Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker, 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir araya gelen AKP ve MHP'nin oluşturduğu iffiakın maddelerini eleştirdi. "Maddelerin ortasından, kıyısından yapılan kesmeler kadar eklemeler de; muhalefet ile seçim zamanı sivil topluma nefes aldırmamaya dönük ciddi bir mühendislik ürünü" diyen Toker, ittifakın yasalaşması durumunda sandık kurullarının isimlerinin mülki amirce bildirilmiş kamu görevlileri arasından kurayla oluşacağını belirterek, "Kamu görevlileri kim? Atanmış memurlar. (Seçim günü ülkenin her yanındaki sandık kurullarında görev yapan kamu görevlilerinin, AKP memuru gibi çalışmayacağını kim iddia edebilir?)" dedi.
Çiğdem Toker'in "Filigranlı kâğıda gerek var mı?" başlığıyla (23 Şubat 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
2019 seçimleri, AKP ve Cumhurbaşkanlığı makamı için varoluşsal önemde. 7 Haziran 2015 seçimlerinde tek başına iktidar olma yeterliğini ilk kez kaybeden AKP; ne -1 Kasım’da yeterliği geri alsa bile- bu sonucu, ne de rejim değişikliği için inşa ettiği şaibeli 16 Nisan 2017 anayasa referandumunda “hayır” demiş 23 milyon seçmenin varlığını unutuyor.
İki parti yöneticileri (AKP+MHP) imzalarıyla TBMM’ye sunulan ittifak kanun teklifinde, demokratik değerlere saygılı her insana “Bu kadar da olmaz”dedirten maddeler, bu varoluş kaygısına dayanıyor olmalı.
Bu kaygının derinliği, kanun teklifi metni incelendiğinde daha iyi görülebiliyor.
Sadece içerik değil, maddelerin hazırlanışındaki enerji, her koşulda AKP’nin kazanması üzerine kurgulanmış “ince mesai” de öyle. Maddelerin ortasından, kıyısından yapılan kesmeler kadar eklemeler de; muhalefet ile seçim zamanı sivil topluma nefes aldırmamaya dönük ciddi bir mühendislik ürünü.
Birkaç örnek aktaralım:
Partiler sandık kurulunda bir hiç
- Şu anda, seçim halinde her siyasi parti, sandık kurullarına isim için liste verebiliyor. İttifak teklifi yasalaştığında, CHP’nin mesela böyle bir hakkı olmayacak. Sandık kurulları, isimleri mülki amirce bildirilmiş kamu görevlileri arasından kurayla oluşacak.
Kamu görevlileri kim? Atanmış memurlar. (Seçim günü ülkenin her yanındaki sandık kurullarında görev yapan kamu görevlilerinin, AKP memuru gibi çalışmayacağını kim iddia edebilir?)
- Teklif yasalaşırsa, sandık alanı sandığın bulunduğu odaya indirgenecek. Şu anda, sandık alanı 100 metre yarıçaplı çevre alanı olarak tanımlanıyor. Yanı sıra seçim güvenliği için, sadece çağrı değil, vatandaş ihbarları da geçerli sayılacak. Böylece polis, oy kullanılan sandığın oda kapısına kadar gelebilecek. Sandık çevresi düzeninin sağlanmasıyla ilgili maddeye “yasaklar”kelimesi de ekleniyor.
Hukuksuzluğu legalleştirme
- 16 Nisan referandumunu şaibeli kılan en önemli konu “mühürsüz oylarıngeçerli sayılması” hukuksuzluğu, legal hale geliyor.
Bu düzenlemeye gelecek eleştirilere karşı da “şark kurnazlığı” yapılmış. Pusula kâğıtlarının filigranlı olacağı belirtiliyor. Böylece mühürsüz pusulanın geçerli sayılmasına itiraz edene “Amabakın bunlar filigranlı. Zaten YSKkullanıyor bu filigranı” denmesinin önü açılıyor.
- AKP+MHP seçmeni oy kullanma sırasında hata yapma korkusu yaşamayacak. Mesela bir seçmen hem AKP’ye hem CUMHUR İttifakı bölümüne basarsa, oy pusulası geçerli olacak. Mührü taşırma, yanlış basma korkusu, CHP, HDP seçmeninin düşünmesi gereken bir konu olacak.
Aslında kanun teklifini okurken, insanın en çok kafasını karıştıran madde, bunların hiçbiri değil.
Daha ilk sayfada, yani Genel Gerekçe’nin bir başlangıç cümlesi var ki, “Galiba yanlışlıkla yazılmış” diyorsunuz:
“Özgürlükçü ve çoğulcu demokratik rejimler, özgür, eşit, serbest ve dürüstşekilde yapılan seçimlere dayanmaktadır.”
Evet. Eşit, serbest ve dürüst seçimlerin erdeminden bahseden bu metin, ilerleyen sayfalarda, mühürsüz oy pusulasını legal hale getirmeyi teklif ediyor, sandık kurullarından partileri kovuyor.
Haliyle Cumhur’unun aklıyla bu kadar alay eden bir yasa teklifinin de filigranı bir yenilik olarak getirmesi manasızlaşıyor.
Oy pusulası için her kırtasiyede satılan A4 kâğıtlarının kullanılmaması için nasıl bir sebep var?