'Savcılar daha aymaz olsa, 'Öcalan'la görüşmek' suçu icat edecekler'

'Savcılar daha aymaz olsa, 'Öcalan'la görüşmek' suçu icat edecekler'

Roni Margulies (Taraf, 13 Haziran 2012)

 

Öcalan'la ne konuşalım

 

Türk Devleti’ne bayılıyorum! Vallaha. Bu kaçıncı Türk devletidir, bilemiyorum, ama şurası bence kesin: En mükemmeli bu.

Daha öncekiler çok daha geniş alanları işgal etmiş ve çok daha çeşitli kavimleri zapt edip kılıçtan geçirmiş olabilir.

Olsun. Önemli olan nicelik değil, nitelik. Bizimki bu işleri daha ustaca yapıyor.

En çok da, bu işleri yaparken herkesi salak yerine koyma ustalığından hoşlanıyorum.

Yahu, Abdullah Öcalan’ı yakalamışsın, kimsenin ulaşamadığı bir adada tamamen tecrit etmişsin, kim görüşecek kim görüşmeyecek sen karar veriyorsun, görüşmeleri tüm ayrıntılarıyla kaydediyorsun, gelen giden zaten senin silahlı personelinin gözleri altında senin izninle senin temin ettiğin teknelerle gelip gidiyor, her görüşen hakkında zaten kolum kadar dosyaların var, hepsinin cemaziyülevvelini biliyorsun.

Dahası, Abdullah Öcalan’la senin görevlilerin görüşüyor, konuşuyor, tartışıyor, yol haritaları çiziyor, protokoller hazırlıyor.

Ve bütün bunlar yıllardır oluyor.

Londra’da olduğum yıllarda zaman zaman Kürt derneklerine giderdim. Hoparlörden bir ilan yapılır, derin bir sessizlik olur, herkes kulak kesilir ve Öcalan’ın mesajları okunurdu.

Günde 24 saat devletin kartal bakışları altında esir yaşayan bir kişinin bu mesajları devletten habersiz göndermesi mümkün olmadığına göre, bu kişinin paranormal ve metafizik güçleri büyük ihtimalle olmadığına göre, İmralı ile dış dünya arasındaki tüm iletişim, haberleşme, yazışma, bilgilendirme filan devletin bilgisi dahilinde yapılıyor. Yıllardır.

Bütün bunları aklımızda tutalım, başka bir şey anlatacağım.

Dünya hukuk tarihinde, ilk Türk devletlerini saymazsak, bir davanın avukatlarının topluca tutuklanmasının çok az örneği var. Irkçı beyaz Güney Afrika Cumhuriyeti’nde bir davanın 11 avukatı tutuklanmış. Tansu Çiller döneminde, 1993’te, 23 avukat Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından tutuklanmış.

Bir de, geçen sene 21 kasımda 41 avukat KCK davası kapsamında gözaltına alındı ve 36’sı tutuklandı.

İddiaya göre, bu avukatlar KCK “Önderlik Komitesi” üyeleri.

Yine iddiaya göre, bu avukatlar Abdullah Öcalan ile yapılan 56 görüşme sonrasında Öcalan’ın 130 talimatını örgüte iletmiş, İmralı ile Kandil veya İmralı ile BDP arasında “köprü” görevi yapmış, ilettikleri talimatlarla PKK’nin silahlı, bombalı, mayınlı eylemleri sonucunda 132 güvenlik görevlisi ve sivil vatandaş ölmüş ve 471 kişi yaralanmış.

Avukatların tutuklanmasının ardından, bir avukatın bir düğünde yaptığı silah atışının fotoğrafı medyada “PKK kamplarında atış talimi yaparken” çekilmiş bir fotoğrafa dönüştü. Avukatlardan bazıları hakkında medyada “dağ kadrosundaki avukatlar”, bazıları için “Yunanistan kampında bomba eğitimi alan avukat” ifadeleri kullanıldı.

Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar, KCK avukatlarının avukatlarından biri. Mahkemede savcı, Öcalan’la şunları şunları konuşmuşsunuz, dava dışında siyasî konular tartışmışsınız, diyor, “Şimdi yakalandınız işte!” der gibi. Ne konuşacaktık yahu, diyor Aktar, hava koşullarını mı tartışacaktık? Ağzından çıkanları bütün Türkiye’nin dikkatle izlediği bir kişiyle havadan sudan mı konuşacaktık?

KCK avukatları davasının temeli bu işte.

Medyanın heyecanlı hayallerini bir yana bırakırsak, avukatlar davasının asıl ve temel suçlaması “köprü” meselesi.

Savcılar biraz daha aymaz olsa, “Öcalan’la görüşmek” diye bir suç icat edecekler.

Başka bir suç yok çünkü ortada. Ne silah var, ne külah, ne eylem, ne de başka bir şey. Avukatlar avukatlık etmiş. Ve bunu yaparken ellerinde roketatar ve kalaşnikoflarla mahkeme salonunu basmamışlar.

Suç şu: Öcalan’la görüştünüz, 130 talimat ilettiniz, 132 kişi öldü, 471 kişi yaralandı.

İşte, devletin hepimizi salak yerine koyma becerisini seviyorum ben.

Ulan, bu avukatlar bu müvekkille gizlice mi görüştü?

Görüşürlerken siz neredeydiniz? Haberiniz yok muydu?

Dinlemiyor muydunuz?

Tabii ki dinliyordunuz. Hem dinliyor, hem kaydediyor, hem not tutuyordunuz.

Demek ki, ya yalan söylüyorsunuz, talimat filan verilmedi.

Ya da 132 kişi öldürülsün, 471 kişi yaralansın diye talimat verildi. Ve siz bunu biliyordunuz, ama devlet olarak önlem almadınız.

Memlekette doğru dürüst yargı olsa, suç duyurusunda bulunurdum.

Ama yok, bulunamıyorum.