Soprano Zehra Yıldız ölümünün 11.yılında iki konsele anılıyor.Cumhuriyet yazarı Elvin İlyasoğlu santçıya yazısında yer verdi;Müzik sanatçısı nasıl saygınlık kazanır ve bu saygınlığını nasıl uzun yıllar koruyabilir? Bu işin sırrı son derece disiplinle çalışmak, besteciye saygıyı hiç elden bırakmamak ve kendine iyi bakmak gibi ana başlıklarda toplanabilir. Yazıma böylesi bir konu seçmeme birkaç olay birden neden oldu. Soprano Emma Kirkby’yi ve çellist Natalia Gutman’ı Boğaziçi Üniversitesi konserlerinde dinlerken her ikisinden de benzer izlenimler edindim. İkincisi, bugünlerde 11. ölüm yıldönümü nedeniyle anılacak olan Zehra Yıldız’ı yeniden düşünmek; üçüncüsü ise Zeynep Oral’ın Kültür Bakanlığı tarafından basılacak yeni Leyla Gencer kitabı için benden bir yazı istemesi oldu. Emma Kirkby ve Natalia Gutman’ı dinlerken bir konserden çok bir ayin ortamına giriyor dinleyici. Her ikisi de yılların birikimini sergiliyor, bunca yıl bir numara olabilmenin özelliklerini taşıyorlar. Giyim kuşam, makyaj, abartılı tavırları, et ve kemikten oluşan varlıklarını bir yana bırakıp, bestecinin yüceliğine erişebilmek için adeta soyunmuş bir ruh sergiliyorlar. Her şeyin tepesinde besteci var. Onun yazdığı notadan, onun yaşadığı dönemin özelliklerinden asla ödün vermek yok. Emma Kirkby’yi Purcell şarkılarında, J.S.Bach’ın Kahve Kantatı’nda nasıl soluk almadan izleyip, o duru sesini içime sindirdimse, Natalia Gutman’ı da Schumann’ın Fantezi parçalarında, Mendelssohn’un güzelim Re Minör Piyanolu Triosu’nda aynı duyarlılıkla dinledim. (Eşliğindeki piyanistimiz Gökhan Aybulus da harikaydı.) Gutman, Şostakoviç’i, Haçaturyan’ı yakından tanımış, Şnitke, Avro Part, Gubaidulina aile dostları olmuş, onun için yapıtlar bestelemişler. Sviatoslav Richter, Isaac Stern, Martha Argerich ile defalarca sahneyi paylaşmış... Bu sanatçıların başlıca değer ölçüsü, besteciyi dinleyiciye en doğru haliyle aktarabilmek. Bu, önünde eğildikleri kutsal bir görev. Yüzlerce kez sahneye çıkmışlar ama hâlâ çocuklar gibi heyecan duyuyorlar. Bu da sanata saygının bir parçası. Zehra Yıldız'ı on birinci ölüm yılında anıyoruz Zehra Yıldız, on bir yıl önce bir beyin kanaması sonucunda, en verimli çağında yitirdiğimiz güzelim operacımız. Bugünün gençlerine örnek olacak o kadar çok yönü var ki! Bir gün rapor almadan, çalıştığı yapıtı tüm yönleriyle öğrenerek bestecisine en yakın biçemde seslendirmek için çırpınan, yeri doldurulamayan sopranomuz. Onun canlandırdığı Tosca’yı, Salome’yi, Senta’yı, Aida’yı, Madam Butterfly’i unutmak çok zor. Fidelio’yu bizler göremedik, çünkü Heidelberg Operası’ndaki son Fidelio temsilinin ardından geçirdiği beyin kanamasıyla aramızdan ayrıldı. Ardından yazılan yazılar Türkiye’deki kadar yabancı basında da sayfalar doldurdu. Genç yeteneklere destek olmak için kurulan Zehra Yıldız Kültür ve Sanat Vakfı, her yıl aralık ayında bir anma gecesi düzenlemekte. Bu yıl Süreyya Operası’nda yapılacak anma konseri iki kez yinelenecek: 27 ve 29 Aralık geceleri saat 20.00’de. Katılımcılar: Maestro Antonio Pirolli yönetimindeki İstanbul Devlet Opera ve Bale Orkestrası eşliğinde, bas Burak Bilgili, soprano Birgül Su Ariç, mezzosoprano Asude Karayavuz, bariton Orhan Yıldız ve opera sahnemizin gencecik yıldızlarından soprano Gülbin Kunduz ile tenor Ahmet Baykara. Ayrıca Arjantinli soprano Gisele Zivic, rengârenk şarkılarıyla konserlere coşku katacak. Adı önceden afişlerde yer alan tenor Bülent Bezdüz ise duyuru sıralamasını uygun bulmadığı için son dakikada katılmayacağını açıklamış