Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü: Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren sağlıkçılar şehit sayılsın

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü: Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren sağlıkçılar şehit sayılsın

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden sağlıkçıların şehit sayılmasını istediklerini söyledi.

Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane Külliyesi'nde bir etkinlik düzenlendi.  Küresel salgın döneminde dünyaya örnek olacak şekilde fedakarca görev yapan hekimlere ve sağlık çalışanlarına teşekkür eden YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, “YÖK olarak eğitime yönelik verimli eğitim reformlarını takip ederken hedefimiz; insana verdiğimiz değeri merkeze alarak bireyin ve toplumun sağlığını koruyan, hastasına iyi bakan, memleketini iyi tanıyan insan ve memleket sevgisiyle dolu yetenekli hekimler yetiştirmesini sağlamak” dedi.

Türkiye’de 115 tıp fakültesi bulunduğunu ve fakültelerde 100 bini aşkın öğrencinin olduğunu ifade eden Prof. Dr. Saraç, “İnsana verilen değeri merkeze alarak bireyin ve toplumun sağlığını koruyan, hastasına iyi bakan, memleketini iyi tanıyan, insan sevgisiyle dolu yetenekli hekimlerin yetiştirilmesi için elbette ki mekanlar, alt yapı, laboratuvarlar kafi değil. Bunlar hocalarımızın varlığıyla,  fedakârca öğrencilerine yaklaşımıyla ve mesleğinize duyduğunuz derin muhabbet ile mümkün. Yetiştirdiğimiz hekimlerin tümünün doğrudan hasta sağlığına katkıda bulunması tıp alanındaki tek kariyer yolu da değil. Bugün ülkemizde ve yurt dışında yetişmiş birçok hekim kökenli araştırmacılarımız var. Biz YÖK olarak, YÖK 100/2000 doktora projesiyle bu araştırmalara destek veriyoruz” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Saraç şunları kaydetti:

“Ülke olarak sağlık hizmetlerinde de uluslararası arenada oldukça iddialıyız. Bu iddia söylemde değil, uygulamada da bütün dünyanın gözü önünde gerçekliğini ispatlıyor. Tıp eğitimi, ülkemizin dünyada en iyi olan alanlarından biri. Tıp alanındaki araştırmalarımız da dünyanın en iyi dergilerinde yer alıyor. Covid-19 salgın sürecinde hep birlikte bunu bir kez daha ülke olarak inşa ettiğimiz sistemlerle, sağlam alt yapı ile ispatlamış olduk. Salgın bize tıbbın sosyal boyutunu bir defa daha hatırlattı. Ülke verilerimiz birçok benzer ülkeden çok daha iyi süreç yönetimi ve performans gösterdiğimizi de teyit ediyor. Bu başarıda hızlı ve doğru karar vermek önemli oldu. Toplum menfaatini gözetmede tıpta uzmanlık eğitim birimlerimiz tüm unsurlarıyla topluma fedakar hizmet ettiler, etmeye devam ediyorlar. YÖK olarak, tıp ve sağlık eğitimleriyle ilgili bir dizi çalışma yürütüyoruz, yenilerini de planlamaya çalışıyoruz”

Program öncesi, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Cevdet Erdöl ise,

“Tüm sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutluyorum. Bu bayramın üniversitemiz açısından farklı bir önemi var. Çünkü 14 Mart 1827 yılında kurulan Mekteb-i Tıbbiye'nin ilk tıp bayramı etkinliği yine bu binada 14 Mart 1919 yılında kutlanmıştır. Bayram dememize rağmen aslında bir bayram değil 14 Mart 1919'da işgal edilen İstanbul ve ülkemizi işgalden korumak amaçlı bir protesto eylemi olarak düşünülmüş, planlanmış ve uygulanmıştır. İşte 14 Mart etkinliğinin ilk defa uygulandığı bina burası yani Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’dir. O günden sonra da ülkemizdeki tüm isyanlara tıpkı 15 Temmuz'da olduğu gibi devlete karşı başkaldırıya Mektebi Tıbbiyeliler ve bizler reaksiyon gösterdik. Burada tören yapılan alanda bayrağımızı kulelerin arasına asmak suretiyle bir protesto eylemi gerçekleştirdik. 

Bu sadece savaşlarda olmamıştır. Aynı zamanda salgın hastalıklarda, depremde ve felaketlerin hepsinde sağlık meslek mensupları başta tabiplerimiz, hemşirelerimiz, eczacı ve diş hekimlerimiz yani bütünüyle birlikte memleketimizin sağlığını korumak için gayret sarf etmiştir. Yaşadığımız bir yıldır pandemi olayında da sağlık mensuplarımızın hepsi istisnasız şekilde büyük savaş vermiştir. Kendi çocuklarını, ailesini bir tarafa bırakarak hastalara şifa vermek için gayret eden sağlık mensuplarımız kendileri şehit olmuşlardır. Başkasına sağlık kazandırabilmek için kendi hayatlarını feda etmişlerdir. Bizler sağlık meslek mensuplarından her kim olursa olsun pandemi sürecinde vefat edenlerin şehit sayılmalarını arzu ediyoruz. Tıpkı Çanakkale'de, İstiklal Harbi ve Balkan Harbi'nde olduğu gibi kendi canını feda eden sağlık meslek mensuplarının şehit, kalıcı hasarı olanların da gazi sayılmasını arzu ediyoruz.

Sağlık çalışanlarını en çok üzen hadise kendileri tarafından vatandaşlara yapılan uyarılara vatandaşların uymaması. Bunun sonucunda vatandaşın hasta olması. İnsanoğlu tüm tedbirlerini alsa da hastalanabilir ona diyecek bir şey yok ama gerçekten bizi yani sağlık çalışanlarını üzen hadise insanlara tavsiye edilen basit kurallar bunlar. Maske, mesafe, hijyen kuralları ve sırası gelenin aşı olması. Bunları uyguladığımız takdirde biz bu salgınla büyük ölçüde başa çıkacağız. Toplumsal olarak bir seferberlik halindeyiz. Tıpkı Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi. Bugün de pandemiye karşı seferberlik halindeyiz. Bu seferberliği bir kişinin ya da sadece sağlık çalışanlarının tek başına başarması mümkün değil. Halkımız birlikte hep birlikte tedbir alırsak bunu başarabiliriz” (DHA)