Yeni albümünü anlatan Ayşe Tütüncü, savaşın en acı görüntüleriyle sarsıldığımız bu günlerde vicdan muhasebesi de yapıyor: Sanat bir lüks değil; insanların yaralarını teskin etmesi mümkün. Tanınmış caz piyanistlerimizden Ayşe Tütüncü’yle yeni albümü “Yedi Yer Yedi Gök” üzerine söyleşiyoruz... Tam teybi kapatmak üzereyken piyanist içini döküyor. Kriz ve savaşla dolu dünyamızda bir sanatçının vicdan muhasebesini dile getiriyor: “Bugün sanat yapmak da, sanatla ilgilenmek de bir lüks gibi görünebiliyor; artık herkesin can derdi var. Sanatın iyileştirici ve birleştirici işlevini bu dönemde nasıl gerçekleştireceğini soruyorum kendi kendime. Sanat bir lüks değil; insanların yaralarını teskin etmesi mümkün. Hrant Dink’in öldürülmesinden üç gün sonra bir konser vermeye giderken, ‘Biz neyle uğraşıyoruz’ diye sormuştum kendime. Konsere kimsenin gelmeyeceğini düşünürken, salonun inanılmaz dolu olduğunu gördüm; adeta bir toplu terapi oldu!” Kolajlı bir albüm Caz meraklılarının uzun zamandır takip ettiği bir isim Ayşe Tütüncü. İlk grubu Mozaik’i 1983’te kuran piyanisti, Kömür grubunda ve Sumru Ağıryürüyen’le birlikte; stüdyo müzisyeni olaraksa Bülent Ortaçgil, Yeni Türkü ve Ezginin Günlüğü gibi isimlerin albümlerinde de dinledik. Tütüncü, 1995’te kurduğu Piyano Perküsyon Grubu’yla “Çeşitlemeler” (1999) ve 2004’te kurduğu Ayşe Tütüncü Üçlüsü’yle “Panayır” (2005 sonu) albümünü çıkarmıştı. Blue Note etiketiyle yurtdışında da piyasaya sürülen “Yedi Yer Yedi Gök” ise biraz da perküsyonun ağırlığıyla daha ‘buralı’ bir albüm. “Farklı bir sound oluştu; albüm bütün bu civarın müziklerine daha yakın oldu” diyor Tütüncü. Piyanist, “Elimde bir araya gelmesi güç gözüken malzemeler vardı; ama ben onların ilişkili olduğunu hissediyordum” derken çok haklı. Örneğin giriş parçası “Pasajlar”, Monteverdi’nin “Orfeo” operasından bir temayla açıldıktan sonra, anonim Kürt şarkısı “Çar Mal”la ve Tütüncü’nün iki kısa bestesiyle sürüyor: “Albüm yaparken yoğun olarak müzik dinliyorum; belli izlekleri, damarları takip ederek. Bir müziğin sizi yolladığı başka bir müziği arıyorsunuz, başka müzisyenlere soruyorsunuz.” Böylece Balkanlardan Yunanistan’a, Arap müziklerinden Kafkas müziklerine yolculuk yapmış piyanist, albüm öncesi. Albümdeki “Yine de” parçasının malzemeleri arasındaki Arap ezgisi “Lamma Bada” ya da “Burdan Ötesi”nin yapıtaşları olan bir Urfa ezgisi ile Klasik Türk Musikisi’nin ‘Lenk Fahte’ usulü, bunun diğer yansımaları. Konser 24’ünde Tütüncü’nün bu renklere yer vermesi onları derinden özümsemesiyle ilgili, popülerlik kaygısıyla değil: “İnsan kendisi hissetmediği halde birisi için müzik yaparsa o müzik sahici olmaz. Ama kendisi bir sürü müzik tarzına açıksa, onlar içinden damıttığı şeyle müzik yapıyorsa; bunu bir sürü insanla paylaşma ihtimali tabii ki çok fazla olur.”