Savcı Altınok’tan Sedat Selim Ay’a AİHM ve basın özgürlüğü dersi

Savcı Altınok’tan Sedat Selim Ay’a AİHM ve basın özgürlüğü dersi

Sedat Selim Ay’ın Terörle Mücadeleden Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı’na atanmasının ardından hakkında çıkan haberle ilgili hakaret ve iftira suçlamasına ilişkin soruşturma kapsamında  T24 Yayın Yönetmeni Doğan Akın ve sorumlular hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Nurten Altınok Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi maddelerini ve AİHM kararlarını örnek gösterdiği karar gerekçesinde basın özgürlüğüne vurgu yaptı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen şikâyet dilekçesinde Sedat Selim Ay hakkındaki haberlerle hedef gösterildiği iddia edilerek, konunun Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10'ncu maddesinden kaynaklanan davalara bakmakla görevli bölümce  soruşturulması istendi. Savcılık, soruşturma kapsamında suç unsuru oluşmadığı için takipsizlik kararı verirken iftira ve hakaret suçlamasına ilişkin olarak dosyanın incelenmesini talep etti.

İftira ve hakaret suçlamasıyla ilgili soruşturmayı yürüten Savcı Nurten Altınok, şüpheli ifadeleri ve yaptığı incelemeler sonucunda, suç unsuru oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.  Karar gerekçesinde basın özgürlüğüne vurgu yapan Savcı Altınok,  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını da örnek göstererek şöyle dedi:

“Bilindiği gibi medyanın kamuya haber iletme fonksiyonu vardır ve hukuka uygunluk sebebidir. Yargıtay Hukuk ve Ceza dairelerinin yerleşmiş içtihatlarına göre bir haberin hukuka uygun olabilmesi için ‘Gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve toplumsal ilgi, konu ile ifade biçimi arasında düşünsel bağlılık, ölçülülük, küçültücü değer yargısında bulunmama’ gibi unsurları ihtiva etmesi gerekir.

‘Gerçeklik’ verilen haberin ya da anlatılmak istenen amaca ve hedefe konu içeriğin, yayın sırasındaki olayla ilgili duruma uygunluk anlamına gelmektedir. Haberde yer alan bazı hususların eksik veya gerçeğe aykırı olduğunun iddia edilmesi durumunda, gerçek durumun tekzip yolunun kullanılması ile kamuoyuna duyurulması mümkündür.

AİHS 10 maddesi ile ilgili olarak  AİHM’nin  birçok kararında vurgulandığı üzere, ‘ifade özgürlüğü, demokratik bir toplumun asli temellerindendir, bir toplumun ilerlemesinin ve her bireyin kendisini geliştirmesinin temel koşullarının birini oluşturur.’

Basın özgürlüğü bağlamında bir başka konu, gazetecilerin kanıtlayamayacağı söylenti ve iddiaların yayınlanmasıdır. AİHM;  doğruluk koşulunu makul olmayan, hatta olanaksız bir talep olarak değerlendirip, basının sadece bütünüyle kanıtlanmış olguları yayınlama zorunluluğu ile karşı karşıya bırakılması halinde hemen hemen hiçbir şey yayınlayamayacağını belirtir. Başka insanlar tarafından ileri sürülen iddiaların medya tarafından yayılması konusunda “Jersild ve Thoma- Danimarka” davalarında; …bir gazetecinin, bir başkanının ileri sürdüğü bir iddianın yayılmasına yardım ettiği için cezalandırılması… Basının kamu yararına ilişkin konuların tartışmasını ciddi biçimde engeller, özel olarak güçlü nedenler olmadığı sürece, bu tür bir cezalandırma düşünülmemelidir” denmiştir.  Ayrıca, gazetecinin alıntı olarak aktardığı iddia ile arasına mesafe koymamasına yönelik Thoma davasında böyle bir talebin, basının güncel olay, fikir ve kanaatler konusunda bilgi vermeye ilişkin rolü ile de bağdaştırılamayacağını kabul etmiştir.”

Savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar metninin sonuç bölümünde de şu görüşlere yer verildi:

“... İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2004/304 esas sayılı dosyası, AİHM’nin 5.12.2006 tarihli kararı ve haber örnekleri nazara alındığında; kişilik haklarına saldırı oluşturacak nitelikte müştekiyi hedef alan alan abartılı ifadelere yer verilmediği, haber verme hakkının sınırlarının aşılmadığı, müşteki hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılmasına yönelik, işlemediği bir suçun isnadı, dolayısıyla iftira suçunun da bulunmadığı kanaatine varılmıştır.”

 

Kadıköy savcısı da ‘iftira yok’ dedi

 

Sedat Selim Ay’ın yine hakaret ve iftira iddiasıyla Taraf gazetesine yönelik suçlamalarına ilişkin olarak da önceki gün Kadıköy Cumhuriyet Savcısı Ahmet Faik Kapluhan tarafından takipsizlik kararı verilmişti.

Savcı Kapluhan, basının haber verme sorumluluğunu, ifade özgürlüğünü, kamuoyunun bilgilendirilmesine ilişkin haber verme hakkını ve kamuoyu bekçiliği rolünü hatırlattı. Kararda, “Siyasi ve toplumsal olay ve kararların eleştirisiyle, kamuoyunca paylaşılması basının temel işlevidir. Basın bunu yaparken abartılı, hırçın, kaba, gerektiğinde provokatif davranabilecektir. Basının bu tarzı nedeniyle kamuoyunun aydınlatılması için korunması gereken hukuksal yararın bulunduğu ilkesi kabul görmektedir” ifadeleri kullanıldı.

Soruşturma konusu yayınlarda, Selim Ay’ın göreviyle ilişkilendirilen hususlar öne çıkarılmak suretiyle kamuoyunun bilgilendirildiğine dikkat çekilen kararda, şunlar kaydedildi:

 

‘İfade özgürlüğü sarsıcı, rahatsız edici fikirler içinde geçerlidir’

 

“Kamu yararının ön planda tutulduğu eleştiri boyutu gözlenmektedir. Bunun yapılması sırasında müştekinin rahatsızlık duyduğu ve yakındığı ifade biçimleri ortaya çıkmıştır. AİHM’in kararları ışığında, ifade özgürlüğü yalnızca hoş karşılanan veya rahatsız edici bulunmayan veya kayıtsız kalınan bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda saldırgan bulunan, sarsıcı bir etki yaratan veya rahatsız eden türde bilgi ve fikirler için de geçerlidir.

İftira suçu kapsamında müştekiye yönelmiş iddialarla ilgili olarak geçmiş tarihli adli idari soruşturmalar yapıldığı evraka yansıdığından, keza suç tarihleri ile aradan geçen süreyle işlemiş -dava zamanaşımı da- gözetilerek, bu hususlar yeniden soruşturma konusu yapılamayacağından ‘iftira suçuna ilişkin kurucu unsurların’ bulunmadığı sonuçlarına varılmıştır.”