İstanbul’da 2013’te bir uyuşturucu operasyonuna katılmadığı halde tutanakta imzası bulunan ve ikramiye alan 160 polis hakkında takipsizlik kararı veren savcı kararında “operasyona katılmasa da polislerin olaydan haberdar olmasının yeterli olduğu”nu belirtti.
Ümraniye’de 370 bin uyuşturucu nitelikli hapla ilgili davada, operasyonu yapan sekiz polis olmasına rağmen 160 polisin olay yerinde gibi tutanağa imza atması ve ikramiye alması hukuka uygun bulundu. 20 Temmuz 2013’te İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, başka bir operasyondan dönerken yanlarından hızla geçen arabayı, şüphe üzerine durdurdu. Araçta yapılan aramada iki bavulda 51 palet poşet içinde, piyasa değeri yaklaşık 4 milyon lira olan 92 kilo 350 gram ağırlığında 370 bin adet ecstasy hap yakalandı. Aracı kullanan Mesut Güzel, “uyuşturucu ticareti yapmak” suçlamasıyla tutuklandı.
Mesut Güzel hakkında açılan dava İstanbul Anadolu Adliyesi 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Ancak duruşmada sanık avukatı Nazlı Ateş, ilginç bir tespitte bulundu. Operasyonu 6-7 polis gerçekleştirmesine rağmen tutanakta 192 polisin imzasının olduğuna dikkat çeken avukat Ateş, “Müvekkilim taşımacılık yapmaktadır. Kendisine verilen bavulları söylenen adrese teslim etmesi istenmiştir. Müvekkilimi yakalayan polisler narkotik polisidir. Yakalama tutanağı olay yerinde tutulmamıştır, gerçeği yansıtmıyor” dedi.
Esra Alus'un Milliyet'te yayımlanan haberine göre, avukatın talebi üzerine tutanakta neden 192 polisin imzasının bulunduğu, operasyona katılan polislere de soruldu. Narkotik polislerinden Muhammet Mustafa Göçebe, “Biz sanığın kullandığı aracı kimlik kontrolü ve doğrudan arama için durdurduk. Hakkında herhangi bir ihbar yoktu. Aracın bagajında uyuşturucu hap olduğunu tespit ettim” dedi. Sanık avukatı Ateş’in “192 polis de orada mıydı?” sorusu üzerine Göçebe, “Takip bölümünde 50 personel görev yapar, idari bölüm uzaktadır” dedi. Tanık polis de “Operasyon sırasında 6-7 kişi vardık” dedi.
Polisler hakkındaki soruşturmayı yürüten için savcı Hüseyin Kara şu çarpıcı tespitlerde bulundu: “Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü büyük kapsamlı operasyonlarda, ihbar, takip, dinleme ve benzeri görevlerle ilgili çeşitli bürolardan personel görevlendirildiğini, bu nedenle büyük kapsamlı operasyonlarda olay anında görevli personel sayısının az olduğunu bildirmiştir. Diğer personellerin olaydan haberdar ve ilgili olması nedeniyle imzaları bulunmaktadır. Bu nedenle müsnet suç unsuru oluşmamıştır.”
Şikâyetçilerin avukatları karara itiraz etti. Kararla ilgili görüşüne başvurduğumuz hukukçular şunları söyledi:
Hüseyin Ersöz (Avukat): “Herhangi bir yerde gerçekleşmiş olan bir adli vakada o adli vakayı gözlemleyen ve olay yerinde yaşanan gelişmeleri takip eden görevlilerce tutanak altına alınır. Bunun dışında olay yerinde bulunmayan ve adli vaka ile ilgili bilgisi ve görgüsü olmayan kolluk personelinin bu tutananaklara imza atması, hiç yaşamadıkları olayları yaşamış gibi ifade etmeleri hukuka uygun değildir. Aramalarla ilgili olarak CMK 221. maddede, hakkında arama işlemli uygulanan kimseye el konulan arama eşyasını içeren bir belge verileceği ifade edilmiştir. Bu tutanak aramada hazır bulunan kişiler tarafından düzenlenir.”
Coşkun Atılğan (Eski hâkim, avukat): “Tutanak öyle bir güçtedir ki, sahteliği bir başka tutanakla ya da yazılı belgeyle ortaya konulabilir. Tutanağa böyle bir ispat gücü verilmesinin sebebi de kamuoyunun kolluk kuvvetlerine peşinen duyduğu güven kaynaklıdır. Bu güvene sırtını dayayarak aslında görmediği, gözlenmelediği, iştirak etmediği vakayla ilgili tutanağı imza eden kamu görevlisi, kamu görevini kötüye kullanmıştır. Hem de evrakın sahte tanzim edilmesine sebebiyet vermiştir. Burada zedelenen husus sadece kişi hak ve özgürlükleri değil aynı zamanda kamu otoritesidir.”