Sanayi Kongresi'nin sonuç bildirgesi açıklandı

Sanayi Kongresi'nin sonuç bildirgesi açıklandı

TMMOB adına Makina Mühendisleri Odası (MMO) sekreteryalığında düzenlenen TMMOB Sanayi Kongresi 2019, 13-14 Aralık 2019 tarihlerinde Ankara‘da İMO Teoman Öztürk Konferans Salonu‘nda başarıyla gerçekleştirildi. 1962 yılından bu yana yapılan, 1987 yılından itibaren geleneksel olarak iki yılda bir düzenlenen sanayi kongrelerinin yirmi ikincisi “Bunalım, Sanayi ve Mühendisler” ana temasıyla düzenlendi.

Kongrede yapılan saptamalar özetle şöyle:

“Kapitalizmin neoliberal döneminin tam tahakkümünün sonucu olarak dünya genelinde sınıf ve bölüşüm haritalarındaki görülen gelişmeler, oluşan büyük eşitsizlikler, üçüncü dünya tarımının ticarileşmesi, göçmen yığınlarının artışı ve finans kapitalin desteğini alan faşist iktidarlar söz konusudur. Mevcut dünya durumu köklü bir halkçı toplumcu değişim mi, çürüme ve çöküş mü sorusunu önümüze koymaktadır.

“Teknolojik ilerlemenin hız kazandığı günümüzde teknolojinin ekonomiyi, toplumları nasıl etkileyeceği tartışmasındaki anahtar konunun mülkiyet sorunsalı olduğu ve teknolojinin insanlık yararına kullanımının bir mücadele konusu olduğu unutulmamalıdır.

“Önceki krizlerden ders alınmamışçasına finans ve imar rantlarına dayalı balonlaşma neredeyse tüm ekonomilerde yaygın bir şekilde yer almaya devam ederken, reel ekonomilerden kopuş gün geçtikçe hızlanıyor, aşılması zorlaşacak yeni bunalım ihtimallerini büyütüyor.

“Ülkemizde de üretim alanlarının tahrip edildiği, dış tasarruflara dayalı, finansal spekülasyon ve şişirilmiş değerler sistemini baz alan inşaat ve rant odaklı büyüme stratejisi, her geçen gün ülkemizi sanayileşme olanaklarından uzaklaştırıyor.

“Türkiye’de, istihdamın niceliksel değişiminin yanında niteliksel olarak yaşanan bozulmaya, ekonomik ve sosyal haklarda ciddi bir gerileme ile yaygın işsizlik ve yoksulluk eşlik ediyor. Aynı zamanda Türkiye ekonomisini kalkınmacı bir yola sürükleyecek istihdam potansiyeli de önemli ölçüde tahrip edilmiştir.

“Kamu/toplum yararı ilkesini hiçe sayarak, katılımcılıktan uzak bir anlayışla hazırlanan ve piyasacı niteliği ağır basan bu “11. Kalkınma Planı” özü itibariyle kalkınma paradigmasından yoksun, çevre sorunlarına ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine duyarsız, plansız, sahipsiz bir plan örneği olmuştur. Ayrıca planlama pratiğinde bir ilk yaşanmıştır. Plana yönelik hazırlanan özel ihtisas komisyonu raporları bu kez kamuoyu ve TBMM ile paylaşılmamıştır. Böylece ilk kez, bu raporların Planda yer alan politika, hedef ve stratejilerin belirlenmesine ne tür bir katkı sağladığı saptanamamıştır.

“Türkiye’nin en zengin insanları listesinin büyük bir çoğunluğu AKP döneminde yükselişe geçenlerden oluşmaktadır. Son 20 yılda ülkede sanayi yatırımları durmuş, tüm zenginlik hizmet, finans, inşaat ve gayrimenkul sektörlerine aktarılmıştır.

“Sanayi sektörünün lokomotifi olan imalat sanayindeki gerileme sanayisizleşmenin göstergelerinden biridir. Bir diğer gösterge sınai yatırım yokluğu; bir diğeri de yakın tarihlere kadar ülke kalkınmasının temel direkleri olan kamu sanayi kuruluşlarının özelleştirilerek tasfiye edilmiş olmasıdır. Ara girdileri dışarıdan ithal etmeye dayalı politika dışa bağımlığa ve fason üretime dayalı, zayıflayan bir sanayi yapısı ortaya çıkarmaktadır.

“1996-2002 döneminde 140 milyar USD açık veren hammadde/ara malları dış ticareti, 2003-2010 arasında 469 milyar USD’ye; 2011-2018 döneminde 740 milyar USD’ye; 2003-2018 genelinde toplam 1,2 trilyon USD’ye ulaşarak toplam dış ticaret açığının temel nedenini oluşturmuştur.

“2003-2018 döneminin ortalama yıllık GSYH büyüme oranı yüzde 5,6 iken inşaat ortalama yıllık yüzde 9,5 oranında büyümüş; tarım yüzde 2,8 ve eğitim yüzde 4,7 yıllık ortalama büyüme ile ortalama yıllık GSYH büyümesinin altında kalmıştır.

“Asgari ücretle çalışanların oranı özellikle 2009 sonrasında sürekli artmıştır. 14,5 milyon sigortalı işçinin üçte ikisi asgari ücret ya da yakın düzeyde ve toplam ücretlerin ancak yüzde 28,4 düzeyinde pay almaktadır.

“Sadece milli gelir büyümesi bile, kendisine eşlik etmeyen istihdam ve sanayi üretimi verileri ile krizin aşılamadığını ortaya koymaktadır. Bu haliyle ekonominin durumu, uzun erimli bir toplumsal bunalıma işaret etmektedir.

“Bugün mühendisliği, sanayileşmeyi, kalkınmayı dışlayan; doğal ve kültürel varlıklar üzerinden sermaye birikimini iktidar çevresine yönlendiren rant sistemi ve yoğun sömürüye dayalı çalışma rejimi tüm emekçiler gibi meslektaşlarımızı esnek-güvencesiz çalışma koşullarına mahkum etmekte, işsiz bırakmakta veya meslek dışı alanlarda çalışmaya yöneltmektedir.

“Her iki mühendisten biri, mühendis asgari ücretinin altında çalışmakta; kriz nedeniyle ücret düşürme bütün bölgelerde yaşanmakta; her üç mühendisten ikisi kriz nedeniyle sosyal faaliyetlerini azaltmak zorunda kalmaktadır. Her iki mühendisten biri borçludur. Resmi verilere göre toplam 7 milyon 676 bin yüksekokul mezunu işgücünün 1 milyon 162 bini mühendis-mimardır. Yüksekokul mezunu işsizliği 951 bin kişidir ve bunun 130 bini (yüzde 13,66’sı) mühendis-mimar meslektaşlarımızdır.

Öneriler

* Emperyalizme ve dış girdilere bağımlı; neoliberal, rantçı, usulsüzlükler ve yolsuzluklar üzerine oturtulmuş ekonomi reddedilmeli, cumhuriyetin ilerici kazanımlarını benimseyen, laiklik ve hukukun üstünlüğünü temel alan, eşitlikçi, özgürlükçü, adil ve demokratik bir rejim inşa edilmelidir.

* Ekonominin ve toplumsal yaşamın bütününde kamusal üretim, hizmet ve denetim perspektifi hızla benimsenmelidir.

* Planlı kalkınma yaklaşımının benimsendiği, tam istihdam ve toplumsal refah odaklı üretken bir ekonomik model oluşturulmalıdır. Üretimin ithal bağımlılığını azaltacak ve ulusal katma değer zincirini kesintisiz sürdürmeyi sağlayacak akıl ve bilim temelli bir üretim/sanayi plânlamasına ihtiyaç vardır.

* Doğru bir ekonomik modelin oluşturulmasının yolu başta ekonomik durumun doğru analiz edilebilmesinden, doğru tespitin ve teşhisin yapılabilmesinden geçmektedir. Bunun için gerçeğe en yakın verilere ulaşmayı amaç edinen bir hesaplama sistemini, şeffaf bir anlayışla kamuoyu ile paylaşmayı görev edinen bağımsız bir kuruma ihtiyaç vardır.

* Türkiye’nin toplumsal gereksinimlerini ve kamu girişimciliğini temel alan sabit yatırımlar desteklenmeli, ulusal tasarruf oranları yükseltilmelidir. Yüksek ve orta-yüksek teknolojili üretim esas alınmalıdır.

* Doğanın, kültürel varlıkların korunmasını içeren bir modelin inşa edilmesi, bu modelde karbon salınımlarının en aza indirilmesini amaçlayan mühendislik faaliyetlerinin içerilmesi amaçlanmalıdır. *

* Türkiye kişi başına milli gelirinin (2015’de 10,949, 2018’de 9,693 USD) karşılaştırılan OECD dahil 36 ülke ortalamasının (2015’de 28,464 USD) çok altında kaldığı ve istihdam, tarımdan gelir elde eden kişi sayısı, ülke nüfusunun artış hızı, düşük gelir düzeylerinde temel ihtiyaç olan beslenme giderleri payının yüksekliği, tarım ürünlerinin arz yetersizliği nedeniyle yükselen fiyatının geniş halk kesimlerini etkileyen enflasyonist baskısı vb. faktörler dikkate alındığında, tarım sektörünün hasılasının artırılması gerekliliği ortadadır. Yalnızca gıda arzı yeterliliği ve güvenliği açısından değil, tarımsal girdi kullanan ve ülke ekonomisinde önemli bir ağırlığa sahip olan imalat sanayi sektörlerinin (gıda, içecek, deri mamulleri,  tekstil gibi) girdi ihtiyacını temin etmek açısından da kişi başı tarımsal hasılanın artırılması ve tarım sektörüne kamusal bir bakış açısıyla önem ve destek verilmesi gereklidir.

* Toplumsal gelişme ve refah için gelirin adil paylaşımı sağlanmalıdır. Bu nedenle sanayinin kesintisiz olarak gelişmesi ve yüksek katma değer üretmesi önemlidir.

* Mevcut Ar-Ge teşviklerinin, ulusal kaynakların (mali ve yetişmiş insan boyutlarıyla) yerli ve yabancı uluslararası tekellere “Ar-Ge Desteği” kaleminden kaynak aktarım aracı olarak kullanımı dışında başka bir anlamı bulunmamaktadır. Genel bir sanayileşme stratejisi ve planına dayanan, etkinliği/verimliliği belirgin, toplumsal yarar ölçütlerine göre oluşturulmuş bir planın önceliklerine göre ölçülebilen bir Ar-Ge stratejisi oluşturulmalıdır. Bu strateji, yerli yeni teknolojilerin geliştirilmesini, kamusal bir merkezi plan çerçevesinde ve içinde yaşanılan topluma hizmeti esas alacak kamusal Ar-Ge kuruluşları aracılığıyla hayata geçirilmelidir.

* Tüm bunların yanında, bölgesel dengesizliklerin kaldırılmasına dönük, istihdam odaklı sektörlerin geliştirilmesini içeren, teknoloji yoğun ürünlerin imalattaki paylarının artırılmasını amaçlayan politikalar egemen olmalıdır.

* Taşeronlaşma kaldırılmalı, güvenceli çalışma ortamı sağlanmalı, ücretler insan onuruna yakışır bir seviyeye getirilmeli; kıdem tazminatları güvenceye alınmalıdır.

* Bir ülkenin kalkınabilmesinin temel taşı, bilimsel, özgür, laik ve demokratik bir eğitim ile yoğrulmuş gençliğidir. İlköğretimden üniversiteye bilimi müfredattan silen, eğitimi gericileştirip siyasallaştıran, akademik özgürlüğü ortadan kaldıran çağ dışı anlayışa son verilmeli, bilimsel, laik ve demokratik bir eğitim egemen olmalıdır.

* Üniversitelerde verilen mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı eğitimi, değişen ve gelişen teknolojilere uygun hale getirilmeli, üniversitelerdeki ilgili bölümlerin sayısı ülke ve ilgili sektör ihtiyaçları doğrultusunda planlı olarak yeniden ele alınmalıdır.

* Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin çözülemediği hiçbir ülke demokratikleşemez. Bugün eğitimi ve kadınları merkeze alan bir gericileşme toplumun tüm alanlarını kuşatmaktadır. Bu kuşatmayı kaldırmak toplumumuzun öncelikli görevi ve sorumluluğu olmalıdır.

Açıklamada "Kamu/toplum yararına planlama, istihdam odaklı, öncelikli sektörlerde bölgesel kalkınmaya yönelik sanayileşmenin gerçekleşebilmesi; demokrasinin ilke ve kurumlarıyla egemen olduğu, temel haklar ve özgürlüklerin bütün boyutları ile uygulandığı, toplumsal barışın sağlandığı bir ortamın oluşturulması ile olanaklıdır. Demokrasi ve kalkınmanın, bütünleşik ve birbirini geliştiren olgular olduğu bilinmelidir.

"Bizler mühendis, mimar, şehir plancıları olarak, birliğimiz TMMOB‘nin geleneksel antiemperyalist, demokrat, kamucu-toplumcu, halktan ve emekten yana çizgisi doğrultusunda, yukarıda genel hatları çizilen planlı kalkınma ve sanayileşme amacı yanında, özgürlükçü, demokratik, barış içinde bir arada yaşamı esas alan başka bir Türkiye ve başka bir dünya için mücadelemizi sürdüreceğimizi, TMMOB Sanayi Kongresi 2019 dolayısıyla bir kez daha kamuoyuna açıklarız" dendi.