Seçime 3 gün kala İç Anadolu'da seçmen ne düşünüyor?

Seçime 3 gün kala İç Anadolu'da seçmen ne düşünüyor?

İç Anadolu'daki seçmen eğilimlerini inceleyen Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, seçime 3 gün kala izlenimlerini paylaştı. Atay, "İç Anadolu denince, zihnimde bir ‘hilal hattı’ simgesel olarak yer etmiştir. MHP’nin ‘hilal’i, ‘ampul’ün yüksek voltajı altında epey silikleşti, ama hiç topyekûn silinmedi. AKP tulum çıkaramıyorsa bunda MHP’nin rolü büyük" dedi.

Atay, "Çok farklı dinamiklerle şekillenen başkent Ankara’yı dışta tutmak kaydıyla bölgede seçim, MHP açısından, uzun zamandır 'Ampul'ün voltajı altında silikleşmiş 'Hilal'in hatlarının yeniden belirginleştirdiği 7 Haziran kazanımlarını koruma çabasıyla geçecek. AKP açısından da bıçak sırtı bir tek başına iktidarı yakalama yolunda, özellikle bu bölgede kendisine kültürel yakınlık ve yatkınlık içinde olduğunu düşündüğü MHP tabanını ne pahasına olursa olsun 'ayartma' mücadelesiyle görüşünü dile getirdi.

Tayfun Atay'ın Cumhuriyet gazetesindeki izlenimleri şöyle:

İç Anadolu deyince ilk aklıma gelen 1980 öncesi sağ-sol çatışmalarında MHP’yle bağlantılı dillendirilen “hilal hattı” olur hep. Çok zaman geçti, ayrıntılarını unuttum, ama hatırlayabildiğim kadarıyla MHP ve ülkücü hareketin İç Anadolu’yla ona bitişik bölgelerin bazı illerindeki etki gücü doğrultusunda bu coğrafyayı adeta “hilal” gibi kuşatarak buradan tüm Türkiye’ye yönelik (şiddete de dayalı) hâkimiyet kurma çabasına dair bir iddiaydı bu.

Aradan çok zaman geçti ve eski defterleri açma niyetinde değilim. Esas söylemek istediğim, İç Anadolu denince bölgede MHP’ye gönül ve destek veren bir taban eşliğinde bir uçta Niğde, Nevşehir’den başlayıp yukarıya doğru Kırıkkale, Çankırı üzerinden Yozgat, Sivas, Kayseri, Konya’ya doğru diğer ucu inen bir “hilal hattı”nın zihnimde simgesel olarak yer etmiş olması...

Köprüden çok su aktı Köprülerin altından çok su aktı. Özal’lı 80’ler, Erbakan’lı 90’lar ve AKP’li 2000’ler derken MHP’nin “Hilal”i İç Anadolu’da “Ampul”ün yüksek voltajı altında epey silikleşti. Ama hiç topyekûn silinmedi ve AKP bu bölgede hâlâ tulum çıkaramıyorsa bunda MHP’nin alandaki köklü yeri ve etkisinin rolü büyük. Üç gün sonraki seçimde de gidişatı, belki de sonucu etkileyecek faktör, bu bölgede aralarında kıran kırana mücadelenin sürdüğü bu iki partiden MHP’nin diğeri karşısındaki performansı olacak.

Çünkü artan terör olaylarının Kürt seçmen üzerinde iktidar açısından istenilen sonucu vermemesi, AKP’nin çalışmalarını MHP’ye doğru yoğunlaştırmasına ve bu partiden kendisine kayabilecek oylarla milletvekili sayısını artırıp tek başına iktidarı yakalama hedefine yöneltmiş görünüyor.

Dolayısıyla, çok farklı dinamiklerle şekillenen başkent Ankara’yı dışta tutmak kaydıyla bölgede seçim, MHP açısından, uzun zamandır “Ampul”ün voltajı altında silikleşmiş “Hilal”in hatlarının yeniden belirginleştirdiği 7 Haziran kazanımlarını koruma çabasıyla geçecek. AKP açısından da bıçak sırtı bir tek başına iktidarı yakalama yolunda, özellikle bu bölgede kendisine kültürel yakınlık ve yatkınlık içinde olduğunu düşündüğü MHP tabanını ne pahasına olursa olsun “ayartma” mücadelesiyle.

Tabloya biraz daha yakından bakalım...

 

Eskişehir: CHP’nin nazar boncuğu

 

Eskişehir için CHP’nin İç Anadolu’daki nazar boncuğu demek yanlış olmaz. Partinin Ankara’da dâhil olmak üzere AKP karşısında tek üstünlük sağladığı il burası. 7 Haziran’da altı milletvekilliğinin 3’ü CHP, 2’si AKP, biri de MHP’nin oldu. Ama bu, bir başka yanılgı yaratmasın! Eskişehir tarihsel olarak merkez sağ eğilimin hep önde olduğu bir kent ve tarihinde ilk defa son seçimde CHP’nin birinciliği söz konusu.

Bunda belediye, daha doğrusu Yılmaz Büyükerşen faktörünün payı büyük.

“Yılmaz Hoca”, istikrarlı ve başarılı başkanlığıyla Eskişehir’in merkez sağ dokusunun CHP’ye yöneliminde etkili olmuş. Denilebilir ki bir zamanlar Türkiye’de hâkim siyasi gelenek olan merkez sağ ülke genelinde AKP’ye çözelirken Eskişehir’de CHP’ye çözelmiş. Tabii Eskişehir halkının sağcı, dindar veya milliyetçi de olsa bunların hepsini bağlayıcı şekilde sivil, liberal ve “açık toplum” arzulu bir yaşamsal tercihten yana olması da bunda etkili. O yüzden CHP 2’nci sıra milletvekili adayı Utku Çakırözer, “Eskişehir gibi Türkiye” sloganıyla hareket ettiklerini söylüyor.

Eski AP’li aday Yine o yüzden AKP bu ilde dindar-muhafazakâr vurgulu siyaset yerine daha liberal ve merkez sağ çizgiye oynadığını düşündüren bir strateji izliyor. Bu doğrultuda kentte genel bir sempatiye mazhar olan Eskişehir Ticaret Odası başkanı Harun Karacan’ı 7 Haziran’ın dindar-muhafazakârlık katsayısı daha yüksek adayı yerine ikinci sıraya oturtmuş. 3’e de Davutoğlu’nun ekonomi danışmanı, Boğaziçi Üniversitesi hocası ve babası 1980 öncesinde ilin AP milletvekili olan Emine Nur Günay’ı yerleştirmiş.

İl başkanı Dündar Ünlü aday değişikliğinin kendileri açısından bir “sinerji” yarattığının altını çizerken bir özeleştiride de bulunarak 7 Haziran’da geleceğe endeksli olmak yerine geçmiş kazanımlara endeksli bir politika yürütüp savunmacı refleksle girdiklerini, ama bu seçimde bundan vazgeçtiklerini söylüyor.

 

AKP’nin şansı yok

 

CHP cenahında ise hem parti seçmenleri ve yetkilileriyle hem de partiye yakın STK’lerle yaptığımız görüşmeler, artan terör olaylarının Eskişehir gibi hangi siyasi eğilimde olursa olsun seçmeni bilinçli bu kentte faturanın öncelikle AKP’ye kesileceği yönünde bir değerlendirmeyi öne çıkarıyor. Ayrıca insanların Eskişehir’de yaşam biçimi kaygısı üzerinden oy kullandığının unutulmaması gerektiği; “Etle rakı, Tatar’ın hakkı” denilen bir yerde gerektiğinde (mesela yerel seçimlerde) MHP’linin bile CHP’ye oy verdiğini; dolayısıyla böyle bir ortamda AKP’nin şansı olmadığını vurguluyorlar. ETO başkanı Harun Karacan’ın kentteki sempatisinin de sadece AKP’nin 2’nci milletvekilliğini korumasını sağlayacağı ileri sürülüyor.

MHP ise 2’nci milletvekili hedefinde ve “Açılım” politikasının başta AKP olmak üzere bu politikanın gönüllü temsilcisi HDP ile üstü örtük temsilcisi CHP’ye oy kaybettireceği söyleniyor. İl Başkan Yardımcısı Salih Yıldırım bu aday listesinde 2’nci sıraya çok anlamlı bir ismi 12 Eylül öncesi cinayete kurban gitmiş gözde MHP milletvekili Gün Sazak’ın yeğeni Metin Nurullah Sazak’ı yerleştirdiklerini belirtiyor.

Şehirde HDP’nin de önceki seçimlere göre hatırı sayılır oy artışı olduğu dikkati çekmekte. 2011’de 3500 civarında oy alan parti, 7 Haziran’da 19 bin oya ulaşmış. Ancak tabii bu artış, siyasi ve resmi baskıları da beraberinde getirmiş. HDP İl Başkanı Ahmet Uluçelebi, devletin, valinin, emniyet müdürünün baskılarıyla karşı karşıya olduklarını belirtiyor. Köylerin tehdit edildiğini, dolaylı olarak valilik, doğrudan da muhtarlar aracılığıyla, eğer çocuklarınızın geleceğini, iş bulmalarını istiyorsanız bu “terör partisi”ne oy vermeyin dendiğini söylüyor.

 

Davutoğlu ‘lider’ değil

 

Konya’da aday listelerindeki tek değişiklik, vekil seçildikten sonra cemaat bağlantısı ortaya atılan Işık’ın yerine Sargun’un eklenmesi Konya’da 2011’de de milletvekili dağılımı 11 AKP, 2 MHP ve 1 CHP şeklindeydi, ama 7 Haziran’da Konyalı bir Başbakan’la seçime giden parti yine de yüzde 4 oy kaybetti. Bunu seçimi “çantada keklik” görüp çok çalışılmamasına bağlayan partililer, o yüzden basına pek yansımayan sessiz ve derinden bir çalışma yürütmekteler. Aday listelerinde 7 Haziran’dan tek değişiklik, milletvekili seçildikten sonra Gülen Cemaati bağlantısı ortaya atılan Rüveyde Gülseren Kozak Işık’ın yerine eski il başkanı Ahmet Sargun’un 4’üncü sıradan listeye eklenmesi.

AKP’nin yüzde 4 oy kaybının MHP ve HDP arasında bölüşüldüğünü ilin nabzını tutan güvenilir isimler söylüyor. Konya’da Kürt nüfus Cihanbeyli, Kulu ve Merkez ilçelerde yoğunlaşmakta ve ilk iki ilçede HDP ikinci parti. O yüzden terör patlamasının Kürt seçmen üzerindeki karşılığının HDP’ye daha yoğun yönelme yaratıp partinin az da olsa bir milletvekilini zorlama ihtimali olduğu belirtiliyor.

 

CHP halka inemiyor

 

Konya’da 1 milletvekili olan CHP, Ereğli ve Akşehir gibi daha seküler dokulu ilçelerden oy alıyor. Ancak CHP’nin temel sorunu, Konya’da halka inememesi ve “dinsizlerin partisi” şeklinde oluşmuş algıyı kıramaması, kırma yolunda hiçbir şey yapmaması. Bununla birlikte Kemal Kılıçdaroğlu’nun soz zamanlardaki diyaloğa açık, uzlaşmadan yana ve en önemlisi kimseye sataşmadan kendi projelerini anlatmaya odaklı tutumu, partiye yönelik önyargılarda bir kırılma da yaratmış.

CHP İl Başkanlığı’nda görüştüğümüz yetkililer, “Önce Türkiye” diyen uzlaşmacı politikanın, reaktif olmaktan çok projeleriyle ön almaya yönelik “proaktif” tavırlarının bir 2’nci milletvekili getireceği iddiasındalar. Bu amaçla beklentilerin en fazla olduğu ile Ereğli’den Ali Cemal Cömert’i 2’nci sıraya çekmişler.

AKP’nin Konya’daki stratejisinde de Ahmet Davutoğlu’nun “Konyalı”lığını tüm seçmenlere yönelik “barışçı” bir üslupla dillendirme çabası dikkati çekiyor. İl Başkanlığı’ndaki bir yetkili şunları söyledi: “MHP milliyetçi bir parti ve onlara gelin o zaman Konya milliyetçiliği yapalım ve şehrimizden bir başbakanı destekleyelim diyoruz. CHP’lilere daha ferah ve refah, istihdam imkânlı bir Konya için hemşehrinizi destekleyin çağrısı yapıyoruz”.

Bununla birlikte tabloya daha mesafeli ve karşılaştırmalı bakan tecrübeli gözler, Konya’da AKP’li halkın dahi Davutoğlu’nu Erdoğan’a kıyasla bir lider olarak görmediklerini, “iyi bir Hoca olabilir, ama lider kumaşı yok” dediklerini belirtiyor.

 

Gül, hep ‘emanetçi’ oldu

 

Kayseri’de MHP 2011’deki 1 milletvekilini 7 Haziranda 3’e çıkarmış. Bunun bedeli, AKP’den seçilmiş 5 vekilden 4’ünün listeye konmaması olmuş.

Ama yeni AKP adaylarıyla ilgili şayialar da almış yürümüş. Bunlar arasında basına da yansımış olduğu üzere kökeni Kayserili de olsa Kocaeli’nden “ithal” olarak 5’inci sıraya yerleştirilen Hülya Nergis’in Kocaeli’nde başı açık Kayseri’de ise kapalı olarak halkın karşısına çıkması tartışmalara yol açmış.

Kayseri ve AKP ilişkisi söz konusu olduğunda şehir AKP’ye cumhurbaşkanı, başbakan, grup başkan vekili, meclis başkanı ve bakan verdi ama onun partiye gösterdiği teveccühün yarısı şehre yansımadı diyenler var. Bu arada Gülen Cemaati ile bağlantılı sayılan Boydak şirketler grubuna yönelik operasyonların da Kayseri’de çok ciddi ekonomik sıkıntılara yol açacağı, bunun da seçimlerde AKP aleyhine bir durum yaratacağı kaydedilmekte.

 

Samimi değil

 

Tabii Kayseri ve AKP denince akla asıl Abdullah Gül geliyor. Kamuoyunda parti-içi gerilim ve rahatsızlıkların sonucu olarak Gül’ün bir yeni harekete öncülük edip etmeyeceği tartışmaları da var. Ancak mememleketi Kayseri’de Gül açısından bir dinamizm hiç hissedilmiyor. Aksine, seslendirilenler, Kayserilinin bile Gül’ü samimi ve yeterli görmediği şeklinde. Özellikle Erdoğan karşısında pasif kalışına, Metin Feyzioğlu olayında bir cumhurbaşkanı ağırlığı koyamamasına, salonu terk eden Erdoğan’ın peşinden (“tin tin” ifadesi kullanıldı!) gidişine vurgu yapılıyor. Bu güçsüzlük hali, şehrin nabzını tutan bir başka yetkin ağızca şöyle değerlendiriliyor: “Gül her zaman hazıra kondu, kardeşinden başka Kayseri’de kimseye hayrı dokunmadı ve her zaman ‘emanetçi’ oldu. Geçici genel başkan, geçici başbakan ve geçici cumhurbaşkanı şeklinde!.. Erdoğan’ın açtığı yolda hep emanet makamlara geldi.”

 

Hedef düzenlemesi

 

MHP, Kayseri’de 7 Haziran’da ciddi bir sıçrama ile 3’e çıkardığı milletvekili sayısını korumaya çalışırken CHP de 2’nci milletvekili için maddi imkânsızlıklara ve her türlü belediye baskısına, zabıta ekiplerinin eşitsiz bir seçim yarışına yol açan engellemelerine rağmen uğraş veriyor. 1974-80 yılları arasında kentte CHP’den belediye başkanlığı yapmış Niyazi Bahçecioğlu’nun oğlu ve Beğendik grubunun hem damadı, hem de yönetim kurulu başkan yardımcısı olan İbrahim Bahçecioğlu’nun 2’nci sıradan aday gösterilmesi, bu hedefe varma yolunda bir düzenleme.

 

Lütfullah Kayalar faktörü

 

Lütfullah Kayalar faktörü Yozgat’ta 7 Haziran’da AKP 3, MHP 1 milletvekili çıkardı. Ama o zaman Lütfullah Kayalar ortada yoktu.

1980’lerde ANAP milletvekili ve bakan olan Kayalar, Yozgat nezdinde bir efsane isim ve o, bu seçimde kentin bağımsız milletvekili adayı. Beş dönem milletvekilliğinde Yozgat’ta hiç kimseye ayrımcılık yapmadan hizmet ettiği herkesin teslim ettiği bir nokta. Diğer taraftan Kayalar’ın hayli hareketli ve hararetli bir faaliyetin sürdüğü seçim bürosunda öne çıkarılan husus, AKP döneminde, kentten yüzde 66 oy almış bu partinin Türkiye’de yüzde 10 oy aldığı yerlere yaptığı hizmeti Yozgat’ta yapmadığı şeklinde. Daha doğrusu Yozgatlı olsa da AKP’li olmayan yerlere hizmet gitmediği iddia ediliyor.

Tabii bunlar AKP karşıtı iddialar, ama kente ilişkin bir başka gerçek hemen herkesi AKP dönemine ilişkin bir zafiyet olarak düşünmeye sevk edecek mahiyette. 2002 ile 2015 arasında Yozgat’ta nüfus yüzde 28 azalarak 680 binden 400 bine düşmüş. Sonuçta da 6 milltvekili çıkan Yozgat’ın vekil sayısı 4’e düşmüş. Hâlbuki Lütfullah Kayalar milletvekili olduğunda 5 olan sayı, onun döneminde 6’ya çıkmış. İnsanlar bunu kayalar marifetiyle artan yatırımlara ve nüfus artışına bağlıyor. 2002 sonrasında ise yatırımlar düşüp fabrikalar kapanınca nüfus göçü sonucu sayı 4’e düşmüş.

 

Yoksullara merkez

 

Bu durum AKP için ne ölçüde dezavantaj, orası belirsiz. Parti İl Başkanlığı’na ziyarette karşımıza çıkan tablo, bir yandan seçim çalışmaları yürütülürken diğer yandan da kömür talebiyle, iş talebiyle ya da bir parça harçlık talebiyle odaya yağan insanların görüntüsü. Bu, AKP’nin iktidar gücüyle Yozgat yerelinde yoksullar için nasıl bir çekim merkezi olduğunu da işaret ediyor. Parti yetkilileriyle konuşmamızda altı çizilen husus ise tabanı oluşturan kitlenin “hep aynı yemeği yemekten usandığı” için partiye 7 Haziran’da yenilenme yolunda bir ders vermek istediği ama şimdi tekrar sahiplendiği... Lütfullah Kayalar’ın ise ilde CHP’den MHP’ye giden emanet oyları alacağı, böylece AKP’ye faydası, MHP’ye zararı olacağı öne sürülüyor.

Tabii MHP cenahı tam tersini düşünüyor ve AKP’ninağır topu Bekir Bozdağ gibi Akdağmadeni’nden olduğu içinKayalar’ın esas olarak AKP oylarını alacağı söyleniyor. Ayrıca eskiDYP’li, ANAP’lı zengin iş adamlarıve onların çevresi AKP’yi desteklediği için Kayalar’ın CHP’denziyade yine AKP’den oy koparacağı belirtiliyor. Bu çerçevede MHP, kendi oylarını 6-7 bin artırarak 2’nci milletvekilliği hedefine kilitlenmiş durumda.

 

 

Çankırı: Ülkücü “omurga”nın varlık mücadelesi

 

Devlet Bahçeli’nin ülkücü hareketin omurgası olarak tanımladığı, bir dönem de (1971-72 arası) ülkü ocaklarına genel merkezlik yapmış Çankırı, MHP ve AKP arasındaki ilişkilerin 7 Haziran sonrası artan terör olaylarıyla hayli gerildiği bir yer. Şehit ve Gazi Yakınları Derneği’nce düzenlenen mitinge AKP’ye angaje bir durum söz konusu gerekçesiyle katılmayıp kendisi ayrı miting düzenleyen MHP’ye yönelik suçlamalar böyle bir durum yaratmış.

Buna bağlı olarak 1 Kasım rekabeti hararetli geçiyor. 7 Haziran’da ilin 2 milletvekilliğini de almış olan AKP’nin il yöneticileri, kendileri açısından önceki seçimdeki durgunluğun kaybolduğunu, özellikle HDP’nin barajı geçerek meclise girmesinin yarattığı üzüntü ile o dönem oy kullanmayanların çok pişman olduğunu ve şimdi bunların AKP’ye oy vereceğini kaydediyorlar. Tabii MHP’nin koalisyon arayışlarındaki sözde “Hayır’cı” tutumun da AKP’ye temayülü artıracağını ekliyorlar.

Buna mukabil MHP cephesi, Şubat 2015’te göreve başlayan yeni ve dinamik bir kadro ile girdikleri 7 Haziran seçimlerinde partilerinin ildeki oyunu yüzde 4-5 oranında artırdıklarını, şimdi de 35-45 bin oy aralığı hedefleyip milletvekili çıkarma beklentisinde olduklarını söylüyor. MHP önceki seçimde bazı sandıklardan gelen şaibe kokularının da üzerine giderek bütün seçim sandıkları ve seçmenlere yönelik köy köy tarama gerçekleştirmiş. İl Başkanı Çetin Kapdan, ilk defa her köye girebildiklerini ve ellerindeki kayıtlarla bu defa herhangi bir usulsüzlük ya da istismara kurban gitmek istemediklerini ifade ediyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MHP: Hayır’daki “hayır” ve “Tuğrul Erdoğan”

İç Anadolu’da hemen her yerde karşımıza çıkan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Her şeye hayır” dediğine ilişkin değerlendirmelere de not düşelim. MHP’yi bölgede en çok zorlayacak ve AKP’nin de MHP’ye yönelik en çok üstüne gideceği husus bu olacak gibi görünüyor. Gerçekten halk arasında sohbetlerde MHP’ye oy vermiş olanların bile böyle bir yakınmada bulunduklarını gözlemek mümkün.  Aslında aynı yaşam biçimini sürdüren insanlardan oluşan iki parti tabanı, Türkiye genelini ilgilendiren kimlik-temelli seçim mücadelesinin uzağında yerel nimetlerden istifade etme noktasında bir rekabet içindeler. O yüzden de pek çok Anadolu şehrinde MHP tabanı kendi partisinin koalisyon şeklinde de olsa iktidara gelmesini bekliyor, buna aykırı bir siyasi tasarruf da onları hayal kırıklığına uğratmış görünüyor.

Tabii ki Türkiye genelinde Başkan Bahçeli’nin yaptığı gibi, gittiğimiz her ilde de MHP yetkilileri bu algıyı değiştirme yolunda çaba göstermekte. Terörü yeniden azdıran AKP’nin daha öncesinde “Açılım” adı altında tam tersi politikalar izlemiş olması, karşı argüman olarak öne çıkartılıyor. 7 Haziran “açılım süreci”ni sona erdirdi ve her gün şehit cenazeleri gelmekte, böyle bir ortamda AKP’ye oy nasıl verilir, hangi vicdan buna el verir deniyor.

Ama en “harbi” çıkışı MHP Çankırı İl Başkanı Çetin Kapdan yapıyor ve diyor ki “MHP özü itibarıyla ideolojik bir parti ve kırmızı çizgileri var. Eğer bu nedenle bir fatura ödenecekse öderiz, fakat insanlar oy verecek diye bile taviz vermeyiz”.

Bir de tabii Tuğrul Türkeş olayı da konuşmalarda, sohbetlerde sıklıkla gündeme geldi ve onun üzerinden de AKP’nin MHP’yi zaafa uğratıp oy devşirebileceği tartışmaları öne çıktı. Bu bakımdan da MHP Kayseri İl Başkanı Baki Ersoy’un hayli keskin ve “fantastik” bir çıkışına şahit olduk. Şöyle: “Bizim için bu saatten sonra Tuğrul’la Bilal’in bir farkı yok! O, artık Tuğrul Türkeş olmaktan çıkmış ‘Tuğrul Erdoğan’ olmuştur!..”