Evi polis tarafından dördüncü kez basılan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) eski başkanı Mustafa Yeşil'in eşi Şerife Yeşil, “Ülkemin her günü daha karanlık bir sabah… Bugün boş evimize baskına geliyorlar. Üstelik, artık savcı izni de olmaksızın, çilingir ile evimize girme cür’etini gösteren kanun tanımazlar, bir de bunu hukuk adına yapmazlar mı” diye tepki gösterdi. "Evdeki bir flash diske el konulduğunu" söyleyen Yeşil, “Evimizde bol kitap ve Kur’an-ı Kerim dışında bir şey bulamazlar” dedi.
Bir süre önce yurt dışına çıkan Şerife Yeşil, baskınlardan birinde polisle arasında geçen diyaloğu şöyle aktarıyor:
“Memur beyin, ‘Bir şey kırmadık, dökmedik değil mi onaylıyor musunuz?’ sorusuna, ‘Kalbimin kırıklığına çareniz var mı?’ dediğimi hatırlıyorum.”
Son iki baskının yurt dışına çıktıktan sonra yaşandığını belirten Şerife Yeşil, ilk ikisini şöyle anlatıyor:
“Birinde kızımla yalnızdım, diğerinde oğlum da vardı. Bir cuma sabahı erkenden, ‘Kapıyı açın, kırarız’ tehditleriyle, avukatımızı bile beklemeden 12 kişi evinize giriyor. Kızım korkuyla uyanıyor. Ağlamaya başlayınca dayanamayıp memur beye, ‘Çocukların okula gitmesini bekleseydiniz bari’ diyorum. O günlerde Dilek Doğan olayları da yaşanmıştı. Aklımdan o da geçti. Ama korkmadım! Memur bey bana ‘Sizin için böylesi daha iyi olur, rezil olmamış olursunuz!’ dedi. ‘Suç yok, delil yok. Neden rezil olayım?’ diyesim geldi ama sadece gülümsedim o an.”
Yeşil açıklamalarına şöyle devam etti:
“20 yıldır sofranızı paylaştığınız, dostlarınız, komşularınız yaşananları size sormak yerine, iftiralara inanmayı tercih etmiş; sizinle görüşmekten korkar hale gelmişse, onların bu tavırlarına şahit olmak her gün daha da incitiyor. Bu durumda nereye kadar dayanabilirsiniz? Çocuklarımızın okulunu dahi yarıda keserek, sevdiğimiz vatanımızdan ayrılmak durumunda kaldık.”
“Şule Karaca hanımefendi eski arkadaşımdır. Onun yaşadıklarına şahit olan biri olarak kendi acılarımı dillendirmekten utanırım. Fakat o her şeye rağmen, Allah’ın inayetiyle yürüdüğü yolda imanla, tevekkülle, tavrıyla zulme dimdik durabiliyor. Kendisini takdirle izliyorum. Onun bu duruşu bana da güç veriyor.”
“Daha önce 6 yıl İngiltere’de yaşadık. Orada insan haklarındaki hassasiyetin ne kadar güven verici olduğunu biliyorum. 6 yıl boyunca, ‘Keşke böyle olmasaydı.’ diyebileceğim tek haksızlık yaşadığımı hatırlamıyorum. Bilakis, mahallede ufak bir değişiklik için bile orada yaşayanların yazılı düşünceleri alındığına tanık oldum. Bunlar basit görünen ama insana kendini değerli hissettiren şeyler. Ülkemi çok seviyorum ama orada gördüğüm güzelliklerin vatanımda olmayışından rahatsızlık duyuyorum.”
"Eşim hafız bir babanın 5 evladından biri. Bin bir zorlukla en iyi şekilde yetiştirilmiş. Mustafa Bey, iman ve Kur’an istikametinde yaşıyor ve çocuklarını da bu yönde yetiştiriyor. 23 yıllık eşimi suçlu ilan ettiler. Tüm bunların akıl, kanun ve insanlık ile zerre alakası yok. Sadece cinnet halindeki bir kişinin, bütün bir topluma cinnet yaşatması olarak görüyorum. Çok üzülüyorum, ağlıyorum ve ülkem için dua ediyorum."