AKP, yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde, 2002'de iktidara gelmesinden bu yana en ağır yenilgisini aldı.
Seçmen, 31 Mart'ta seçimi 13 bin 729 farkla kazanan Millet İttifakı'nın CHP'li adayı Ekrem İmamoğlu'nun mazbatasının YSK'nın seçim yenileme kararıyla iptal etmesine tepkisini, Cumhur İttifakı'nın AKP'li adayı Binali Yıldırım ile arasındaki oy farkını, itiraz ve tartışmaya yer bırakmayacak şekilde, yüzde 9'a çıkararak gösterdi.
Oylarındaki artış, İmamoğlu'na sadece muhalefetten değil, Cumhur İttifakı ortakları AKP ve MHP'den de önemli oranda oy kaydığını ortaya koydu.
İstanbul seçimi, yıllardır "İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır. İsatnbul'u kaybeden, Türkiye'yi kaybeder" diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidar partisi AKP açısından önemli bir kırılma noktası olabilir. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Yardımcısı Ekonomi Bakanı Ali Babacan ile eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun başını çektiği isimlerin yeni parti kurma girişimlerini de hızlandırabilir.
Ekrem İmamoğlu'nun resmi olmayan sonuçlara göre 780 bine yakın oy farkla kazandığı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimiyle ortaya çıkan sonuçlar ve siyasi kulislerde bundan sonraki sürece ilişkin yapılan değerlendirmeler şöyle:
23 Haziran seçimi için hem AKP-MHP, hem de CHP-İYİ Parti ittifakı, seçime katılımı arttırmak için hemşehri dernekleri üzerinden yoğun kampanya yaptı. Hatta Ramazan Bayramı'nda Binali Yıldırım Diyarbakır, Ekrem İmamoğlu Karadeniz turuna çıktı. Ancak seçimlere katılım beklendiği gibi çok yüksek olmadı ve geçen seçime göre sadece 0,54 oranında arttı.
31 Mart'ta İstanbul'da seçime katılım oranı üzde 83,88'ken, ilk verilere göre 23 Haziran'da katılım oranı yüzde 84,42'ye çıktı. Bunda, AKP'nin itirazı üzerine YSK'nın kısıtlı olduğunu tespit ettiği seçmen sayısındaki artış da etken oldu. 31 Mart'ta 23 bin 165 kısıtlı seçmen oy kullanamazken, bu sayı, 23 Haziran'da 44 bin 852 artışla 68 bin 165'e yükseldi.
23 Haziran seçimlerine göre Ekrem İmamoğlu, İstanbul'un 39 ilçesinin tamamında oylarını en az yüzde 3, en fazla yüzde 10 oranında artırdı. İmamoğlu'nun en az oy artışı yaptığı ilçeler, Sultangazi ve Sultanbeyli'de yüzde 3 civarında olurken, CHP yönetimindeki Adalar'da oy oranı artışı yüzde 10'un üzerine çıktı.
CHP ilk kez İstanbul'un en muhafazakar ilçeleri arasındaki Fatih dahil, 31 Mart'ta AKP'nin önde olduğu 12 ilçede seçimi ilk sırada tamamladı. İmamoğlu, muhafazakar seçmenin yoğun olduğu ve 31 Mart'ta Yıldırım'ın önde olduğu Bahçelievler, Bayrampaşa, Beykoz, Beyoğlu, Çekmeköy, Eyüpsultan, Fatih, Sancaktepe, Şile, Tuzla, Üsküdar ve Zeytinburnu'nda yarışı önde tamamladı.
Binali Yıldırım'ın oyları ise 31 Mart'a göre 48,63'ten, yüzde 45,09'a geriledi. Bu durum, Yıldırım'ın bir kısım oyunun da İmamoğlu'na kaydığını ortaya koydu.
31 Mart'ta MHP seçmeninin bir bölümünün İmamoğlu'na oy verdiği biliniyor. 23 Haziran'daki seçimin sonuçları ise daha önce Yıldırım'a oy veren AKP ve MHP seçmeninin en az yüzde 3,5'inin İmamoğlu'na oy verdiğini ortaya koyuyor.
Geçen seçimde yüzde 1,5 oyu olan Saadet Partisi seçmenden yüzde 1'lik bir oyun da İmamoğlu'na kaydığı anlaşılıyor.
31 Mart'ta 30 bin dolayında oy alan ve 23 Haziran'da adayını çeken DSP'nin oylarının da İmamoğlu'na gittiği görülüyor.
Seçimin önemli sonuçlarından birisinin de, "sandıkta değişimin olabildiğine" inanması oldu. 17 yıldır iktidarda olan AKP'nin her seçim başarısı sonrasında muhalefet, "Oylar çalındı, mühürsüz oylar geçersiz sayıldı, hile yapılıyor" iddialarını dile getiriyordu. Son olarak İstanbul seçiminin iptal edilmesiyle, muhalefette, "Artık sandıkla iktidar değişimi dönemi bitti" görüşü hakimdi.
Seçim iptali kararının hemen ardından özellikle CHP'de, "AKP kaybedeceği bir seçimi yeniletmez, seçimi almak için herşeyi yaparlar" karamsarlığı hakimdi.
23 Haziran seçimi, Türkiye seçmeninin, iktidar ne kadar güçlü olursa olsun, ikna olmadığı seçim iptaline onay vermediğini gösterdi. Seçmen İmamoğlu'nu "mağdur" olarak görüp, tartışmasız bir sonuçla belediye başkanlığına taşıdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP'nin iktidara geldiği 2002 seçimlerinden bu yana hep siyasette "risk alarak kazanan" siyasetçi olarak biliniyor.
Geçmişte Kürt Sorunu'nun çözümüne yönelik "çözüm süreci", sonrasında başkanlık sistemine geçişle ilgili Anayasa değişikliği ve son olarak 24 Haziran 2018'deki genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine risk alarak giren Erdoğan, bu seçimlerde kendisi yarıştığı için her keresinde de kazandı. Ancak 31 Mart yerel seçimlerinde ilk başka İstanbul sonuçlarını kabullenmiş görünen Erdoğan, bir çok yorumcuya göre özellikle damadı Berat Albayrak'ın başını çektiği ekibin de ısrarıyla İstanbul seçiminin yenilenmesi için YSK'ya yoluna gidilmesine ikna oldu.
Fakat Erdoğan gerek kampanya sürecindeki kafa karışıklığı, gerekse seçmenin seçim iptaline ikna olmaması nedeniyle istediği sonucu alamadı.
İmamoğlu'nun seçimi açık ara kazanmasındaki en önemli etken olarak, seçmenin "mağdurun yanında yer alması" olarak gösteriliyor. İktidara bir anlamda "mağduriyetlerle" gelen AKP'nin, 31 Mart yerel seçimlerinde, seçim iptalini sağlayarak İmamoğlu'nu mağdur konumuna düşürdüğü algısının etkili olduğuna dikkat çekiliyor.
Seçimden çıkan sonuç, "Oylar çalındı" gerekçesini gösteren AKP'nin bu söylemine seçmenin ikna olmadığını da ortaya koyuyor. Zira seçimin iptaline temel gerekçe olarak kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkan ve üyeleri gösterilmişti. Seçmenin, bu kurullardaki görevlendirmelerden CHP adayını sorumlu tutmadığı, "oylar çalındı" söyleminden etkilenmediği görülüyor.
AKP'nin seçim kaybındaki en önemli nedenlerden birisi olarak da seçim stratejisindeki kafa karışıklığı gösteriliyor.
31 Mart seçimlerini "ülkenin beka sorunu" üzerine kuran ve İmamoğlu ile ona destek verenleri "PKK ile işbirliği içinde olmakla" suçlayan Erdoğan ve ittifak ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli'nin, 20 Haziran'da Anadolu Ajansı aracılığıyla servis edilen "Öcalan'ın HDP seçmenine tarafsızlık çağrısı yaptığına" ilişkin mesajına destek vermesinin, AKP ve MHP tabanlarının tepkisine yol açtığı ifade ediliyor.
AKP ve MHP tabanından İmamoğlu'na yönelik en az yüzde 3,5'luk oy kaymasının en önemli nedenlerinden birisinin de Erdoğan ve Bahçeli'nin PKK lideri Abdullah Öcalan'ın mektubu üzerinden, Kürt seçmeni etkileme girişimi gösteriliyor.
23 Haziran seçimlerinde en çok merak edilen konulardan birisi de seçimde Öcalan'ın, iktidar partileri tarafından "tarafsızlık çağrısı" olarak yorumlanan mesajı karşısında Kürt seçmenin tavır değiştirip değiştirmeyeceğiydi. Ancak seçim sonuçları Kürt seçmenin yoğun yaşadığı yerlerden, İmamoğlu'na oy desteğinin arttığını ortaya koydu.
Bunun nedeni olarak HDP'nin seçimlerde tavır değiştirmeyeceğini net olarak ortaya koymasının yanısıra, genç Kürt seçmenin, Öcalan'ı önemli bir figür olarak konumlandırmasına karşın, eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'ı tanıyor ve onun siyaset yapma anlayışını daha yakından bilmesine bağlanıyor.
Demirtaş'ın özellikle genç seçmen üzerinde etkili olduğu biliniyor. Ayrıca Kürt seçmenin Erdoğan ve Bahçeli'nin Öcalan mesajı üzerinden oy alma hesabına da tepkisini ortaya koyduğuna işaret ediliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 31 Mart yerel seçimlerinde parti olarak ilk sırada olunmasına karşın, İstanbul dahil birçok büyükşehirin kaybedilmesi nedeniyle, hem kabinede, hem de parti yönetiminde değişiklik yapması bekleniyordu. Erdoğan da 31 Mart gecesi, seçmenin mesajını aldıklarını belirtip, "değişim" mesajı vermiş ancak İstanbul seçiminin yenilenmesi kararı nedeniyle, seçim sonrasına ertelenmişti.
Erdoğan'ın, siyasetçi kökenli olmamaları nedeniyle parti grubu tarafından da eleştirilen Bakanlar Kurulu'ndan başlamak üzere parti yönetiminde de önemli değişikliklere gitmesi bekleniyor. Parti yönetiminde değişim için bir genel başkan seçimsiz olağanüstü kongreye gidilmesi de olasılık dahilinde değerlendiriliyor.
23 Haziran seçimlerinde AKP'nin ağır bir yenilgi almasının, partide bir iç tartışma ve özeleştiri sürecini başlatması bekleniyor. Parti içinden bir muhalif hareketin doğmasına fazla şans tanınmasa da, Erdoğan'ın "eski yol arkadaşlarının" başlattığı "yeni parti kurma" girişimlerini hızlandırmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Bu kapsamda bir süredir Anadolu'yu gezen Ahmet Davutoğlu ile Abdullah Gül'ün destek verdiği Ali Babacan'ın, bir sonraki genel seçimlere girecek şekilde, yeni parti kurma girişimlerini hızlandırmaları bekleniyor.
Cumhur İttifakı'nın İstanbul seçimini açık farkla kaybetmesi nedeniyle bir "erken genel seçimin" gündeme gelip gelmeyeceği de merak konusu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçimden sonraki ilk açıklamasında "yeni bir erken seçim bahsi açmayı" ülke açısından en büyük kötülük olarak nitelendirerek, "Acaba Bahçeli erken seçim çağrısı yapar mı?" yorumlarına erkenden yanıt vermiş oldu.
AKP'de de Türkiye'nin seçim yorgunu olduğu ve artık seçim gündeminden uzaklaşması gerektiği görüşü hakim.
Seçimden başarıyla çıkan CHP ve ittifak ortağı İYİ Parti'de de şu anda bir erken seçim talebi yok.
CHP, başta 3 büyük kent olmak üzere, partili belediye başkanlarının başarısını, bir anlamda genel seçimlerin "provası" olarak görüyor. O nedenle de CHP'li belediyelerin icraatlarını ortaya koymaları için zamana gereksinimleri olduğu için "hemen bir erken seçimi" seslendirmiyor. Kulislerde, 2023'deki genel ve cumhurbaşkanlığı seçiminin kaderini, ilerleyen süreçteki siyasi konjonktürün belirleyeceğine dikkat çekiliyor.