Ankara, Çekya’nın başkenti Prag’da gözaltına alınan eski PYD Eş Başkanı Salih Müslim için resmen iade talebinde bulundu. Ankara ile Prag arasında suçluların iadesi konusunda ikili bir anlaşma bulunmuyor. Ancak iki ülke de Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanmış Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi’ne (SİDAS) taraf.
SİDAS 1957’de imzaya açıldı. Türkiye sözleşmeyi 1960 yılında onaylanıp yürürlüğe koydu. Çekya ise Sovyetik rejimin hemen ardından Avrupa Konseyi üyesi olduktan sonra 1992 yılında sözleşmeyi imzaladı, 1993 yılından itibaren de uygulamaya başladı.
SİDAS 1957’den bu yana 1975, 1978, 2010 ve 2014 yıllarında hazırlanan dört ayrı protokolle güncellendi. Türkiye bu protokollerin tamamını, Çekya ise sadece ilk üçünü onayladı. Sözleşme ve ek protokoller bugün Avrupa genelinde suçluların iadesiyle ilgili ana çerçeveyi oluşturuyor.
Sözleşme Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanmış olsa da uygulama büyük ölçüde her ülkenin takdirine bırakılmış durumda. Örneğin SİDAS “siyasi suçluların” iadesini mümkün kılmıyor. Çek yargısı Müslim’i Türkiye’nin aksine “siyasi bir şahsiyet” olarak tanımlayabilir. Avrupa’da hiçbir devlet tarafından “terör örgütü” olarak tanımlanmayan PYD, özellikle son iki yıldır Suriye’de “IŞİD’e karşı savaşan müttefik” olarak algılanmakta.
Bununla birlikte Avrupa Konseyi yetkilileri suçluların iadesiyle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, SİDAS’ı da dikkate alarak son yıllarda önemli bir içtihat oluşturduğuna dikkat çekiyor.
AİHM, iade konusunda ilk olarak iade talebinde bulunan ülkede ölüm cezası olup olmadığına bakıyor. Ölüm cezası Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırı olduğundan iade talep eden ülkede bu cezanın varlığı veya iadesi talep edilen kişinin bu ceza ile yargılanma riski olduğu andan itibaren iade kararı hakkında otomatik olarak AİHS’nin ihlaline hükmediliyor.
AİHM, ölüm cezası yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarıyla ilgili de ilginç bir içtihada sahip. Mahkeme, iadesi talep edilen kişinin iade edileceği ülkede ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilenler için dosyalarının bir gün gözden geçirilme olanağı olmasını şart koşuyor.
Mahkeme, örneğin terör suçundan aranan Nizar Trabelsi adlı Tunus vatandaşını ABD’ye iade eden Belçika’nın AİHS’yi ihlal ettiğine hükmetti. AİHM tarafından 2014 yılında açıklanan kararda, Amerikan mevzuatında, zorunlu ya da takdire bağlı müebbet hapis cezasını içeren davalarda şartlı tahliye bulunmadığı not edildi.
Strasbourg yargıçları, Amerikalı yetkililer ceza indirimi konusunda kimi diplomatik güvenceler vermiş olsa da Trabelsi’nin mahkum edilebileceği müebbet hapis cezasının AİHS’nin işkence ve kötü muamelenin yasaklanmasıyla ilgili 3’üncü maddesi çerçevesinde indirilebilir kabul edilemeyeceği sonucuna vardı. Belçika hükümetinin Trabelsi’yi iade ederek AİHS’nin 3’üncü maddesini ihlal ettiğine hükmetti.
AİHM 2012 yılında açıkladığı bir diğer kararda ise terör suçundan aranan beş kişinin (Babar Ahmad ve diğerleri davası) İngiltere tarafından ABD’ye iadesine yeşil ışık yaktı. AİHM önünde İngiltere’den davacı olan beş şahısın, iade edilmeleri halinde suçlu bulunup müebbet hapis cezasına mahkum edileceklerine dair somut kanıt olmadığına kanaat getiren AİHM, ağırlaştırılmamış müebbet hapis cezasına mahkum edilseler de bu cezanın işlenen suçlar dikkate alındığında “orantısız olmayacağı” görüşünü belirtti.
AİHM, eşini öldürmekle suçlanan James Dewayne Nivette adlı ABD vatandaşının Fransa tarafından ülkesine iade edilmesine de ABD tarafından “ölüm cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmeyeceği” konusunda verilen diplomatik güvence sonrasında yeşil ışık yakmıştı. Nivette tarafından AİHM önünde Fransa’ya karşı açılmak istenen dava kabul edilmedi.
Kayhan Karaca / Strasbourg © Deutsche Welle Türkçe