ŞAHİN: ''BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE EKSİKLİK YOK''  KARABÜK (A.A)

-ŞAHİN: ''BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE EKSİKLİK YOK''  KARABÜK (A.A) - 16.04.2011 - TBMM Başkanı ve AK Parti Karabük Milletvekili Adayı Mehmet Ali Şahin, ''Türkiye'de basın yayın özgürlüğüyle ilgili yasal olarak ciddi bir eksikliğimiz olduğu kanaatinde değilim'' dedi. Şahin, Karabük'te Öğretmenevi'nde gazetecilerle bir araya gelerek, sorularını yanıtladı. Basının güçlü olduğu toplumlarda demokrasilerin de güçlü olduğunu, her şeyden haberdar halkın, ülke sorunlarına duyarlılığının üst düzeyde gerçekleşeceğini ifade eden Şahin, şunları söyledi: ''Türkiye'de basın yayın özgürlüğüyle ilgili yasal olarak ciddi bir eksikliğimiz olduğu kanaatinde değilim. Gerek Anayasa'da gerek Anayasa'ya dayalı olarak bu alanda çıkmış yasal düzenlemelerde AB normlarına uygun bir mevzuata sahip olduğumuzu düşünüyorum. Peki zaman zaman karşılaştığımız sorunların nedeni ne diye sorduğumuzda; sanıyorum uygulamada birtakım eksiklikler var. Bizde özellikle 2005'de AB ile müzakere süreci başlamadan önce çok ciddi mevzuat değişiklikleri oldu. Temel yasalarımız, AB müktesebatını ülkeye taşınması bağlamında değiştirildi. Biz mevzuat açısından önemli düzenlemeler yaptık. Köklü birtakım değişikliklerin, bu yasaların çıkış amacına uygun başarıyla uygulanabilmesi için bir zamanın geçmesine ve kafaların da değişmesine ihtiyaç var. Bunu uygulayacak olan insandır. Eski alışkanlıkları kısa sürede bırakamıyorsunuz. O nedenle mevzuatta herhangi sorun olmamasına rağmen, eski alışkanlıkların kimi uygulayıcılarının halen kafasında var olmaya devam ettiği için uygulamada zaman zaman sıkıntılarla karşılaşıyoruz ama ben bunun geçici olduğuna inanıyorum.'' -301. MADDE- Şahin, Türkiye'nin yasal mevzuat açısından önemli bir adım attığını, uygulamada da başarılı olunduğu takdirde en gelişmiş Avrupa ülkelerinin gerisinde kalınacağı kanaatinde olmadığını ifade ederek, şöyle konuştu: ''Türkiye'nin birkaç haftadır gündeminde; iki basın mensubu, uzun bir süre önce başlamış olan davayla bağlantı nedeniyle tutuklanmışlardır. Adalet Bakanı olduğum dönemde yurt dışından zaman zaman konuk adalet bakanları gelirdi. Bana ilk soruları, Türk Ceza Kanunu'nun 301. Maddesidir; 'ne olacak bu 301. Madde?' Sanki selamdı. Merhaba demeden önce 301. Madde ile başlıyorlardı. Çünkü 301. Madde, halkı 'kin ve düşmanlığa sevk etme' şeklinde ifade edilebilecek söz ve yazılarla ilgili kamu davası açılmasına imkan sağlıyordu. Bu davaları açan Cumhuriyet savcılarıdır. Adalet Bakanı olarak ben savcılara müdahale edemem, bu yargı bağımsızlığına uygun davranış olabilir mi? Benim Adalet Bakanı olarak bulunduğum dönemde 200'e yakın, Cumhuriyet savcılarımıza basın mensuplarıyla ilgili dava açılmasına yönelik dosyalar geliyordu. Hiçbirine izin vermedim, benden sonra da bu titizlik devam etti. Toplumda endişe uyandıran bir söz ifadesi de olsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, düşünce özgürlüğü bağlamında değerlendiriyor. Türk yargıç ve savcıları da bu içtihada uygun hareket etmelidirler.'' Şahin, Adalet Bakanlığı döneminde 301. Madde ile ilgili ayda 100 civarında dosya gelirken, bunun sayısının son zamanlarda 20'ye düştüğünü belirterek, ''Bu, artık işin oturduğunu göstermektedir. Dünya standartlarına göre düşünce ve ifadeyi değerlendiren bir mentalite oluşmaya başlamıştır'' dedi. -TUTUKLU GAZETECİLER- Tutuklu bulunan 2 gazeteciyle ilgili Türkiye'nin her yerinde kendisine sorular yöneltildiğini belirten Şahin, şöyle devam etti: ''Yargıya intikal etmiş bir konuyla ilgili olumlu ya da olumsuz beyanda bulunmayı, yargıya müdahale olarak kabul ederim. Savcılar ve yargıçların bu yargısal tatbikatları uygulamaları hukuka uygun mudur, basın özgürlüğüyle çelişmekte midir, ona müdahale midir? Bütün bunların değerlendirmesini bu arkadaşlarımızla ilgili kamu davası açıldıktan sonra yapmak daha doğru olur. Şu anda daha dava açılmamıştır, açılana kadar da her türlü bilgi gizlidir. Mahkeme bu davayı kabul ederse davayla ilgili tüm deliller, iddialar, cevaplar aleniyet kazanır. Ondan sonra bunu değerlendirebiliriz. Türkiye'nin özellikle dışarıda basın özgürlüğünün kısıtlı olduğu bir ülke izlenimi uyandırılması bizi rahatsız etmektedir. Başbakan Avrupa Parlamenterler Meclisi'nde konuşurken, parlamenterlerden bir kısmı buna dönüktü. Neden? Türkiye bu konuda eleştirilsin. Bu tamamen yargısal faaliyet olduğu halde, tabii ki Türkiye'nin önceki yöneticilerinin bu sorulara muhatap olmasını ben yadırgamıyorum. Bunun Beşiktaş'taki savcıya soracak halleri yok. Hangi delillere göre tutuklandıklarını şu anda bilemiyoruz. Sadece birtakım, bana göre bir kısmı tahmini, bir kısmı isabetli olabilir, haberler çıkıyor, ona göre değerlendirmeler yapıyoruz.'' -SANIKLARIN MİLLETVEKİLLİĞİ ADAYLIKLARI- Bir gazetecinin, ''Balyoz Davası sanıklarının milletvekili adayı gösterilmesini nasıl değerlendirdiğini'' sorduğu Şahin, şöyle dedi: ''Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herkes, içeride de olsa milletvekili olma şartlarını taşıyorsa kural olarak aday gösterilir. Bunda bir mani yoktur. Etik olarak bakıldığında bunu siyasi partiler kendileri değerlendirecek. Zaten 12 Haziran'da da halkımız bunu değerlendirecektir. Bunun malzeme yapılmasının doğru olmadığını düşünüyorum.''