Türk sinemasının ulu çınarı Münir Özkul, İstanbul'daki evinde hayatını kaybetti.93 yaşındaki Özkul, ardından yüzlerce film bıraktı.
Sanatçı dostları, Özkul'un ölümünün ardından üzüntülerini dile getirdi.
Özkul'un ölümüne ilişkin sanatçı dostu Ediz Hun, "Özel bir dostumuzu kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyorum. Olağanüstüydü, mükemmel, son derece sıcakkanlı, sempatik, son derece saygılı bir befendeydi. Çok üzücü tabii, son senelerde zor durumlar yaşadı. Eşine de saygılarımı sunuyorum. Çok büyük bir sanatçıyı kaybettik. Çok fazla filmde çalıştık, Adile Naşit ile oynamaktaydılar, eş şeklinde oldular pek çok filmde. Zarif, kibar, güleryüzlü. O derece doğal bir sanatçı. Özellikle şunu belirtiyorum, hislZamanı gelince kayboluyoruz, mühim olan anılar... erini doğal bir şekilde aktarmayı başarmış nadir sanatçılardan birini kaybetmiş olduk. Zaman gelince kayboluyoruz, başka bir aleme geçiyoruz. Çaresi yok, ama anılardır mühim olan. O anılarda da Münir Özkul'un yeri başka gelir" diye konuştu.
"Ona çok büyük özenle bakan eşine ve kızına tüm kalbimle başsağlığı diliyorum. Çok büyük bir değeri kaybettik. Gerçi uzun zamandır hastaydı. Kimseyle görüşmek istemiyordu. Ama şu anda yüreğimi yaktı acısı. Çok uzun yıllar, birçok filmde birlikteydik. Yeri doldurulamayacak, çok özel, çok büyük bir sanatçı. Hakikaten o kadar güzel anlar bıraktı ki ardında, hep bizimle yaşayacak."
"Münir Özkul bir tiyatro sanatçısıydı. Bir hoca, bir babaydı. Halk nasıl Tarık'ı, nasıl Adile Naşit'i, nasıl Halit'i uğurladıysa onu en ala biçimde uğurlayacaktı. Dünya çapında bir oyuncuydu çünkü. Artık ne kadar kıymeti kadri bilindi, bilemiyorum. Ama inanın çok büyük bir oyuncuyu kaybettik. Oyuncular kolay kolay gelmiyor. Ona hak ettiği değeri devlet, hükümetler verdi mi? Merak ediyorum. Telif haklarını alabilecek mi, biz hiçbirimiz almıyoruz zaten. Ama şakır şakır bizim filmlerimiz oynatıyorlar, reklamlar alıyorlar, ama bir gül bile yollamıyorlar. O aileye telif haklarının verilmesini rica ediyorum. Ne kadar eğlendiğimizi, ne kadar sevgi dolu olduğumuzu hatırlıyorum. Şu an Türkiye'nin en çok ihtiyaç duyduğu şey birlik ve beraberlik. Nasıl mutluyuz. Benim söyleyeceklerim bu kadar, Türkiye'nin ve dünyanın başı sağ olsun."
"Büyük bir ustayı kaybettik. Çok büyük bir ustaydı. Ondan çok şey öğrendik. Tiyatroda da izleme olanağı buldum, Bursa'da. Orada çok şey öğrenmiştim. Ustamızı kaybettik, başımız sağ olsun. Bu öğrendiklerimiz böyle kelimeye, cümleye gelmeyen şeyler. Bunlar hissedilen şeyler. Öyle bir elektriği, öyle bir enerjisi vardı ki bunu kelimelerle anlatmak mümkün değil. Ancak hissedebilirsin o enerjiyi. Ben bu enerjiyi her zaman Münir Özkul'da gördüm, abilerimizden dinlediğimiz kadarıyla sahnede muhteşem bir oyuncuymuş. Ben de izledim, o oyunu hala gözümün önünde duruyor. "
"Türkiye'nin başı sağ olsun. Hepimizin başı sağ olsun. Ustaların ustasını kaybetti Türkiye, büyük bir sinema oyuncusunu, tiyatro oyuncusunu kaybetti. Hepimizin başı sağ olsun. Aşağı yukarı 10 sene karşılıklı oynadık. Beraber aynı sahneyi, seyirciyi paylaştık. Münir Abi olsun, Erol Günaydın olsun bunlarla aynı sahneyi paylaştık. Bizler şanslı oyuncularız, bunların karşısında oynadık ve sahne içerisinde eğitim aldık. Oynarken seyretme şansına da vardım. Sahne üzerinde resmen 10 sene ders aldık. Çok önemli konservatuarlarımızı, çok önemli kütüphanemizi kaybettik. "
"Yalan oyunculuğu hiç yoktu, tiyatroda da sinemada da. Hem tiyatrocu olmak hem sinema oyuncusu olmak çok zordur yavrum, ikisini de o kadar iyi yaptı ki... Biliyorsunuz kavuğu da verdiler ona. Böyle biri yok artık. Örnek olacak kişiydi o. Örnek olacak kişiydi yavrum. Ne kadar güzel oyuncuydu, yavrum benim... Çok güzel oyuncuydu..."
"Efendim çok üzüldüm. Geç haberimiz oldu. Yakından tanıdığımız, son derece sevdiğimiz bir insandı. Onu önce tiyatroda tanıdım, Muhsin Ertuğrul'un kurduğu o küçük sahnede... Türkiye onu Yeşilçam'da keşfetti. Yaptığı birçok filmde o büyük ailenin değişmez fertlerinden biri oldu. Komedi oyuncuları vardır, drama oyuncuları vardı. Aynı anda ikisini de yapabilen ender oyuncularındandı. Erken bir hastalık onu yakaladı malum. O kadar kötü bir rahatsızlıktı ki bu, defalarca kızına "Ne olur al beni babana götür" dedim, kendisi istemedi. Çok sevdiğim bir dostumdu, işte böyle..."
"Değerli bir aktördü. Ben onunla bir kaç filmde oynadım ama en bilineni 'Oh Olsun'du. Benim babamı oynuyordu, fabrika işçisiydi Münir Özkul. Tabi ki onun olduğu setlerde, espri mizah bol bol olduğundan unutulmayacak bir çalışma ortamı vardı. Tiyatrodan onu bilenler de bilir ne kadar önemli oyuncu olduğunu. Ve de şimdi artık filmleriyle yaşayacak. Onların sayesinde herkes her şeyi öğrendi. Onlar dizilerle gelmediler, dizilerde oynamadılar. Sinema ile doğrudan bu mesleklerini yaptılar. Onlar ilklerdi, ilklerin devamıydı diyelim. Çok da çilesini çektiler bu işin. Teknik olarak da konfor olarak da bugünkü koşullarda olmayan koşullarda çalışmalar... Hatırlıyorum Münir Özkul ile ben karda, buz keserek Levent sokaklarında ısınmaya çalıştığımızı odun ateşinde... Böyle şeyler yaşadık biz. Odun ateşinde sokakta sırasını bekleyen rolünü yapmayı bekleyen emekçiler onlar. Bu işin lüksünü yaşamadılar. Şimdi biz karavanda bekliyoruz ama onlar böyle şeyler görmediler. Ama onlar oyunculuklarıyla örnek oldular."
"55 yıl önce onun tiyatrosunda, tiyatroya başlamıştım. Ben son 42 yıldır geleneksek Türk tiyatro hocalığı yapıyorsam Münir Abi sayesindedir. Kendisini çok sevdim, onunla çok oyun oynadık, birlikte güzel şeyler yaptık. Benim ilk büyük ustam diyebilirim. Münir Abi çok değerliydi. Biz çok eğlenir, çok gülerdik. Adile, Şener, Münir Abi çok eğlenirdik. Münir Abi çok başka bir sanatçıydı, onu sevenlere ulaşmış olduğu herkese baş sağlığı diyorum. Söyleyecek çok fazla bir şey bulamıyorum."
Ali Poyrazoğlu: Keşke yine öyle insanlar çıksa...
"Türk sinemasının başı sağ olsun. Paylaşacak bir şey yok. Rahatsızlığından sebep uzun süredir bir kenara çekilmişti. O çok usta, çok yaptığından emin, bilerek seçerek işini icra eden bir adamdı. Zor bir adam olduğu söylenirdi ama kaymak gibi bal gibi bir adamdı. Çok güzel işler yaptı. İmzasını bıraktı... Orta oyuncular ekibiyle yaptığı oyunlar yenileme denemesiydi. Keşke yine öyle insanlar çıksa... Yaptıkları incelenmeli. Oyunculuk stili üzerinde çalışmaya değer bir stildi. Tiyatroda bir çok yabancı klasiği dört dörtlük oynamış bir adamdı. Ertem Eğilmez, Arzu Film döneminde Ertem Bey ve yanındaki ekip onun kıymetini bildiler..."