Sahte PCR testi davası kapsamında 21 orkestra çalışanı tutuklanan Bülent Ersoy, sosyal medya hesabından açıklama yaptı. Ersoy, “Türkiye’nin en iyi avukatlarını görevlendirdim. O adı geçen otelin genel müdürü Süleyman beyefendi, o hastanenin doktoru ve o koskoca hastanenin yargılanmaları için gereken hukuki savaşı tüm servetim pahasına vereceğim” dedi.
Bülent Ersoy’un KKTC’de bir otelde vereceği konserin orkestra elemanları, ülkeye sahte PCR testi ile girdikleri gerekçesiyle 1 aydır otelde gözaltında tutuluyordu. Önceki gün mahkemeye çıkan 21 müzisyen hakkında tutuklama kararı verildi. Hapse gönderilen müzisyenler için hüküm 4 Ekim’de açıklanacak. Ekibe sahte belgeleri sağlayan Yılcay Takar ve Mehmet Öz ile otelin genel müdürü Süleyman Leventoğlu, 20’şer bin lira kefaletle serbest bırakılmıştı.
Yaşanan bu gelişme sonrası Bülent Ersoy, Instagram hesabından şu açıklamayı yaptı:
“Adalet herkes içindir. Adalet herkesten üstündür. Adalet karşısında herkes eşittir. Peki o zaman Kıbrıs’a benimle konser vermeye giden 21 müzisyen dostlarımın ellerine tutuşturulan sahte PCR raporu alan adı geçen otelin sayın genel müdürü Süleyman Bey’in ve bu raporları tanzim eden hatır gönül ve kazanç için sahtekârlık yapan sayın doktor hemşire ve hastanenin onayladığı resmi belgeleri tanzim ve tebliğ eden kişilerin hiç mi suçları yoktu da ada içerisinde elleri kollarını sallayarak ortalarda yüzsüzce dolaşıyorlar ve serbestler. Benim ekmek parası için hayat savaşı veren sevgili arkadaşlarım bugün elleri kelepçeli bir şekilde hapse atıldı. Sizin adanızda adalet kişilere göre değişim mi gösteriyor?”
“Hayatım boyunca adaletsizliğe hiç prim vermedim. Kendim de iki kez hapse girdim. Kimselerden de yardım dilenmedim… Çünkü o suçları işlemiştim. Cezasını da çekmekle mükelleftim. Bu konuyla ilgili bugüne kadar 21 arkadaşım ve dostuma mahkemelerinde ters bir reaksiyon oluşmasın adına herhangi bir şekilde zarar gelmesin diye evet sustum. Onlarla sadece telefonda konuşarak gerek maddi gerek manevi ilgimi alakamı, sevgimi bağlılığımı hep hissettirmeye çalıştım. Ailelerine maddeten yardım ettim. Bir saz arkadaşımın hamile eşini yatırdığım çok ünlü bir hastanede doğumunu yaptırttım. Hatta ve hatta kendileri de teveccüh buyurup yeni doğan evlatlarının ismini Bülent koymuş. Ben bütün bunları yaparken yardımlarımı şova dönüştürmeden, sağ elin verdiğini sol el görmemeli, bilmemeli terbiyesi içerisinde hareket ettim. Bu hayatım boyunca da böyle oldu.”
“Yani kısacası elimin erdiği, gücümün yettiğince arkadaşlarımın hep yanlarında oldum ve olacağım da… Bugüne kadar da sustum ama artık bugün o kelepçeli elleri gördükten sonra hak aramak nasıl oluyormuş göreceğiz, görüşeceğiz. Aslında ben de bu konudan maddi ve manevi olarak son derece zarar ve ziyanını yaşadım ve yaşıyorum da… Ekibimin olmayışı nedeniyle tüm alınmış işlemi iptal etmek zorunda kaldım. Manevi acı ve ziyana gelince onun zaten karşılığı yok. Türkiye’nin en iyi avukatlarını görevlendirdim. O adı geçen otelin genel müdürü Süleyman beyefendi, o hastanenin doktoru ve o koskoca hastanenin yargılanmaları için gereken hukuki savaşı tüm servetim pahasına vereceğim.”
“Ayrıca bu savaşım sadece Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hudutları içinde kalmayacak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde de bu hakkımı ve haklarımızın son nefesime kadar mücadelesini vereceğim.”