Sarah Jessica Parker: 15 Temmuz'da sizin için çok dua ettim; kontrol altına alınınca derin bir oh çektim

Sarah Jessica Parker: 15 Temmuz'da sizin için çok dua ettim; kontrol altına alınınca derin bir oh çektim

'1998–2004 yılları arasında yayınlanan “Sex and the City”nin meşhur Carrie Bradshaw’u Sarah Jessica Parker, 15 Temmuz'da gerçekleşen darbe girişimiyle ilgili olarak "Neler oluyor Türkiye’de? Her şey yolunda mı? Sizin için çok dua ettim" dedi. Türkiye'de yaşananları takip ettiğini belirtirken "Günlerce televizyondan takip ettim olayları, hiçbir detayı kaçırmak istemedim. Kontrol altına alındığını görünce de derin bir ohhhh çektim" diyen Parker, darbe girişimi sırasında yaşananlara dair, "Nasıl üzüldüğümü anlatamam. O kadar çok Türk arkadaşım var ki. Çok endişelendim onlar için" dedi. 

Sarah Jessica Parker'ın Hürriyet gazetesinden Barbaros Tapan'a verdiği söyleşi şöyle:

 

Öncelikle hoş geldiniz diyeyim...

- Hoş bulduk.

New York’tan dün geldiniz, bugün benimle buluştunuz... Dinlenebilmiş miydiniz bari?

- Evet dinlendim, dün tüm gün kitap okudum. Ama sorularına başlamadan önce ben sana sormak istiyorum, neler oluyor Türkiye’de? Her şey yolunda mı?

Evet, şükürler olsun ki yolunda. Haberiniz var olanlardan değil mi?

- Olmaz mı, nasıl üzüldüğümü anlatamam. O kadar çok Türk arkadaşım var ki... Hatta bazıları Türkiye’de tatildeydi, hemen onları aradım, mesajlaştım. Çok endişelendim onlar için. Günlerce televizyondan takip ettim olayları, hiçbir detayı kaçırmak istemedim. Kontrol altına alındığını görünce de derin bir ohhhh çektim.

 

"Sizin için dua ettim"

 

Çok teşekkürler ilginiz için...

- Ne demek, gerçekten çok endişelendim ve dua ettim. Bu röportaj sonrası detayları konuşmak istiyorum seninle... Umarım ailen ve arkadaşların iyilerdir. 

İyiler... Tekrar teşekkürler. Dilerseniz artık sizden konuşmaya başlayalım... Uzun aradan sonra yeni projeniz yolda ve yine bir televizyon dizisiylesevenlerinizin karşısına çıkacaksınız. Neydi bu yeni projede size cazip gelen?

- Ben bu projenin aynı zamanda yapımcısıyım. Zaten dört senedir üzerinde çalıştığımız bir işti. En başından beri de çok inandığım, çok güvendiğim bir dizi diyebilirim. İlk başta deneme bölümü çektik ve HBO’ya yolladık. Çok geçmeden “Yuvana dönmeye hazır mısın?” diye bir e-mail geldi. Hiç düşünmeden “evet” dedim ve yeni bir maceranın içine girdik.

Adı nedir bu dizinin?

- “Divorce” (Boşanma)...

Ya konusu?

- Dediğim gibi uzun zamandır üzerinde çalıştığım bir projeydi. Evlilikler ve boşanmalar üzerine... Hikaye çevremde gördüğüm mutlu/mutsuz tüm evlilik öykülerinden esinlenilerek oluşturuldu.

 

Mutlu evliliğin sırrı özel hayatın özel kalması

 

Siz 1997’de Matthew Broderick ile evlendiniz. Hollywood’un kısa ömürlü evliliklerine inat da hâlâ bir aradasınız. Nedir mutlu evliliğin sırrı?

- Bizim evliliğimizi 20 yıldır gerçek yapan, özel hayatımızı özel tutmamız, evliliğimiz hakkında konuşmamamız. Özel hayat hakkında konuşmayı gerçekten hiç sevmiyorum.

Peki dizi ne zaman başlıyor?

- Ekimde... Ve ilk sezon sadece 10 bölüm...

Şimdiden “Divorce”u “Sex and the City” ile karşılaştıranlar oluyordur eminim...

- Hem de nasıl... Hatta daha şimdiden iki işin birbirinden çok farklı olduğunu açıklamaktan yoruldum. Fark anlaşılsın diye de fragmanı gösteriyorum.

Tepkileri?

- Verilen ilk tepki genelde “Ohhh farklıymış” oluyor.

Hâlâ Carrie’yi özlüyorlar değil mi?

- Doğru, çok özleniyor. Dile kolay dizi altı sene sürdü, üzerine de iki sinema filmi yaptık ama hâlâ talep var. Böyle başarılı işlerin en zor yanı, canlandırdığınız rolün üzerinize yapışması.

Doğru, kesinlikle katılıyorum... Bu arada Carrie Bradshaw gerçek bir moda ikonuydu, yeni karakter nasıl?

- Çok farklı, modayı ibadet gibi takip eden bir karakter asla değil. Sıradan ama modern giyiniyor. Yeni karakterim Frances’in tarzını sevdim. Size bir sır da vereyim, bu dizide kullandığımız tüm kıyafet ve ayakkabılar (iki çift ayakkabı dışında) kullanılmış.

Neden?

- Çünkü o yaşanmışlığı yansıtmak istedik.

 

Frances huysuz ve sinirli biri, hiç alakamız yok

 

Neden yeniden bir TV projesi?

- Çok uzun yıllar televizyon dizisi yaptım, televizyon dizilerinin uzun ömürlü olanlarını gerçekten seviyorum. Bölümler ilerledikçe karakterler daha da oturuyor. Karakterin gelişimini görmek, bunu yaşamak hoşuma gidiyor.

Karakter demişken... Frances nasıl bir karakter, hiç ortak yönünüz var mı?

- Hiç yok, benimle tamamen alakasız bir karakter. 

Ne gibi, açalım mı bu konuyu biraz?

- Frances pek de hareketli, yüksek enerjili bir karakter değil. Hatta huysuz ve sinirli diyebilirim. Kesinlikle benzemiyoruz. Diğer yandan hiç ortak özelliğinizin bulunmadığı bir karakteri oynamak daha zevkli. Tam o noktada işin içine yaratıcılık giriyor çünkü...

 

Ayakkabı markam için gerekirse uykusuz da kalırım

 

Bir ayakkabı markanız var, modayla hep iç içesiniz. O marka ile ilgilenmek, tasarımlar yapmak çok vaktinizi almıyor mu?

- Markam en hassas olduğum konu... O nedenle ne kadar vakit gerekiyorsa ayırıyorum, hatta vakit yaratıyorum. Belki daha az uyuyorum ya da daha çok yoruluyorum ama her toplantıya katılıyorum, modeller üzerinde çalışıyorum, her detayda yer almak istiyorum. Ayakkabılarımın satıldığı mağazalara gidiyorum, satış elemanları ile görüşüyorum. Müşterilerimizle buluşmak benim için onur. İlk aşamadan son aşamaya kadar işin içinde olmam lazım, çünkü bu benim görevim. Ayrıca böyle bir markanın sahibi olduğum için kendimi çok şanslı görüyorum.

 

Hâlâ güzelim, çünkü yaşlanmaktan korkmuyorum

 

Gelelim size... 51 yaşındasınız ve zamana meydan okuyorsunuz. Nedir bu güzelliğin sırrı?

- Sırrım şu; yaşımı hiç düşünmüyorum, yaşlanmaktan korkmuyorum. Yaş bence ne zaman önem kazanır biliyor musunuz, bir sağlık probleminiz ya da fiziksel bir sakatlığınız olduğunda... Şükürler olsun ki tedavi edilmesi gereken bir hastalığım yok, gayet sağlıklıyım. Tabii ki yaşımın farkındayım, vücudumdaki değişimleri görüyorum ama üzerinde durmuyor, bunlara kafayı takmıyorum.

Beğendiğiniz genç oyuncular kimler?

- Jennifer Lawrence ve Emma Watson... İkisini de çok beğeniyorum, kazandıkları başarıları kesinlikle hak ediyorlar.