Kadıköy Süreyya Operası’nda buluşan kadınlar, şarkıcı Gülşen'in serbest bırakılmasını istedi. Kadınlar, "Sahnede istediğini giydiği, istediğini söylediği, LGBTİ+’lara ve kadınlara desteğini özgürce ifade ettiği için Gülşen tutuklanırken, Firdevs’e cinsel saldırıda bulunan Ramazan Babat tutuksuz yargılanıyordu! Kadınlara uygulanan bu düşman hukukunun onda biri her türlü savaş politikasını kadın bedeni üzerinde tahakküm kurmak için kullanan erkeklere uygulansaydı Firdevs bugün hayatta olacaktı. Gülşen’i apar topar tutuklayanlar, konu gerçek failler olduğunda sessiz ve adaleti işletmiyor" dedi.
Dört ay önce verdiği konser sırasında imam hatiplilerle ilgili sarf ettiği sözler nedeniyle hedef gösterilen şarkıcı Gülşen Çolakoğlu'nun tutuklanmasına yönelik tepkiler sürüyor. "Kadınlar Birlikte Güçlü" hareketinin çağrısıyla Kadıköy Süreyya Operası önünde bir araya gelen kadınlar, hep bir ağızdan "İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını tanımıyoruz", "Hayatlarımıza müdahaleleri tanımıyoruz", "Eşit değilsiniz diyenleri tanımıyoruz", "Yoksunuz diyenleri tanımıyoruz", "Şiddeti hak ediyorsunuz diyenleri tanımıyoruz", "Danıştay kararını tanımıyoruz", "Tanımıyoruz ve hep birlikte biziz diyoruz. İstanbul Sözleşmesi biziz", "Yaşasın kadın dayanışması" sloganlarını attı.
Polisin geniş güvenlik önlemi aldığı alandaki basın açıklamasına HDP Milletvekili Züleyha Gülüm de destek verdi. Kadın Zamanı Derneği Başkanı Dilek Başalan'ın okuduğu, "Gülşen’i apar topar tutuklayanlar, konu gerçek failler olduğunda sessiz ve adaleti işletmiyor" denilen ortak basın açıklaması şu şekilde:
"Firdevs Babat Ahmet Babat’ın elindeki korucu silahından çıkan tam 17 kurşunla öldürüldü. Kürt illerinde kadın düşmanı politikalarını savaş politikasıyla derinleştiren devlet her gün kadınları öldürüyor. Korucu sistemini desteklerken kadınları ise ellerine silah verdiği bu katillerden korumuyor. Ahmet Babat’ın ağabeyi Ramazan Babat yine aynı yerde başka bir kız çocuğuna tecavüz ettiği için tutuklanıyor. Tecavüz eden suçunu örtmek için erkek devletten aldığı güçle aileyi tehdit edebiliyor ve para teklif edebiliyor. Bu kadar suçun yaşandığı bir yerde erkekler neden korunuyor? Bir üniforma sahibi olan her erkeğe şiddetin her türlüsünü uygulama hakkı tanıyan, cinsel saldırıya ve istismara göz yuman ikiyüzlü ahlak politikası bu katliamın baş failidir.
Sahnede istediğini giydiği, istediğini söylediği, LGBTİ+’lara ve kadınlara desteğini özgürce ifade ettiği için Gülşen tutuklanırken, Firdevs’e cinsel saldırıda bulunan Ramazan Babat tutuksuz yargılanıyordu! Kadınlara uygulanan bu düşman hukukunun onda biri her türlü savaş politikasını kadın bedeni üzerinde tahakküm kurmak için kullanan erkeklere uygulansaydı Firdevs bugün hayatta olacaktı. Yozgat’ta bugün Beyza, kucağında çocuğu varken eski eşi Bahattin Gazi Baldemir tarafından defalarca bıçaklandı ve bu esnada da oğlunu engellemeyen İsa Baldemir Beyza’yı tutuyordu! İsa Baldemir serbest bırakılırken, Bahattin Gazi Baldemir henüz bulunamadı. Gülşen’i apar topar tutuklayanlar, konu gerçek failler olduğunda sessiz ve adaleti işletmiyor.
80 yaşında tutuklanan ağır hasta Makbule Özer Adli Tıp Kurumu’na sevk ediliyor fakat Kürtçe tercüman olmadığı için Makbule Özer’in sorunları dinlenmiyor ve en temel hakkı olan sağlık hakkı ve anadil hakkı elinden alınıyor. Daha önce de Fatma Altınmakas şikayet için gittiği karakolda Kürtçe tercüman olmadığı için yaşadıklarını anlatamamış ve ölüme mahkum edilmişti. Karakollarda, adliyelerde, hapishanelerde hukuksuzluklar giderek artmakta ve kadınları korumakla sorumlu olanlar bu hukuksuzlukları meşrulaştırmaktadır. Erkek devletin her geçen gün elimizden almaya çalıştığı özgürlüğümüzden, savaş politikalarının her türlü şiddeti yönelttiği yaşamlarımızdan, kısmaya çalıştığı sesimizden, söylemek istediğimiz sözümüzden, kapatmaya çalıştığı bedenimizden, fikirlerimizden ve bize ait olan hiçbir şeyden vazgeçmiyoruz.
İktidarın nefret söylemi, muhalefetin iktidarı besleyen tutumları ve yargının erkek aklı esas alması biz kadınları ve LGBTİ+ları hedef almakta ve her an bir ölüm, tecavüz, tutuklama ile karşı karşıya bırakmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, 6284’ün etkin uygulanmaması ve tüm kararların tek adamdan çıkması ülkeyi demokrasiden, özgürlükten, güvenilir bir yer olmaktan hızla uzaklaştırıyor. Bizler, erkek egemen sistemin yapmak istediklerini geçmişten yaşadıklarımızdan deneyimledik ve bunu kabul etmeyecek ne makul kadın olacak ne itaat edenler olacağız. Katillerin, tecavüzcülerin sırtını sıvazlayanlara sözümüz var; sokakta, evde, okulda, işyerinde her yerdeyiz. Ne size ne kadın düşmanı politikalarınıza itaat etmiyoruz." (ANKA)