Türkiye’nin internetle mücadelesi kıyasıya sürüyor. Ne var ki bunun için tercih edilen yöntem nedeniyle ilginç bir şekilde cezalandırılan taraf zararlı olarak kabul edilen içeriği yaratanlar değil olaydan haberi bile olmayan kullanıcılar oluyor. Radikal'in haberine göre bu çarpık uygulamanın kurbanları arasında yer alan YouTube, wordpress, metacafe, geocities gibi dev sitelere geçtiğimiz hafta Google’ın sahibi olduğu Blogger.com da eklendi. Blogger’ı sadece bir site olarak değerlendirmek pek doğru sayılmaz. Zira 2000 yılından bu yana hizmet veren site içinde binlerce blog barındıran bir içerik bütünü. Sızan bilgilere göre içinde hemen her dilden, her ilgi alanına dair içerik barındıran Blogger, izinsiz Süper Lig maçlarının görüntülerini yayınlayan bloglar nedeniyle yayın hakkı sahibi Digiturk’ün Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurusu sonucu sansürlendi. Türkiye’deki adli merciler daha önce de Adnan Hoca olarak tanınan Adnan Oktar’ın şikâyetiyle blog ağı Wordpress.com’u ve Atatürk‘e hakaret içeren, terör örgütü propagandalarına yer veren YouTube’a erişimi tamamen engellemişti. İnternet kullanıcılarının yoğun tepkisini çeken bu uygulamadaki sorun söz konusu zararlı içeriğe sahip sayfalarının değil birçok farklı kişinin içeriğini barındıran sitelerin bütün sayfalarının engellenmesi. Sinek küçük ama... Dünyanın kalan kısmının internetle ilgili ortak sorunuysa çocuk pornosu. Kimi dönemlerde Türkiye’de de bazı soruşturmalara sahne olan bu konuda Avrupa ve Uzakdoğu’da çözüm arayışları sürüyor. Bu konuda en ciddi yaptırım Avustralya’dan geliyor. Ülkede yönetim interneti merkezi bir yöntemle filtrelemek için çalışmalar yapıyor. Kamuoyu ve sivil toplum kuruluşları tarafından endişeyle izlenen bu süreçte yazılım tabanlı filtreler yardımıyla özellikle çocuk kullanıcıların her türlü pornografik içerikten uzak tutulması hedefliyor. Bu sistemde çıplaklık ve bazı kara liste kelimelerin geçtiği sayfalar otomatik olarak erişilemez duruma geliyor. Ne var ki bu girişimin sansür anlamına geldiği konusunda genel bir fikir birliği de var. Üstelik çocuk pornografisi gibi genel anlamda lanetlenen bir konuyla başlayan girişimin ülkedeki diğer hararetli konular olan ötenazi, politik muhalefet, anoreksiya gibi konulara da sıçramasının an meselesi olduğu savunuluyor. Yazılım tabanlı filtre yazılımlarının çocuk pornografisine ortam sağlayan sitelerle bu işe karşı çıkan siteleri aynı kefede tutması da endişe yaratıyor. Bu tip yazılımlar ayrıca internet trafiğinin üçte ikisini oluşturan kişiler arası paylaşımı (p2p) da kapsamıyor. Uzmanlar risteyen herkesin arka yolları kullanarak istediği siteye yine erişebileceğini de hatırlatıyor. Britanya ise bu konuyu bizde de benzer bir örneği bulunan ihbar siteleriyle çözmeyi hedefliyor. Yetkililer yaptıkları çağrıda zararlı içeriğe sahip siteleri şikâyet edilmesini istiyor. Ne var ki 2007 yılından bu yana bu çağrıya katılarak yapılan 35 bine yakın şikâyet sayesinde çocuk pornografisi içeren sitelerin sadece yüzde birine ket vurulabilmiş. Dünyanın hemen her yerinde yönetimlerin dikkatini çeken çocuk pornografisine yönelik bu ilgi boşa değil. Zira son yıllarda pornografi sektörünün en çok para kazandığı alan bu. Araştırmalara göre çocuk pornosu en hızlı büyüyen gelire sahip içerik kalemi. Sadece geçen yıl bu tip içerikte yüzde 16,4 artış görüldü ve milyarlarca dolarlık ciroya sahne oldu. Bu konudaki Avrupa Birliği kapsamında yürütülen çalışma sonucunda 27 üye ülkenin içişleri bakanlığının ortak çalışarak bu işlere karışan kişilere ait bilgilerin ortak bir veritabanında paylaşılması kararlaştırıldı.