Sağlık Bakanlığı, olağanüstü hâl (OHAL) uygulaması kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile ihraç edilen ve "İşimi geri istiyorum" diyerek başladığı açlık grevinin 72'nci gününde tutuklanan, şu anda da Numune Hastanesi'nde 'zorla' yoğun bakıma alınan akademisyen Nuriye Gülmen için "Bilinci kapanırsa zorla müdahale edin" dedi.
Açlık grevi eylemini zorla kaldırıldığı yoğun bakım servisinde sürdüren ve grevde 212 günü gereide bırakan Nuriye Gülmen’i muayene eden Ankara Tabip Odası üyesi Dr. Benan Koyuncu, Sağlık Bakanlığı’nın Gülmen için “Bilinci kapanırsa müdahale edin” talimatı verdiğini söyledi.
Gazete Karınca'da yer alan haber şöyle:
Gülmen 28 Eylül’de görülecek duruşmasına iki gün kala tutulduğu Sincan İnfaz Kampüs Hastanesinden zorla alınarak Numune Hastanesi yoğun bakım servisine kaldırılmıştı.
10 gündür yoğun bakım servisinde açlık grevi eylemini sürdüren Gülmen önceki gün Ankara Tabip Odası (ATO) üyesi Doktor Benan Koyuncu tarafından muayene edildi.
İzlenimlerine ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Diren Yurtsever‘e konuşan Koyuncu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Gülmen ve Özakça hakkında verdiği “Kendi istediği doktoru tarafından muayene edilebilir” kararını gerekçe göstererek, Sağlık Bakanlığı ve savcılıktan muayene için izin aldıklarını belirtti.
Hastane ve yoğun bakım servisinde jandarmalar tarafından engellenmek istendiğini aktaran Koyuncu, şunları söyledi:
Muayene etmek için geldiğimi söyledim, zaten savcılıktan onlara gideceğimizin haberi gitmişti. Aramadan sonra uygun şekilde giyinip girdim Nuriye’nin odasında. İlk önce bizi tek başımıza bırakmadılar. Kolluk kuvvetleri de muayenede olmak istedi. Hatta bir kadın kolluk görevlisi ‘Ben de olacağım’ dedi. Biz de hayır dedik böyle bir şey olamaz. Hasta ve hekim arasına başka biri, güvenlik güçleri giremez dedim. ‘Biz daha önce yapıyorduk’ dediler. Yanlış yapıyormuşsunuz, eğer ben de yapsam suç işlemiş olurum dedim. Bu yönde bir tartışma oldu.
Koyuncu, “Sonra savcılığın muayene sırasında kimsenin bulunmaması kararı sonucu beni Nuriye ile yalnız bıraktılar” diye konuştu.
Muayene sırasındaki durumu aktaran Koyuncu, şunları ifade etti:
"Muayene sırasında ben ve Nuriye kaldık. Perdenin arkasında da Numune’nin hekimleri vardı. Nuriye şikayetlerinin kesinlikle onlar tarafından duyulmasını istemiyor. Çünkü bir güvensizlik duyuyor onlara karşı. Aylardan beri yaşadıklarından kaynaklı.
Tutulduğu yer küçük bir alan. Dolap var, ilaçların olduğu, monitör, yatak, sandalye var. Yani boş alan yok kaldığı yerde. Hemen girişte sol tarafta bir delikli sandalye var. O sandalyeye bir poşet takılmış ve Nuriye’nin tuvalet ihtiyacını bu şekilde gidermesini istiyorlar. Nuriye bana tuvalet ihtiyacını giderirken de içeride bazen jandarmanın da olduğunu da söyledi. Bunu onur kırıcı bir uygulama olarak hissediyor ve bu durumdan dolayı da tuvaleti gelse de yapmıyor.
Nuriye cezaevindeyken televizyon izleyebiliyordu. Ama burada yok. ‘Gazeteler iki gün sonra bana geliyor’ dedi. Geldiğinden beri hiç banyo yapamamış. Normalde yoğun bakım hemşiresi yoğun bakım hastalarına silme işlemi yapar. Nuriye’nin bu ihtiyacının bu şekilde karşılanacağı söylenmiş ama Nuriye bu şekilde olmasını istemiyor, yıkanmak istiyor. Bu ihtiyacını karşılayamıyor o yüzden. Ayağa hiç kalkamıyor. Açlık grevindeki kişilerin hareket etmesi gerekiyor. Eklem hareketleri yapamamış. Cezaevinde olduğu dönemde arkadaşlarının desteği ile bu hareketleri yapabiliyormuş. Ama şimdi yapamıyor."
Gülmen’in beyanları üzerinden “oradaki süreklileşen zorla müdahale baskısına” da işaret eden Koyuncu, şu bilgileri de paylaştı:
Numune Hastanesi’ne apar topar getirilmesinin nedeni olarak da bunu görüyor. Nuriye ‘Beni böyle bir alana bu kadar tesisatın, monitörlerin, her an entübe (genel anestezi, solunum yolu açıklığı) edilme durumu, zorla müdahaleye daha uygun bir tıbbi alan olduğu için beni buraya getirdiler’ dedi.
Nuriye, ortam koşullarının bir an önce düzeltilmesini istiyor. ‘Ben cezaevine gitmek istiyorum. Ben yoğun bakım hastası değilim. Kişi zorla yoğun bakıma getirilemez’ dedi.
Koyuncu, Gülmen’e “Açlık grevini bitirmek istiyor musun” sorusunu yönelttiğini ancak Gülmen’in cevabının ise açlık grevini bitirmeyeceği yönünde olduğunu aktardı.
Gülmen’in bilincinin kapanması halinde zorla müdahalenin yapılacağı yönünde Sağlık Bakanlığı’ndan yazı geldiğini vurgulayan Koyuncu, şunları söyledi:
Oradaki hekimlerle görüştük. Bakanlığa yazı göndermişler, bu yazıda ‘Bilinci kapanırsa ne yapalım’ diye bakanlığa sormuşlar. Bakanlık da cevabında da ‘Eğer bilinci kapanırsa hukuk çok açık, müdahale edeceksiniz. Kişilerin hayatından sadece kendileri sorumlu değildir, devlet de sorumludur’ şeklinde cevap gelmiş.
Koyuncu, bakanlığın, “Kişinin hayatından sadece kendisi sorumlu değil devlette sorumludur” sözlerini hatırlatarak, “O zaman bu kişilere bu muamele neden yapılıyor” sorusunu yöneltti.
Zorla müdahalenin kişilerin ölümüne neden olabileceğini dile getiren Koyuncu, Malta Bildirgesi’nin hatırlatarak, şözlerini şöyle tamamladı:
Bildirgede, kişinin eğer zorla müdahaleyi kabul etmiyorum beyanı varsa, zorla müdahale edilemez diyor. Çünkü zorla olduğu için kişi de bunu reddettiği için besinlerin akciğere girme olasılığı oluyor. Bu da ciğerlere giden gıdanın yaratacağı zature nedeniyle ölüme neden olabiliyor. Türkiye hukuku da şunu diyor: ‘Cezaevlerinde açlık grevinde olanların bilinci kapanırsa müdahale edilebilir.’ Bizim için etik daha önce geliyor. Umarım bir an önce açlık grevi biter ve bu iki gencin hayatlarına mal olmaz.