İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Aydınlık gazetesine MİT TIR’ları haberinden dolayı açtığı davanın iddianamesi Can Dündar ve Erdem Gül’ün yargılandığı davalar, Cumhuriyet ana davası ve CHP’li Enis Berberoğlu’nun mahkûm olduğu davaların hukuka aykırı olduğu iddiasını güçlendirdi.
Cumhuriyet'te yer alan haber aynen şöyle:
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan, MİT’e ait TIR’ların 19 Ocak 2014’de Adana’nın Ceyhan ilçesinde durdurularak aranması olayına ilişkin Aydınlık gazetesinde 21 Ocak 2014’de “İşte Tır’daki Cephane” başlığıyla sürmanşetten yayımlanan habere ilişkin “gizli bilgileri açıklamak” suçlamasıyla dava açtı. İddianame, MİT TIR’ları ile ilgili açılan davalar açısından önemli bir hukuksal belge anlamına geliyor. Devlet yetkililerinin açıklamalarının bir konuyu “devlet sırrı” kapsamına almaya yetmeyeceği açık. Kaldı ki dava, Basın Kanunu’ndaki 4 aylık yasal süre geçtikten sonra açıldı. Başsavcı Fidan, kanundaki 4 aylık sürenin geçtiğini belirterek takipsizlik kararı verebilecekken bu yola gitmedi. Oysa (yandaşlar dışında) hukukçular Basın Kanunu’ndaki bu sürenin geçmesinden sonra dava açılamayacağı konusunda görüş birliği içindeler. Davanın hukuk zorlanarak açıldığı ortada. Bu durumda bu dava ile ulaşılmaya çalışılan sonucun ne olduğu sorusu ortaya çıkıyor.
Fidan’ın açtığı davada Aydınlık’ta yayımlanan fotoğraflarla “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçunun oluştuğu iddia ediliyor. Bu suçlama Cumhuriyet’in önceki genel yayın yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül hakkında verilen mahkûmiyet kararının da dayanağı olmuştu. Üstelik mahkeme Dündar ve Gül’ü mahkum ederken Anayasa Mahkemesi’nin tahliye kararındaki tespitlerini yok saymıştı. Anayasa Mahkemesi, Dündar’ın MİT TIR’larına ilişkin görüntüleri yayımlamasının bir gazetecilik faaliyeti olduğuna dikkat çekerken aynı zamanda Aydınlık gazetesinde daha önce aynı olaya ilişkin fotoğrafların yayımlanmasının konuyu sır olmaktan çıkardığını vurgulamıştı. Şimdi Fidan’ın iddianamesi ile AYM’nin bu tespiti örtüşmüş oldu. Yani, artık sır olmaktan çıkan bir konuda yapılan haberlerin suç olmayacağı temel kuralı karşısında Dündar ve Gül’e açılan dava ve verilen mahkûmiyet kararlarının da dayanaksızlığı ortaya konulmuş oldu.
Aydınlık’a açılan davanın etkileyeceği ikinci dava ise Enis Berberoğlu’na 25 yıl hapis cezası verilen dava olacak. Berberoğlu, Can Dündar’a söz konusu görüntüleri vererek casusluk suçunu işlediği iddiasıyla mahkûm edilmişti. Berberoğlu’nu mahkum eden mahkeme kararının gerekçesinde ise “Aydınlık’ın tek fotoğrafla yaptığı haber dolayısıyla bilgisinin sır olma vasfının da kaybolduğunun iddiası” yerinde bulunmamış ve “Nerede çekildiği, içeriğinin ne olduğu dahi ilk başta net olarak anlaşılamayan tek kare foto ile davaya konu devlet sırrı mahiyetindeki bilginin ifşasıyla konunun sır olmaktan çıktığından bahsedilemeyecektir. İlgili gazete haberlerinin Yargıtay kararında da belirtildiği üzere rivayet ve tahminden öte bir anlam taşımadığı, Cumhuriyet gazetesindeki videodan alınmış, 9 foto ile ayrıntılı anlatım karşısında Aydınlık gazetesindeki yayının tahminden ibaret olduğu anlaşılmıştır” denilmişti. Oysa İstanbul Başsavcısı Fidan, Aydınlık’ın haberinin kaynağını da ifşa ettiği iddianamesiyle bu haberin bir tahmin değil, olay yerinden alınmış bir görüntü olduğunu ortaya koydu. Berberoğlu’nun casusluk suçundan mahkum edilmesi de bu iddia karşısında artık dayanaksız kaldı. Aksi durumda yargı, görüntüleri Dündar’a vermediğini savunan Berberoğlu’na “herkesin bildiği bir bilgiyi gazetecilere vererek casusluk yapmak” gibi absürd bir suçlama yapmış olacak.
MİT TIR’ları haberi İstanbul Başsavcılığı tarafından Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticileri aleyhine açılan davada da suçlama konusu yapılmıştı. Oysa Dündar ve Gül’ün yargılandığı davaya rağmen “aynı fiille iki kez yargılama yapmak” temel hukuk kuralına aykırıydı. Buna rağmen Cumhuriyet iddianamesinde MİT TIR’ları haberinin arkasında FETÖ olduğu iddiasıyla Cumhuriyet ve Can Dündar ikinci kez suçlanmıştı. Şimdi MİT TIR’larında taşınan “malzemelere” ilişkin görüntünün Aydınlık’ta yayımlanmasının bu ‘gizli bilgi’yi ifşa ettiğine ilişkin iddianame karşısında Cumhuriyet’e yöneltilen suçlama da çökmüş oldu.
Fidan’ın imzasını taşıyan iddianamede sanık gazetecilerin FETÖ ile hiçbir ilgilerinin olmadığı anlaşıldığından yerinde bir kararla örgüt üyeliği suçlaması getirilmediği notunun düşülmesi de hayli ilginç bir manzarayı ortaya çıkarıyor. MİT TIR’ları ile bağlantılı 3 davada da gazeteciler ve Berberoğlu’nun da FETÖ ile herhangi bir bağlantısı tespit edilememişti. Bu davalarda savcılıklar “parkeciye ödenen para, pideciyi aramak” gibi traji-komik suçlamalarla bağlantı olduğu iddiasında bulunmaya kalkmışlardı. Berberoğlu hakkında ise lehine casusluk yapılan ülke dahi ortada olmamasına rağmen casusluk suçundan mahkûmiyet kararı verilmişti. Bu durum MİT TIR’ları davasının bir basın davası olmaktan çıkarılıp terör, casusluk davasına dönüştürülmesiyle Cumhuriyet’i susturmak ve milletvekilini tutuklayarak CHP’yi sindirmek amacına yöneldiğini bir kez daha teyit etmiş oldu.