Show Tv'de "Sahur Ve İftar Vakti" isimli programın sunucusu ve İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Mustafa Karataş, 30 Haziran 2015 tarihinde yayınlanan sahur programına telefonla katılarak, eşinden şiddet gördüğü için bebeğini düşürdüğünü söyleyen kadına "öbür dünyaya gitmeden size bu dünyada ceza vermek lazım" dedi. 25 yaşında olduğunu söyleyen genç kadın, ara ara şiddetten kaçmak için annesinin yanına sığındığını söyleyince de Karataş "annenin evine ne gidiyorsun! Annende de suç var. Ben olsam annenin yerinde 'Gelme git. Senin yerin kocanın yanı' derim. Sen annene güveniyorsun. Eşin şiddet uyguluyorsa onu annesi babası ikaz etsin. Kulağını çeksin" diyerek ekledi, "Kol kırılır yen içinde kalır. Bırakın boşanmayı. Annene babana da söyle sen gelince seni kovsunlar. Ufak şeyleri büyütürsen olmaz. Bazı şeylere katlanacağız, tahammül edeceğiz"
BirGün'den Demet Sargın’a konuşan feminist akademisyen Doç. Dr Hülya Uğur Tanrıöver "Bir erkeğin eşine şiddet uygulaması acilen önlem alınmasını gerektiren ve ülkemizde yasalarla belirlenmiş bir suçtur. Hocanın alenen, açıkça, cüretle dile getirdiği bu yaklaşım, ne yazık ki toplumun önemli kesiminde egemen olan cinsiyetçi zihniyettir. Sadece kadınlara karşı şiddetin değil, kadın cinayetlerinin de temelinde bu zihniyet var. Dolayısıyla, kadın cinayetlerine karşı acil önlemlerin hayata geçeceği bir siyasal ortam oluşturmak ve bu hoca ile onun gibi davrananlar hakkında 'cinayete özendirme ve azmettirme'den suç duyurusunda bulunmak gerekir" ifadelerini kullandı.
Tanrıöver ayrıca "Bizler kadına karşı her türden şiddet, cinayet ve onları ortaya çıkaran zihniyete karşı güç birliği ve dayanışmayı ön plana çıkarmaktan yanayız. O nedenle şunu da belirtmek isterim ki dindar müslüman kadınlar arasında da bu hocanın söylediklerine karşı çıkan çok sayıda kız kardeşimiz var ve güçlerimizi birleştirip hep birlikte bu "patriyarkal" düzene karşı çıkıyoruz ve çıkmalıyız. Nasıl ki "paranın dini imanı olmaz" diyoruz, aynı şekilde erkek şiddetinin de dini imanı yoktur ve her görüldüğü yerde dayanışma içindeki kadınların direnişiyle mutlaka bastırılacak, yok edilecektir" dedi.
Sahur programıyla ilgili konuşan bir diğer isim ise feminist avukat Hülya Gülbahar oldu. Gülbahar "Üniversitelerde, ziraat fakültelerinden hukuk ve ilahiyat fakültelerine kadar her bölüme acilen 'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği' dersi konulmalı ve sadece öğrenciler değil eğitimciler de bu eğitimlerden geçirilmeli.
1 Haziran 2002'de yürürlüğe giren Yeni Türk Medeni Kanunu'nda, şiddete mağruz kaldığı için evinden ayrılmak zorunda kalan kadının evi terk etmediğini, şiddet uygulayarak evden ayrılmasına sebep olan erkeğin terk eden taraf olduğunu ve bu nedenle 'kusurlu' hatta 'ağır kusurlu' olduğunu düzenleyen bir yasa değişikliği yapıldı. Bir akademisyenin 2002 yılından beri yürürlükte olan bir kanunu bilmemesi düşünülemez. Bilip de bu kanunu ayaklar altına alarak başka bir sistem önermesi de kabul edilemez.
Uzmanlık alanı ne olursa olsun bir akademisyenin kadına karşı şiddet olaylarında kadınların şiddetten korunması için yapması gereken görevleri, yasal yükümlülükleri, insani ve vicdani sorumlulukları hatırlatmak yerine kadını yeni şiddetlere mahkum edecek, kadının başvurabileceği kapıların yüzüne vurulmasını sağlayacak belki de kadının can güvenliğiyle oynayacak demeçlerde bulunmaması gerekir.
Bu akademisyen, yaklaşımıyla toplumu yasaları tanımamaya teşvik etmekte ve Türk Ceza Kanunu anlamında suç işlemektedir" ifadelerini kullandı.