem hasta başı monitör cihazı, hem de dijital röntgen cihazı üretecek kapasitede olması gerekiyor. Bu ise “de facto” az sayıda büyük ölçekli, yurtdışı menşeli teknoloji devlerinin ilgi gösterebileceği anlamına geliyor. 

Türkiye’nin farklı bölgelerinde dijital röntgen, ya da hasta başı monitör cihazı üreten yerli firmalar olduğu ve daha önce kamu ihalelerine girip bu iki kalem cihazı üretip teslim etmiş olmalarına karşın bunlar, “kısmi teklife kapalıdır” koşulu yüzünden bu ihaleye başvuramayacak. 

Sonuç: Sağlık Bakanlığı, 4 Temmuz ihalesi için şartnamesinde duyurduğu 48 bin 327 adet hasta başı monitör cihazı ile 3 bin 236 adet dijital röntgen cihazını yerli firmalardan al-ma-ya-cak.

Zira ihale kısmi teklife kapatılmış. 

Kimden alınacak? Kim MR ve tomografi cihazı üretebiliyorsa, hasta başı monitör cihazını da o teklif etme hakkına sahip. 

Devlet kurumunun, daha baştan yerli üreticiden vazgeçmesi anlamına gelen bu koşul hakikaten tuhaf. 

- İkinci can alıcı nokta ise tekliflerin dolar üzerinden yapılma zorunluluğu. 

Bakın Sağlık Bakanlığı şartnamesinin “Teklif ve Ödemelerde Geçerli Para Birimi” başlıklı maddesi ne diyor? 

“İstekliler, teklifini gösteren fiyatlar ve bunların toplam tutarlarını ABD Dolarıvereceklerdir. Ödeme, kesin kabulün yapıldığı tarihteki TC Merkez Bankası’nınaçıkladığı döviz alış kuru üzerinden Türk Lirası’na çevrilerek Türk Lirası olarak yapılacaktır.” 

Yazıyı da özetler nitelikte iki soruyla bitirelim: 

- Büyük bir kamu ihalesinde bir yandan “yerlilik ve millilik” teması derken, neden iki cihazı üretebilen yerli firmalardan satın almayı imkânsız kılan bir şart, şartnameye konuldu? Neden? 

- TL’deki değer kaybını durdurmak adına, “dışarıda” parası olan herkesten dövizini yurda getirmesi istenirken, bu kadar büyük bir ihalenin teklif birimi, nasıl olur da dolar üzerinden belirlenir? Nasıl?