Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Güneş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Turgay Güler ile AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu arasında yaşanan tartışmayla ilgili olarak "Gerçekten yeter artık. Bu muhterem milletvekilimizi ve o genç danışman kardeşimizi tenzih ederek söylüyorum; Erdoğan'la sinsice ödeşmek için Erdoğan'ın yanında dimdik duran Turgay Güler gibi gazetecileri itibarsızlaştırmaya çalışmaktan vazgeçin" dedi. Tuna, "Hayatını, gençliklerini mukaddes davamıza adayan gazeteci kardeşlerimize, abilerimize, üstatlarımıza ancak pespaye troll sürüsüne yakışacak denli müstekreh ifadelerle saldırmak kimseye bir şey kazandırmaz" ifadesini kullandı.
Turgay Güler, Mustafa Yeneroğlu’nun “Deniz Yücel (Die Welt muhabiri) gazeteciden ziyade aktivist. Bundan bağımsız olarak tutuklama kararı çok sorunlu. Propaganda kavramı çok geniş yorumlanıyor” açıklamasına tepki göstermişti. “Yahu bu sayın vekil PKK tetikçisi Deniz Yücel’in tutuklanmasına karşı çıkıyor. Tıpkı Kandil gibi, Merkel gibi” diyen Güler’e, Yeneroğlu’nun yanıtı "Aktivist kelimesini anlamaktan aciz terbiye yoksunu sözde gazetecilik yapıyor. Yücel de militan edasıyla gazetecilik yapıyordu. Farkın ne?” olmuştu.
Salih Tuna'nın "Artık yeter…" başlığıyla yayımlanan (6 Mart 2017) yazısı şöyle:
Ekran enerjisini, coşkusunu görür görmez, bu genç adam ilerde adından çok söz ettirecek, demiştim. Galiba 2009'du; bu köşecikte de bunu yazmıştım. “Genç adam” dediğim o dönemde “efkar- ı umumiye”nin pek tanımadığı Turgay Güler'di. (Ülke TV'de program yapıyordu ve biz henüz tanışmış değildik.) Şimdi ise herkesin tanıdığı bir televizyoncu ve aynı zamanda Güneş gazetesinin de genel yayın yönetmeni. Hepsinden önemlisi, tavizsiz ve kesintisiz mücadele eden “genç adamlardan” biri… Hülasa, yorganı atanlardan! Hani, Necip Fazıl üstadımız, “Aman efendim, aman! / Galiba ahir zaman / Manzarası yurdumun tufan gününden yaman (…) Genç adam, at yorganı! / Sana haram, uyuman!...” demişti ya, ondan mülhem söylüyorum. Turgay Güler kardeşimiz, ülkemizin beka sorunuyla karşı karşıya kaldığı şu günlerde, Erdoğan'ın şahsında ülkemize yapılan ihaneti elinden geldiğince deşifre etmeye çalışan, sinsiliklere, fırıldaklıklara, dissimülasyona karşı çıkan bir dava adamı. Sayın Erdoğan'ın da fasılasız gönüldaşı… Bunu da sözde değil, her daim “ölümüne… ölümüne…” ortaya koyuyor. FETÖ'cüler 15 Temmuz akşamı tanklarla köprüye çıkar çıkmaz, Ülke TV ekranlarından, insanları sokaklara direnişe, Diyanet İşleri Başkanını da minarelerden sela okutmaya çağırmıştı. (O gece sabahlara kadar süren o denli etkili bir program yapmıştı ki, benim de katıldığım o programın arasında alnından öpmüştüm.) Bölücülüğe karşı da… “Tek bayrak, tek vatan, tek devlet, tek millet” şiarının adamakıllı künhüne varan bir gazeteci Turgay Güler. Geçen hafta Ahmet Kekeç ve Hasan Öztürk'ün de yer aldığı Ülke TV'deki “En Sıradışı” programında, “Deniz Yücel'in tutuklanması çok sorunlu…” diyen AK Partili bir milletvekilini eleştirdi. Yemediği hakaret kalmadı. Söz konusu değerli milletvekilimiz, hem “terbiye yoksunu” dedi Turgay Güler'e, hem de “Deniz Yücel'den farkın ne” diye sordu? Bu güzide milletvekilimiz, “Deniz Yücel'in tutuklanması çok sorunlu” derken bakınız Sayın Cumhurbaşkanımız aynı Deniz Yücel hakkında ne diyordu: “Bir ay boyunca bu kişi, PKK'nın bir temsilcisi olarak, bir Alman ajanı olarak, Alman Konsolosluğu'nda saklanmıştır. 'Bunu bize teslim edin, yargılansın' dediğimizde de vermemişlerdir. Bunu bana Şansölye Merkel söylediğinde ben kendisine şunu söyledim: Sizdeki teröristler tarafımızdan isteniyor, bize, 'yargı bağımsızdır, tarafsızdır,' diyorsunuz. Biz de şu anda bağımsız ve tarafsız yargımıza güveniyoruz, verin yargılansın. Önce vermediler, sonra nasıl olduysa verdiler ve yargı görevini yaptı, tutukladı…” AK Parti eski milletvekili genç bir danışman (Mustafa Akış) kardeşimiz de mevzua adeta destursuz girdi. Destursuz, dememin nedeni… Söz konusu vekilimize, “Erdoğan'ın yanında ölümüne yer alan Turgay Güler ile, Erdoğan'ın, 'PKK temsilcisi, Alman ajanı' dediği Deniz Yücel'i nasıl bir tutarsınız?” diyeceğine, “keşke daha dikkatli olsanız… sözün şehveti…” şeklinde bir tweet marifetiyle Turgay Güler'e “ayar” vermeye kalkıştı. Mezkur televizyon programında Turgay Güler, “Deniz Yücel'in tutuklanması çok sorunlu” diyen muhterem milletvekiline hakaret etmedi. “Kim bu?.. İşte bu beyefendi…” diyerek söz konusu tweetini ekrana yansıtmaktan öteye geçmedi. Buna rağmen fakir araya girerek, “Kim bu, demeyelim” dedim. Hemen ardından da, “Almanya'da yıllar yılı Türkiye için lobi faaliyeti yürüten bu değerli milletvekilimizin, Türkiye'nin menfaatlerini Almanlara karşı savunduğunu biliyoruz” ifadesiyle sözümü tamamladım. Turgay Gülerde, “Ben bilmiyorum” dedi. Mevzu (bizim için) bitmişti. Zira, Turgay Güler, değerli milletvekilimizin mahut tweetine haklı olarak tepki göstermiş, ben de o tweeti çok yanlış bulmakla birlikte, muhterem milletvekilimizin hukukunu savunmuştum. (Kaldı ki Turgay Güler de muhteremin hukukuyla tweetini birbirine karıştırarak “Ad hominem” saçmalığına düşmüş değildi.) Meğer bitmemiş. O kadar ki, muhterem milletvekilimizin tepkisinden ben de nasibimi aldım. Yine de, vatanı ve milleti için Almanya'da nasıl mücadele verdiğini bildiğim için, maksadını aşan bir sözcükten dolayı üzüntülerimi bildirdim. O da teşekkür etti. Muhterem milletvekilimize son olarak şunları söyledim: “Şu hassas dönemde Türkiye düşmanı ajan gazeteciler yerine, Turgay Güler gibi namuslu ve erdemli gazetecileri eleştirmeniz gerçekten talihsizlik… Bir yanlış anlaşılma varsa, bunu size yakışır şekilde dile getirirdiniz, Turgay Bey de aynı programda gereğini yapardı. Şayet takdir buyurursanız cevap hakkınızı da kullanırdınız… Bizim birbirimizi yıpratmaya değil birbirimize daha çok sarılmaya ihtiyacımız var…” Gerçekten yeter artık… Bu muhterem milletvekilimizi ve o genç danışman kardeşimizi tenzih ederek söylüyorum; Erdoğan'la sinsice ödeşmek için Erdoğan'ın yanında dimdik duran Turgay Güler gibi gazetecileri itibarsızlaştırmaya çalışmaktan vazgeçin. Hayatını, gençliklerini mukaddes davamıza adayan gazeteci kardeşlerimize, abilerimize, üstatlarımıza ancak pespaye troll sürüsüne yakışacak denli müstekreh ifadelerle saldırmak kimseye bir şey kazandırmaz. O değil de, bu “twitter” denen “gayya kuyusu” nedir Allah aşkına? Hadi ne idüğü belirsiz troll sürüsünü anlıyorum, ya “adı sanı belli Müslümanlara” ne oluyor? Bu mecraya girince deliriyorlar mı? Neyzen Tevfik olsa, “Bu twitter Müslümanlara bir numara kalın geldi ya Resulallah!” derdi. Biz ne desek bilmem ki?!