Fundanur Öztürk
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca dün akşam Bilim Kurulu toplantısı ardından yaptığı açıklamada, koronavirüsün neden olduğu Covid-19 hastalığı nedeniyle hastaneye yatan kişilerin yüzde 90’ının "tam aşılı olmayanlar" olduğunu söyledi. BBC Türkçe’ye konuşan uzman hekimler de, şu anda hastanelerin yoğun bakım birimlerinde Covid-19 tedavisi görenlerin genellikle ya aşısız kişilerden ya da çift doz Sinovac aşısı üzerinden 4 ay geçmiş ve 3. doz aşını yaptırmamış kişilerden oluştuğunu söylüyor.
Bakan Fahrettin Koca dünkü açıklamasında, Covid-19 sonucu hayatını kaybedenlerin yüzde 90’ının ya hiç aşı olmamış ya da aşıları eksik kişiler olduğunu söyledi. Koca ayrıca şu anda aktif vakaların yüzde 81’ini tam aşılı olmayanların oluşturduğunu belirtti.
Tek doz aşının koruyuculuk açısından yeterli olmadığını söyleyen Koca, vakaların şu anda en yoğun olarak 15-45 yaş yaş grubu arasında görüldüğünü aktardı.
Bakan Koca ayrıca 2 doz Sinovac aşısının üzerinden 3 ay geçenlerin, 3. doz aşı olması gerektiğini vurguladı:
"Özellikle elimizdeki veriler üçüncü aydan sonra bu koruyuculuğun azaldığını, yaşlı grupta ek olarak daha da düştüğünü gösteriyor. Yani 2 doz inaktif aşısı yaptırmış kişi rahat hareket etmemeli, 3 ay sonra yeni aşısını yaptırmalıdır."
Koca, mRNA aşısı için ise "İki aşının mutlak yapılması gerektiğini biliyoruz. mRNA aşısı için hatırlatma dozu için yaptığımız çalışmalarda koruyuculuğunun devam ettiğini biliyoruz. 8 ay sonra riskli grupta daha önemli olduğunu biliyoruz" dedi.
BBC Türkçe’ye konuşan uzman hekimler de, şu anda yoğun bakımlarda Covid-19 tedavisi görmekte olan hastaların genellikle ya aşısız kişilerden ya da çift doz Sinovac aşısı üzerinden 4 ay geçmiş ve 3. doz aşını yaptırmamış kişilerden oluştuğunu söylüyor.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nden Prof. Dr. Necmettin Ünal, hastanenin yoğun bakımında Covid-19 tedavisi görmekte olan 47 hastanın yarısından çoğunun, artık etkisi geçtiği tahmin edilen çift doz Sinovac aşılı olduğunu söylüyor:
"47 hastanın 15’i aşısız, 29’u çift doz Sinovac aşılı, 3’ü ise tek doz BioNtech aşı olmuş. Yani, yoğun bakımdaki hastaların yarıdan biraz fazlası çift doz Sinovac aşılı. Çift doz Sinovac aşısının koruma süresi geçti.
"Öte yandan yoğun bakımda 2 doz BioNtech, 3 doz Sinovac ya da 2 doz Sinovac’tan sonra tek doz BioNtech olmuş hiçbir hastamız yok. Bu bulgu çok önemli çünkü aşının ne kadar etkili olduğunu gösteriyor.”
Ankara’da son haftalarda hasta sayısının giderek arttığını söyleyen Ünal, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde de yoğun bakım yataklarının yarısından fazlasının Covid-19 hastaları için ayrıldığını söylüyor:
"Aşı kesinlikle etkili ama Delta varyantı geldikten sonra 2 doz Sinovac, etkisiz olmaya başladı. Ama 3 doz Sinovac olmuş hiçbir hastayı yatırmamış olmamız da gayet anlamlı.
"2 doz BioNtech’in koruyuculuğu da çok net olarak ortada. Türkiye’deki varyant delta diyoruz ama her ne varyant ise bu şekilde aşılama son derece etkili."
Sadece Ankara’da değil tüm Türkiye genelinde vaka sayılarının yükselişte olduğunu söyleyen Ünal’a göre yoğun bakımlardaki aşılı/aşısız hasta oranı, kentlerin genel aşılanma oranıyla da ilgili:
"Ankara aşılamanın nispeten yüksek olduğu bir şehir. Dolayısıyla bu şehirde 3. dozlarını yaptırmamış, çift doz Sinovac aşılı yoğun bakım hastaları daha fazla var. Ama aşılamanın düşük olduğu şehirlere gittiğinizde, yoğun bakımlarda aşısız olanların sayısı daha fazla olabilir."
'Çift doz Sinovac 4 aydan sonra aşısız olmak gibi'
Yoğun bakım uzmanı Prof. Dr. İsmail Cinel ise 11 Ağustos’ta Türkiye genelinde yaklaşık 1000 Covid-19 yoğun bakım hastası ile yaptığı bir araştırmanın ön sonuçlarına göre, yoğun bakımlardaki hastaların çoğunluğunu ya tamamen aşısızlar ya da 3. doz aşı hakkı olduğu halde olmayanların oluşturduğunu söylüyor.
Sağlık Bakanlığı ve Etik Kurul onayıyla yürütülen araştırmanın nihai sonuçlarının önümüzdeki hafta yayımlanacağını söyleyen Cinel, vatandaşları aşının önemine dair uyarmak için çalışmanın ön sonuçlarını kamuoyu ile paylaştıklarını şöyle anlatıyor:
"Şu anda yoğun bakımlarda her 10 hastanın 5-6’sını hiç aşı olmamışlar, 3-4’ünü ise Ocak-Şubat-Mart ayında iki doz Sinovac aşısını olmuş hastalar oluşturuyor. İki doz Sinovac aşısının üzerinden 4 aydan fazla zaman geçtiği için aşının koruyuculuğu azalmış."
"Sinovac inaktif aşı için koruyuculuk süresi 3-6 ay şeklinde açıklanmıştı. Türkiye’de 4 aydan sonra bu aşı korumamış ve sadece çift doz Sinovac aşı olanlar resmen, neredeyse yüzde 40 oranında yoğun bakımlara düşmüş durumda.
Cinel, özellikle Ocak-Mart arasında çift doz Sinovac aşısı olmuş kişilerin mutlaka 3. doz aşı olmaları gerektiğini ve ikinci dozun üzerinden 4 aydan fazla zaman geçen kişilerin artık "aşısız" konumunda olduğunu belirtiyor.
BioNtech aşısının 8-12 ay koruyuculuk süresinin olduğunu hatırlatan Cinel, 2 doz Biontech aşı olmasına rağmen yoğun bakıma düşen hastala oranının "yok denecek kadar" az olduğunu ifade ediyor:
"mRNA aşı Türkiye’ye Nisan ayında geldi. Henüz bunun üzerinden 8 ay geçmediği için, mRNA aşılarının Türkiye’de kaç ay koruduğuyla ilgili şu an net bir şey söyleyemem.
"Ama mevcut durumda, 1000 hasta arasında 2 doz mRNA aşısı olup yoğun bakıma düşen belki 2-3 hasta var. Yani yok denecek kadar az. Entübe olan ise hiç yok. mRNA aşısı olsanız bile yüzde 90 koruduğu için yüzde 10 yakalanabilirsiniz hastalığa ama hafif geçmesine yol açıyor."
İstanbul’da bir özel hastanede görev yapan Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu da yoğun bakımlardaki hasta profiline dair benzer bir tablo çiziyor.
Tutluoğlu, şu anda tedavi ettiği Covid-19 yoğun bakım hastalarının ya aşısız ya da çift doz Sinovac aşılı hastalardan oluştuğunu söylüyor.
Çift doz Sinovac aşılı kişilerin "önemli risk altında" olduğunu söyleyen Tutluoğlu’na göre, çift doz BioNtech olmasına rağmen Covid-19 gastası olan kişilerin genellikle ayakta tedavi edildiğini aktarıyor:
“Çift doz BioNtech ya da 2 doz Sinovac üzerine tek doz BioNtech yaptırmış hastalar yoğun bakımlarda çok az sayıda. Çift doz Sinovac aşısının üzerinden zaman geçtiği için artık koruyuculuğun zayıfladığını görüyoruz.”
2 doz BioNtech aşısı olan kişilerin de Delta varyantı ile enfekte olduğunu aktaran Tutluoğlu, maske ve mesafe gibi tedbirlerin elden bırakılmaması gerektiğini vurguluyor.
Aşısız hastalar arasında gençlerin ağırlıkta olduğunu belirten Tutluoğlu, virüsün mutasyon geçirmesi nedeniyle artık gençlerin de risk altında olduğunu ve mutlaka aşı olmaları gerektiğini belirtiyor:
"İleri yaş grubunun önemli bir kesimi aşılı olduğu için onlarda tutunması zorlaşan virüs, bünyesindeki mutasyonlarla gençlerde de tutunabilir hale geldi. Dolayısıyla bu mutasyonların sonucu artık ‘Gençler bu hastalığı çok rahat geçiriyor’ düşüncemiz tamamen değişti. 10 gün önce aşısız 30 yaşındaki bir hastamı kaybettim, hiçbir ek hastalığı yoktu."
BBC Türkçe’ye konuşan hekimler, aşı karşıtlığı yapan uzmanlık dışı kişilerin toplum sağlığını ciddi ölçüde olumsuz etkilediğini düşünüyor.
Yaklaşık 1,5 yıldır çok sayıda Covid-19 hastasına baktığını söyleyen Tutluoğlu, aşıları "pandemiden çıkış bileti" olarak değerlendiriyor:
"Hayatında bir tane bile Covid-19 hastası görmeyen kişiler, aşıların etkinliğiyle ilgili bilim dışı iddialarda bulunuyor. Halbuki bizim referansımız bilimsel çalışmalar ve kendi tecrübelerimizdir. Hatta kendi tecrübelerimiz bilimsel araştırmaların da önünde gelir. Benim günlük pratiğim de bilimsel çalışmaların aşıyla ilgili ortaya koyduklarıyla örtüşüyor."
Türkiye’de son günlerde tekrar neredeyse salgının en şiddetli olduğu dönemlerdeki gibi günde 200’den fazla kişi koronavirüsün neden olduğu Covid-19 hastalığı sonucu hayatını kaybediyor.
BBC Türkçe’ye konuşan hekimlere göre bu veri, yoğun bakımlarda artan doluluk ve vaka sayılarındaki artıştan bağımsız değil.
Prof. Tutluoğlu, "Hasta sayısı artınca, ölüm sayıları da artıyor. Şu anda özellikle aşısızlarda, risk gruplarında veya 2 dozda kalmış yeterli aşılama olmayan kişilerde ölümler çok daha fazla oluyor" diyor.
Prof. Ünal ise özellikle Doğu ve Güney Doğu illerinde yoğun bakımlarda yer bulunamaz durumda olduğunu ifade ederek, bu durumun ölüm sayılarını doğrudan etkilediğini şöyle açıklıyor:
"Temmuz ayından itibaren vaka sayıları artmaya başladı. O artışlara paralele olarak yoğun bakıma girişler artmaya başladı ve ölüm sayıları da birbirini takip ederek artıyor."