Hürriyet yazarı Akif Beki, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir grup cuntanın darbe girişimi sonrası kamu kurumlarındaki görevden almalara ilişkin olarak, "Memurluktan ihraçları doğal karşılıyorum. Bu saatten sonra kimse devletten böyle bir şüphe ile yaşamasını, bu yükü taşımasını bekleyemez. Katı, tavizsiz ve tahammülsüz ihraçlar, eşyanın tabiatına uygundur" görüşünü savundu.
Beki, darbe girişimi sonrası iktidarla muhalefet arasındaki yumuşama kapsamında yeniden gündeme gelen yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili "Bakanlar Kurulu’nun ardından Başbakan Yıldırım, yeni anayasa çalışmalarında HDP’nin katkılarına da kapıyı açık bıraktı. Bu olumlu bir gelişme. Arkasının gelmesi kaydıyla. Başbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilgisi ve onayı dışında HDP’ye aralamış olamaz kapıyı. Öyleyse baştan başlamak için tarihi bir fırsattır bu. Geçmişte ne yanlış yapılmışsa onu doğrultmak, ilk düğmeyi doğru iliklemek için bulunmaz bir fırsat" yorumunu yaptı.
Akif Beki'nin "Yeni normal ve HDP" başlığıyla yayımlanan (27 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
TAYYİPFOBİ geri çekildi, muhalefet düşmanlığı da geriledi; iktidar-muhalefet ilişkileri yeni dengesini buldu.
Yeni normalimiz işte bu.
Beştepe’deki liderler zirvesinin fotoğrafı şunu söylüyor bana: Ne Erdoğan eskisi gibi muhalefet sevmez ne de muhalefet eskisi gibi Erdoğan nefretiyle dolup taşıyor.
Fotoğrafımız hayırlı olsun, çerçeveletip duvarlarınıza asabilirsiniz.
Yalnız keşke HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’a da bir sandalye ayrılsaydı o oturumda.
Fotoğrafta gördüğüm tek eksik buydu.
***
Gerçi zirvenin ve Bakanlar Kurulu’nun ardından Başbakan Yıldırım, yeni anayasa çalışmalarında HDP’nin katkılarına da kapıyı açık bıraktı.
Bu olumlu bir gelişme. Arkasının gelmesi kaydıyla.
Başbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilgisi ve onayı dışında HDP’ye aralamış olamaz kapıyı.
Öyleyse baştan başlamak için tarihi bir fırsattır bu. Geçmişte ne yanlış yapılmışsa onu doğrultmak, ilk düğmeyi doğru iliklemek için bulunmaz bir fırsat.
Burada HDP’ye çok büyük bir sorumluluk düşüyor.
HDP bu tarihi fırsatı kaçırarak ziyan etmemeli.
Üstüne basa basa uyarma gereği duymam boşuna değil. PKK terör örgütü, yeniden silahına davranmaya başladı.
HDP sivil siyasete sahip çıkarak inisiyatif almalı, Kandil’dekilere bunun korkunç bir hata olacağını bildirmeli.
***
Tüm tarafların arayıp da bulamadığı bir eşikteyiz.
Kurulan yeni dengeyi kalıcılaştırmak mümkün.
Fırsat bu fırsattır, bir daha ele geçmez.
Daha çok demokrasi ve daha çok özgürlük isteyen muhalefetle, daha çok istikrar ve daha çok yetki isteyen iktidar ilk kez birbirine bu denli yaklaşıyor.
Hem madem iktidar da iradesini bu yönde beyan etti; HDP, dışlanma alınganlığını bir kenara itip denklemin dışında kalmamalı.
HDP’nin zirveye çağrılması gerektiği hususunda nasıl CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na hak veriyorsam... Darbecilerle hesaplaşırken yaşın yanında kurunun da yanmaması konusunda MHP Lideri Bahçeli’ye aynen öyle katılıyorum.
Bahçeli’nin dünkü dostane ikazı, haklı ve yerindeydi.
Umarım iktidar, bu yapıcı eleştirileri kulak arkası etmez.
Geçmişte darbeci ve cuntacılarla mücadele adına yapılan hukuksuzluklar hâlâ temizlenemedi.
Benzer hatalara düşmemek için bu sefer uyarıların dikkate alınması çok hayırlı olur.
***
Unutmayalım ki darbe ne kadar vahim bir suçsa, darbeci Paralel Yapı’nın zihniyetine destek ve ortaklık da o kadar vahim bir fikir günahıdır.
Fakat aralarında şöyle ince bir çizgi var; fikir günahları her zaman suç değildir.
Suça doğrudan iştirak, suçu işleyenle irtibat ve iltisak somut olarak tespit edilemiyorsa...
Suç eylemini ve suçluyu övme fiili söz konusu değilse...
Bırakın aktif katılımı, ortaya çıktıktan sonra suçu ret ve alaka kesme beyanatları net bir şekilde verilmişse...
Kısacası, suç ve suçluyla doğrudan bir bağ kurulamıyorsa...
Yazar, çizer, gazeteci, akademisyen ve işadamları Cemaat’le geçmiş tanışıklıkları ya da gönül bağları nedeniyle darbecilikle suçlanmamalı. Bundan ötürü derdest edilip yargılanmamalı.
Ha, memurlar için ayrı parantez açmak kaçınılmaz.
Cemaat’le en ufak ilişkisi belirlenen, gerekirse somutlaştırılması beklenmeden sırf kuvvetli şüphe üzerine uzaklaştırılacak elbette.
Memurluktan ihraçları doğal karşılıyorum.
Bu saatten sonra kimse devletten böyle bir şüphe ile yaşamasını, bu yükü taşımasını bekleyemez.
Katı, tavizsiz ve tahammülsüz ihraçlar, eşyanın tabiatına uygundur.
Fakat fikri yakınlık, geçmiş münasebet vesair tek başına kimsenin hâkim önüne çıkarılmasına ve darbe davası torbasına atılmasına yetmemeli.
Gazeteci, akademisyen, işadamları ve bilumum memurlar bu sebeple konumuna göre işten el çektirilebilir, teşhir ve ifşa edilebilir, en ağır biçimde kınanıp ayıplanabilir. O ayrı mesele.
Son günlerde medya ve iş dünyasına yönelen tutuklama dalgası, hiç değilse bu kadarcığını söylemeye mecbur etti beni.
Bahçeli haklı, bu mücadele milim sapmadan hukuk içinde verilmeli.
Evet bu kez yapabiliriz, başarabiliriz.