Şakran Çocuk Cezaevi’nde, işkence ve cinsel istismar iddialarını inceleyen İzmir Barosu, rapor hazırladı. Rapora göre, çocukların şiddet gördüğü iddia edilen mavi odada, kurumuş kan lekeleri tespit edildi.
İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi sorumlu yönetim kurulu üyesi avukat Nuriye Kadan, üye avukatlar Derya Durmaz, Birsen Şimşek, Nilgün Coşkuner ve Emel Yeşildağ’ dan oluşan heyet, Şakran Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda yaptığı incelemenin ardından 23 sayfalık bir rapor hazırladı.
İzmir Ceza ve Tevkif Evlerinden sorumlu Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Fatih Öztürk, Şakran Cumhuriyet Savcısı Güneş Okur, Cezaevi Müdürü ve bir ekip infaz koruma memuru eşliğinde 3 Mart'ta cezaevinde incelemelerde bulunulduğu belirtilen raporda, cezaevinin koridor aralarında güvenlik nedeniyle demir kapıların kilitli tutulduğu, iç ve dış alanların güvenlik kameralarıyla izlendiği kaydedildi.
Psikolog tarafından çocuklara ilişkin grup çalışmalarının yapıldığı oda, oyun odası, kurs alanları, sinema ve gösteri salonu, kütüphane, okuma odası, sınıf gibi alanların incelendiği belirtilen raporda, yetkililerce bilgi verildiği, ancak bu alanlarda çocuk bulunmadığından daha fazla gözlem yapılamadığı ifade edildi.
Cezaevindeki basketbol sahasında 4-5 çocuğun basketbol oynadığı, bir çocuğun ayakkabıları olmadan bisiklete bindiğinin görüldüğüne yer verilen raporda, “Bu gezide çocuklarla temas kurulabilen tek alan olduğundan çocuklarla konuşulmaya çalışıldı. Ancak yönetici müdür ve savcıların da olduğu heyet karşısında çocukların her şeyden memnun olduklarını belirten kısa ve ayrıntıdan uzak cevaplar verdikleri gözlenmiştir” denildi.
Çocukların bulunduğu ünitelerden zaman zaman yükselen sesler ve kapı tekmeleme seslerinin duyulduğu kaydedilen raporda, bu durumun cezaevi müdürü tarafından çocukların top oynadıkları ve topu kapıya vurdukları şeklinde açıklandığı ifade edildi.
Heyetin talebi üzerine “mavi oda/süngerli oda” olarak adlandırılan yan yana iki “hücre”den oluşan odaların gezildiği, odanın taban, tavan ve duvarların strafor benzeri bir maddeyle kaplandığı, odada hiçbir eşyanın bulunmadığı, sadece köşede küçük bir alaturka tuvalet olduğu görüldüğü belirtilen raporda şu ifadelere yer verildi:
“Cezaevi müdürünce sorun çıkaran çocukların sakinleşmesi için burada en fazla 3 saat kadar bekletilmesi için kullanıldığı belirtilen bu odanın bazı yerlerinde kurumuş kan lekeleri, duvar ve tavanlarında kazınma şeklinde yazılmış isim, harf, rumuz ve sözler olduğu görülmüştür. Kan lekelerinin ve bu yazıların nasıl yazıldığı sorulduğunda, 'burada kalan çocukların tuvalet taşına çarpmak suretiyle kendilerine zarar verdikleri, yaralandıkları, tuvalet taşından kopardıkları parçalarla da duvar ve yerlere kazımak suretiyle yazı yazdıkları' beyan edilmiştir. Mavi odanın yanında tek kişilik düzenlenen çok dar ve küçük tecrit odalarında ise herhangi bir çocuğun tutulmadığı beyan edilmiştir.”
Görüşme yapılan çocukların hepsinin “mavi oda”yı bildiği, fakat hiç götürülmediklerini belirttikleri, mavi odada kamera olduğundan çocukların utandıkları için tuvaletlerini bile yapamadıklarını duyduklarını, mavi odaya üzerinde sadece alt iç çamaşırı ile "atıldığını" ve görevlilerce yüzleri hariç olarak tekme tokat dövüldüklerini, bu nedenle her yerin kan içinde kaldığını, hatta bu yüzden İzmir Barosu'nun ziyaretinden önce bu odanın çocuklara temizlettirildiğini ifade ettikleri kaydedildi.
Duruşmaya gidip gelirken beklenilen "bekleme odası" adı verilen yerde kamera olmadığı için çocuk ve gençlerin en çok burada küfür edip birbirlerini dövdüklerini belirttikleri raporda yer aldı.
Raporda, çocukların verdikleri cevaplar kısa ve tutuk olduğu, konuşmak için istekli olmadıkları, sadece sorulanlara cevap verdikleri, konuşurken kontrollü ve sakin, fakat tedirgin oldukları ve göz teması kurmadıkları, cezaevi hakkında çok fazla konuşmak istemedikleri, basında çıkan haberleri bildikleri ve söz konusu olaylara şahit olmadıklarının anlaşıldığı bildirildi.
“Görüşme yapılan çocuklar cinsel suç, baskı veya rahatsızlık veren bir şey olmadığını söylerken ağlamaklı olmuş, söyleyip söylememek arasında kararsızlık yaşamıştır” denildi.
İnfaz koruma memurlarının 17.30’da mesailerinin sona erdiği, çocukların 23.00’dan önce odalarına girmelerinin yasak olduğu, uykusu gelen çocuklar bazen ortak alandaki sandalyeleri birleştirerek uyumak zorunda kaldığı, 17.30-23.00 arası zaman diliminde sadece kamerayla gözlendiği, ancak yukarı kata çıkan beton merdivenlerin altında 4-5 kişinin sığabileceği bir boşluk alanın olduğu ve bu alanın kamera ile izlenemediği ifade edildi.
Cezaevinde bir adet sağlık merkezinin bulunduğu, aile hekiminin gerekli görmesi halinde çocukların Aliağa ve İzmir’deki hastanelere sevk edildiği, ancak mesai saati bitimi olan 17.30’dan sonra cezaevi bünyesinde görevli hekim bulunmadığı, hastaneye sevki gerçekleşen acil durumlar dışında çocuk ve gençlerin sağlık hizmeti alamadıkları kaydedildi.
Görüşme yapılan çocukların koğuştaki büyüklerin küçükleri ve yeni gelenleri dövdüğünü, hakaret ettiğini, bu sebeplerle ezilenlerin olduğunu, yaşça büyük ve güçlü olan “ağabey”lerin otoritesine uymayanların cezalandırıldığı, hatta bazı çocukların bu sebeplerden yönetime dilekçe vererek koğuşlarının değiştirilmesini talep ettiklerini aktardığı kaydedildi.
Çocukların ifadelerinden ilaç kullanımının yaygın olduğu, bu nedenle çocuklarda uyku halinin gözlemlendiği, ilaçların istenildiğinde cezaevi doktorlarınca verildiği ifade edildi.
Raporun sonuç bölümünde ise, “Çocuk ceza infaz kurumları, çocuk adalet sistemine aykırıdır. Çocuk adalet sisteminin amacı çocuğu yargılamak ve dört duvar arasına kapatmak değil, suça iten sebepleri araştırmak, ortadan kaldırmak ve çocuğu rehabilite etmektir. Ceza yasalarının revize edilmesi, çocuk ve genci rehabilite edip topluma kazandırma ya yönelik kurum ve kuruluşların oluşturulması gerekmektedir” görüşlerine yer verildi.