Şakir Eczacıbaşı ve kardeş dayanışması

Şakir Eczacıbaşı ve kardeş dayanışması
T24 - Sanat ve iş dünyasının duayeni Şakir Eczacıbaşı dün (24 Ocak 2010) yaşamını kaybetti. Mehmet Barlas, Şakir Eczacıbaşı için "işadamı, fotoğraf sanatçısı, yazar, sanat ve kültür yaşamının destekçisi kimliğiyle toplumsal yaşamımıza kalite getiren bir insandı" yorumunu yaptı.  Sabah gazetesi yazarı Mehmet Barlas'ın "Şakir Eczacıbaşı'nın yaşamı ve bir ailenin yaşadıkları" başlıklı (25 Ocak 2010) yazısı şöyle: Şakir Eczacıbaşı'nın (d.1929) vefat haberi, bilinci ve belleği yeterince güçlü olanların beyinlerinde sayısız anıyı ve olayı yeniden canlandırmıştır.Şakir Eczacıbaşı, işadamı, fotoğraf sanatçısı, yazar, sanat ve kültür yaşamının destekçisi kimliğiyle toplumsal yaşamımıza kalite getiren bir insandı.Kurucularından olduğu ve yöneticilik de yaptığı "İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı" ile "Türk Sinematek Derneği" tarafından düzenlenen etkinliklerin, festivallerin, konserlerin, gösterimlerin, kültür ve düşünce hayatımızda açtıkları ufukları unutmak mümkün değildir.Şakir Eczacıbaşı, iş dünyasındaki "Kardeş dayanışması" nın da simge isimlerinden biridir.Ağabeyi rahmetli Nejat Eczacıbaşı (1913-99) ile birliktelikleri, hem iş hem de kültür dünyamıza büyük katkılar sağlamıştır.Nejat Eczacıbaşı'nın liderliğinde hem ilaç endüstrisinde, hem de diğer sanayi dallarında dev kuruluşlar oluşurken, Şakir Eczacıbaşı yöneticilik görevlerini de başarı ile sürdürmüştür. "Balyoz darbesi" belgelerinde adı "Darbenin Başbakanı" olarak geçen Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun buna gösterdiği öfkeli ve şiddetli tepkiyi okumuş veya izlemişsinizdir.Gözden kaçıranlara Hisarcıklıoğlu'nun tepkisinden iki satırbaşını hatırlatayım:- Düne kadar, hükümetin yandaşı diyorlardı. Şimdi de darbeci iddialarına maruz kalmaya başladım. Ben darbe yapmayı vatana ihanet kabul ederim. İhanete teşebbüs edenlerin yanında da olmam, olamam. Bu çamur benim üzerime yapışmaz.- Ailesi 1960 ihtilali, 1971 muhtırası, 1980 darbesinde; şahsen 28 Şubat sürecinde ciddi zararlar gören biriyim. Demokrasiye sahip çıkmanın yolu, darbeyi ve her türlü darbe teşebbüsünü lanetlemek, hukukun üstünlüğünü, kurumların ve kişilerin saygınlığını korumaktan geçiyor. "Eczacıbaşı" ailesi de askeri darbelerden can kaybı ile çıkan ailelerdendi.1960'ın 27 Mayıs darbesi ertesinde, Eczacıbaşı kardeşlerden Vedat Eczacıbaşı (d.1916) aileye ait işletmelerden birinde yöneticilik yaparken, 1961'in mart ayında "Devrik Başbakan Adnan Menderes için kadeh kaldırdığı" iddiası ile hapse atılmış ve burada intihar etmişti.Düşünün ki o darbenin lideri Cemal Gürsel, Vedat Eczacıbaşı'nın ağabeyine darbe hükümetinde Sanayi Bakanı olmasını teklif etmişti.Yani Hisarcıklıoğlu'nun tepkisini anlamak o kadar kolay ki...Şakir Eczacıbaşı'nın başı da sade düşünce özgürlüğüne değil "Ekonomik özgürlükler"e konulan kısıtlamalardan da belaya girmişti. "Özal öncesi" dönemde dövizin, yabancı sigara ve içki bulundurmanın suç olduğu günlerde, evindeki iki şişe viskiden ötürü Şakir Eczacıbaşı'nın polis tarafından "kaçakçılık" suçlaması ile arandığı günler de yaşanmıştır.Sinematek üye kartı sahibi gençlere "Suçlu" olarak bakıldığı 12 Mart (1971) darbesi dönemindeki Sinematek gösterimlerinde Yılmaz Güney'in "Umut" filmi Şakir Eczacıbaşı'nın (ve Onat Kutlar'ın) sorumluluğu üzerine alması ile oynatılabilmişti.Eczacıbaşı ailesine ait ekonomik işletmeler sağlıklarını ve büyümelerini sürdürüyorlar.Bir aile geleneği olan sanata destek vermenin son somut örneği de "İstanbul Modern" değil mi?Dilerim "Sivillik" ve "Demokratikleşme" de, hem Eczacıbaşı ailesinin hem Türk sermaye sınıfının simge isimlerini oluşturan diğer ailelerin gelenekleri arasına girer.Onların hepsi Rifat Hisarcıklıoğlu gibi cesaretle "Ben darbe yapmayı vatana ihanet kabul ederim" diyebilirler gerektiği zaman.Şakir Eczacıbaşı'nı, ona rahmet dileyerek sevgi ile anıyorum.