Yasadışı dinleme iddiasıyla gözaltına alınan 21 polisle ilgili soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı İrfan Fidan, tutuklama talebini içeren sevk yazısında, Gülen cemaatini ‘terör örgütü’, Fethullah Gülen’i ‘örgüt lideri’, polisleri ise ‘örgüt üyesi’ olarak tanımladı.
Hürriyet'ten Toygun Atilla'nın haberine göre savcı Fidan, Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi’nin Balyoz davasında yargılanan ve hüküm giyen TSK mensupları hakkındaki ‘silahlı terör örgütü’ değerlendirmesini ise örnek gösterdi. Aynı değerlendirmelerin ‘polisler’ için de yapılabileceğini vurgulayan Fidan, Fethullah Gülen Cemaati’nin ‘silahlı terör örgütü’ kapsamında incelenmesi gerektiğini belirtti. 39 sayfalık ‘tutuklamaya sevk’ talebinde, Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen ‘Fethullah Gülen Raporu’ da yer aldı. Savcı Fidan, Gülen Cemaati’nin 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilmediği konusunun Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’na sorulduğunu belirtti. 8 Şubat 2015’te gelen cevapta, gönderilen raporun Terörle Mücadele Kanunu kapsamında hazırlandığının altı çizildi. Raporda, örgütün kuruluşu, amacı, stratejisi, yapılanması, faaliyetleri anlatılarak değerlendirilme yapıldı, özetle şu tespitlere yer verildi:
- Örgüt tabanına ‘ilay-ı kelimetullah’ gayesi ile hareket edildiği, Türkiye ve Türk coğrafyası başta olmak üzere ahlaklı toplum yetiştirme arzusunda olunduğu vurgusu yapılmakta ise de asıl amacın Türkiye’de devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapılarını ele geçirmek ve aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili bir siyasi-ekonomik güç haline gelmek olduğu anlaşılmıştır.
- Fethullah Gülen, ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın yıpratıcı olacağını teşhis etmiş; bu nedenle, mevcut sistemi yıkmak yerine, devlet modeline uygun bir örgütlenme ile devlete alternatif bir sistem kurmayı hedeflemiştir.
- Kamu kurumlarının hassas noktalarında görev alan örgüt mensubu kişiler kod isim kullanmakta, ayrıca örgüte itaat ve bağlılık vurgusu yapılan bir metin doğrultusunda kutsal değerler üzerine yemin ettirilerek, örgüt liderine koşulsuz sadakatleri sağlanmaktadır.
- Örgütün en önemli hedefinin yasal veya yasadışı dinleme, izleme, raporlarla elde ettiği bilgileri, tehdit ve şantaj olarak kullanmak olduğu anlaşılmaktadır.
- Fethullah Gülen Örgütü’nün, kolluk kuvvetleri ve yargı içerisinde yer alan mensupları tarafından kurgulanmış soruşturmaların sahte ihbar mektupları, yasadışı dinlemeler, gerçeğe aykırı deliller üzerine inşa edildiği; bu sayede verilen mahkûmiyetlerle toplum nezdinde başta yargı olmak üzere kamu kurumlarına duyulan güvenin yok edildiği, kendilerinden olmayanlara karşı yürütülen baskı, korkutma, yıldırma, sindirme ve tehdit faaliyetlerinin kolluk kuvvetleri, kamu kurumları ve yargıda görev alan bağlıları yardımıyla gerçekleştirildiği değerlendirilmektedir.
- Yapılan tüm tespitler birlikte değerlendirildiğinde, tutuklanmaları talebiyle sevk edilen şüphelilerin eylemlerini, Fethullah Gülen liderliğinde, resmi hiyerarşinin dışındaki ast-üst ilişkisi içerisinde bilinçli, sistematik ve koordineli biçimde, eylem ve fikir birliği içinde gerçekleştirdikleri anlaşılmıştır.
- Şüphelilerin yaptıkları telefon dinlemeleri ile ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarı ile gizli kalması gereken’ nitelikteki bilgileri temin ettikleri, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırma veya görevini engelleme kasıtlarının bulunduğu, eylemlerini siyasal amaçlı olarak gerçekleştirdikleri ‘siyasal veya askeri casusluk’ suçunu işledikleri anlaşılmıştır.”
Savcı İrfan Fidan’ın ‘tutuklama talebinde’ yer alan bir diğer dikkat çekici ifade ise Gülen Cemaati’nin neden ‘terör örgütü’ kapsamında değerlendirilmesi yönündeki ifadesi oldu. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Devrimci Karargah, Şike dosyası gibi davalarla ilgili verdiği kararlarla üyeleri için ‘Cemaatçi’ suçlamaları yapılan Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi’nin Balyoz davası kararları emsal gösterildi. Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi’nin TSK mensuplarını ‘silahlı terör örgütü’ olarak gösterdiği karara da gönderme yapıldı. ”