Sahte dostlar (1)Agos gazetesinin son sayısında ortalıkta dolaştırılan iddialarla ilgili olarak beni aradıkları ama benim sorulara yanıt vermek istemediğim şeklinde bir haber yayınlanmış! Benim yaşadığım bölgede bulunmadığı için gazeteyi görmedim, bu bilgiyi de bir arkadaşım telefonla verdi. Önce en sondan başlayalım. Bu iddia tamamen yalan. Önceki gün köy meydanındaki büyük kahvede arkadaşlarla çay içerek sohbet ederken cep telefonum çaldı. Agos gazetesinden aradığını söyleyen bir kadın sesi “Oğuzhan Müftüoğlu beyle konuşmak istiyorum” dedi. Buyrun benim diye cevap verdim. “Size birkaç soru sormak istiyoruz” deyince de “tabii memnuniyetle ama, şu an bulunduğum yer uygun değil, mümkünse yarım saat sonra gene bu telefondan arayabilir misiniz” diye sordum. İsmini hatırlayamadığım arkadaş “Tabii, sizi yarım saat sonra tekrar arayalım” diyerek telefonu kapattı. Kahveden ayrılarak eve gittim. Bu ara birkaç başka telefon konuşmam da oldu. Daha sonra ekranda bir cevapsız arama kaydı gördüm. Agos’tan aramışlar ama telefonum meşgul olduğu için görüşmek mümkün olmamıştı. Sonra uzunca süre tekrar aramaları için bekledim. Akşam geç vakte kadar arayan olmayınca internetten Agos’un santralını bularak aradım ve telefonu açan şahsa kendimi tanıtarak durumu anlattım. Karşıdaki arkadaş gazeteden arayan kadın arkadaşın kim olduğunu bilmediğini, o sırada içerde de kimse bulunmadığını, geldiklerinde bildireceğini söyledi. Genel yaklaşımlarını bildiğim için bir yanlışlık olmasın diye ısrarla tekrarladım, telefonum meşgul olduğu için kendileriyle görüşemediğimizi, telefonumun sürekli açık olduğunu ve aranmayı beklediğimi söyledim. Bu arada Tayfun Mater ve Alper Taş’ı arayarak onlara da durumu anlattım ve Agos’ta tanıdıkları varsa konuşup ne sormak istiyorlarsa yanıtlamak için kendilerini beklediğimi söyledim. Arayan soran olmadı. Sonra malum haber geldi: Agos’un yeni sayısısnda beni aradıklarını ama sorulara yanıt vermek istemediğim yazılmış. Geleneksel medya mantalitesini az çok bildiğimden, “aradık ama sorulara yanıt vermekten kaçtı” denilemesin diye çok uğraştım ama, gördüğünüz gibi maalesef Agos’un infazından kurtulamadım. Kim bilir konuşmak mümkün olsaydı, yanıtlarım nasıl yayınlanacaktı? Oysa en çok zulme ve haksızlıklara uğrayanların kendilerinin başkalarına haksızlık yapmaktan kaçınarak adaletli davranabilmeleri beklenirdi. Bu konuya yarın BirGün gazetesi hakkındaki iddialarla ilgili olarak devam edeceğim. Şimdilik madem konu Ermeni sorunu, Ermeni Konferansı ertesinde yazdığım yazıyı, hani şu “Ermeni düşmanlığı” meselesine dair bir örnek olsun diye, yeniden ilginize sunmakla yetiniyorum.