İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına rağmen ısrarla tahliye edilmeyen Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala hakkındaki tutuklamaya sevk kararına savcı olduğu dönemde imza atan Adalet Bakan Yardımcısı Hasan Yılmaz’ın icraatlarının anımsatılmasını suç saydı. Avukat Aslı Kazan hakkında, "Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Osman Kavala'yı tutuklayan hakimlerin listesini soruyor. Ama unutulmasın. Kavala o dosyadan tahliye oldu. Kavala'yı tekrar tutuklamaya sevk eden ve yanlı/delilsiz iddianame hazırlayan Hasan Yılmaz HSK 1. Daire üyesi. Haksız tutuklatan, haksız tutuklayandan hesap mı soracak?" paylaşımı nedeniyle hakaret suçundan dava açıldı. Savcılık, Kavala’nın siyasi nedenlerle ve haksız biçimde cezaevinde tutulduğu yönündeki AİHM kararına rağmen tahliye edilmemesi ve bu nedenle Türkiye için Avrupa Konseyi’nin yaptırım sürecini başlatmasına rağmen, davayı AİHM kararlarını emsal göstererek açtı. Dava, Kazan’ın dosyanın avukatlarından olmasına rağmen Adalet Bakanı’ndan soruşturma izni alınmadan açıldı.
Kavala’nın Gezi davasından beraat ettiği gün, daha önce resen tahliye edildiği 15 Temmuz dosyasından yeniden tutuklanması büyük tepki toplamıştı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de AİHM kararına rağmen verilen yeniden tutuklama kararını gündemine almıştı. HSK, o dönem tutuklama kararını veren isimlerin listesini istemişti.
Avukat Kazan da sosyal medyadan, tutuklamaya sevk yazısını yazan ve Kavala hakkında aynı eylemlerle farklı dava açan ismin daha sonra HSK 1. Daire üyeliğine seçilen Adalet Bakan Yardımcısı Hasan Yılmaz olduğunu anımsatarak, “Haksız tutuklatan, haksız tutuklayandan hesap mı soracak?” paylaşımını yaptı.
Yılmaz’ın bu paylaşımla ilgili olarak suç duyurusunda bulunması üzerine Kazan hakkında soruşturma başlatıldı.
Kazan, savcılıkta verdiği ifadede, Yılmaz’ın eylemlerini anımsatarak eleştiride bulunduğunu söyledi ve avukat olması nedeniyle bakanlık izni olmadan soruşturma yürütülemeyeceğini anımsattı.
Buna karşılık İstanbul Başsavcılığı, 3 Ocak’ta Kazan hakkında iddianame hazırladı. Kavala’nın AİHM kararına rağmen tutuklu kalmasını sağlayan ve her duruşmada tutukluluk halinin devamını isteyen savcılık, Kazan hakkındaki iddianamede AİHM kararlarını hatırladı.
İddianamede, şöyle denildi:
“Soruşturma konusu olay, şüphelinin anılan sözlerinin ifade hürriyeti kapsamında olup olmadığı müştekinin şeref, onur ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte olup olmadığı noktasında odaklanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; ifade özgürlüğü ile bireysel hak, menfaat ve özgürlüklerin çatıştığı durumlarda; siyasilerin eleştirme, düşüncelerini ifade etmesi ile kişilerin nam ve şöhretlerinin, onur ve haysiyetlerinin korunması arasında adil bir dengenin kurulması gerektiğini kabul etmektedir. İfade özgürlüğünün kullanılmasında açıkça sövme içeren ifadelerin düşünce ve ifade özgürlüğü ile amaçlanan demokratik çoğulculuk ilkesine uygun düşmediği, kişilik haklarına saldırılmasının ifade ve basın özgürlüğünün koruma şemsiyesinden yararlanamayacağı kabul edilmektedir.”
Altı sayfalık iddianamede 4 sayfa boyunca AİHM ve AYM kararları sıralandıktan sonra Kazan hakkında neden dava açıldığı anlatılmaya çalışıldı. İddianamede, “Müşteki Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakan Yardımcısı ve kamu görevlisidir. Soruşturma konusu olay şüphelinin sosyal medya hesabından müştekiye hitaben sarf edilen sözlere ilişkindir. Şüphelinin müştekinin onur, şeref ve saygınlığına somut bir fiil ve olgu isnat etmek suretiyle saldırıda bulunduğu değerlendirilmiştir” denildi.
Kazan’ın şeref ve saygınlığa yönelik saldırısının ise “yanlı/delilsiz iddianame hazırlama, haksız tutuklatma" ifadelerinden kaynaklandığı iddia edildi. Bu ifadelerin somut bir fiil ve olgu isnadı niteliğinde olduğu, şeref, onur ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte bulunduğu kaydedildi.
İddianamede, “Müştekinin Cumhuriyet savcısı kökenli bir bürokrat ve kamu görevlisi olması, ifade özgürlüğünü kullanma yönünden geniş bir etki alanına sahip olmaması nazara alındığında kendisine yönelik olarak sarf edilen sözlerde eleştiri ve tepki sınırlarının aşıldığı, müştekinin şeref, onur ve saygınlığına saldırıda bulunulduğu, anılan sözlerin müştekinin yürüttüğü kamu görevi sebebiyle sarf edildiği, söz konusu eylemin objektif olarak herkes tarafından algılanabilir bir mecra olan sosyal medya aracılığıyla işlenmesi sebebi ile aleniyet unsurunun gerçekleştiği, böylece şüphelinin üzerine atılı kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret suçunu işlediği hukuken değerlendirilmiştir” denildi.
İddianamede, Kazan’ın 3 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılması, suçun alenen işlenmesi nedeniyle verilen cezanın altıda bir oranında arttırılması talep edildi.