Seçimlerde AKP-HDP savaşı

Seçimlerde AKP-HDP savaşı

Türkiye'de ülkenin en önemli sorunu olarak gösterilen ‘Kürt sorunu'nu çözmek için son dört yıldır müzakere eden iktidardaki AKP ile HDP arasındaki 7 Haziran seçim rekabeti büyüyor. Oy kaybetmemek için “Kürt sorunu yoktur” iddiasını dillendirmekle başlayıp, HDP’yi PKK ile eşdeğer tutmaya kadar giden AKP karşısında kendini seçmene demokrasi yanlısı olarak gösteren bir HDP var. Uzmanlar; AKP-HDP rekabetinde HDP’nin daha başarılı olduğunu AKP’nin ise çelişkili mesajlarla halkın kafasını karıştırdığını söylüyor.

Ülkedeki Kürt sorununu çözmek için başlatılan ‘çözüm süreci’nin sonuna kadar arkasında olduğunu vurgulamak isteyen dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan “Ben bu yolda baldıran zehiri içmem gerekirse içerim. Çünkü hedefimiz terör sorununu ortadan kaldırmak” demişti. HDP’li heyetlerle yapılan her buluşmayı kamuoyuna “çözüm sürecinde adım adım ilerliyoruz” diye sunan AKP, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile HDP heyetini ortak basın toplantısıyla halkın karşısına da çıkarmıştı. Ancak gün geldi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birdenbire “Ülkede Kürt sorunu yoktur” demeye başladı. 7 Haziran genel seçimleri öncesinde yapılan bu açıklama ne kadar şaşırtıcı olsa da Erdoğan, bu açıklamasından geri adım atmadığı gibi Kürt sorunu olduğunda ısrar edenlerin ‘ülkenin gerçeklerini inkar etmek’ suçunu işlediği mesajını vermişti. 7 Haziran için seçim kampanyaları başladığında Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Başbakan Ahmet Davutoğlu da miting meydanlarındaydı ve hedeflerinde çözüm sürecini son dört yıldır birlikte yürüttükleri HDP vardı.

HDP ise demokrasiden ödün vermeyeceğini, AKP’nin sadece oy hesabı yaparak Kürt seçmenle ilgilendiğini, çözüm sürecinden uzaklaştığını söylüyor. Miting meydanlarının en heyecanlı rekabeti AKP ile HDP arasında yaşanıyor. Peki bu rekabet ne anlama geliyor? AKP ne yapmak istiyor? Kamuoyunda dilden dile yayıldığı gibi HDP’nin halk nezdinde topladığı sempati sandığa nasıl yansıyacak?

“Demirtaş'ın başarısı”

Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi Başkanı Sinan Ülgen Deutsche Welle’nin sorularını yanıtlarken; 7 Haziran seçiminin iki kritik değişkeni olan noktaya gelindiğini, bunlardan birincisinin HDP’nin yüzde 10’luk seçim barajını aşıp aşmamasıyla, ikincisinin AKP’nin tek başına iktidar olmak için yüzde 44 oranında oy alıp almamasıyla ilgili olduğuna dikkat çekiyor. Çözüm sürecinin duraklama noktasına girdiği andan itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AKP’nin Kürt oylarını kendi bünyelerine tutmaya ve AKP’den giden diğer oyları da kendilerine çekmeye dönük bir kampanyaya imza attığını söyleyen Ülgen, “Öyle ki bu kampanyada ilkler yaşandı: Erdoğan Kuran’la kürsüye çıktı. Her mesajda din vurgusu öndeydi” diyor. “Buna karşın HDP’nin barajı geçmesi büyük ihtimal” diyen Ülgen, “’7 Haziran seçimi, son iki seçime oranla çok daha önceden bilinmesi zor ve sürprizlerle dolu bir seçim olacak” yorumunu yapıyor.

AKP ile HDP arasındaki rekabetin büyümesinin arkasında iki partinin de aynı havuzdan oy almak istemesinin yattığını anlatan Ülgen, bu havuzda Kürt oyları ile HDP’ye barajı geçirecek AKP karşıtı oyların olduğuna vurgu yapıyor. AKP’nin son dönemde özellikle HDP’nin PKK ile bağlantılı olduğunu öne çıkararak, kendisine karşı olan liberal kesimin HDP’ye oy vermesini önlemeye çalıştığını ancak bunda başarılı olamadığını dile getiren Ülgen; “Şu bir gerçek ki HDP; yüzde 10 gibi çok büyük bir siyasi barajı aşmaya çok yakın bir noktaya geldi. Hatta, aşıyor. Bu da HDP’nin, Selahattin Demirtaş’ın büyük başarısıdır” değerlendirmesi yapıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın HDP’nin barajı geçmemesine takmasının da anlamlı olduğunu vurgulayan Ülgen, “Çünkü HDP barajı geçerse Erdoğan en azından kendi istediği nitelikte bir başkanlık sistemini ısrarla kamuoyunun önüne getiremeyecek” diyor. Seçim sonuçlarını, HDP’nin barajı aşıp aşmamasının çok farklı yönlere götüreceğini anlatan Ülgen, Türkiye genelinde büyük sempati toplayan HDP’nin bu sempatiyi oya dönüştürme potansiyelinin de çok yüksek olduğunu söylüyor.

“İktidarı kaybetme korkusu”

AKP’yi ve Kürt siyasetini yakından bilen Gazeteci Sedat Bozkurt da Deutsche Welle’ye 7 Haziran’ın asıl aktörünün HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, kurumsal aktörünün de HDP olduğunu söylüyor. HDP’nin barajı aşıp, meclise girmesi durumunda AKP’nin tam 70 milletvekili kaybedeceğini hesaplayan Bozkurt, “AKP’nin en büyük rakibi HDP, çünkü kendisini iktidardan edecek tek parti olarak HDP’yi görüyor” değerlendirmesi yapıyor. Kürtlerden oy gelmeyeceğini anlayan AKP’nin ‘çözüm sürecini’ çöpe attığını, ancak bu politika da işe yaramayınca meydanlarda “Çözüm sürecinin sahibi biziz” mesajı vermeye başladığını anlatan Bozkurt, “HDP ise hedefinden şaşmadı. Çözüm sürecini, iktidarda kim olursa olsun yürütmeye kararlı olduğunu halka açıkça anlattı. HDP’nin bu noktada kendine koyduğu bir görev var: AKP’yi durdurmak ve geriletmek” diyor.

Çözüm sürecinin AKP’nin ötesinde tamamen Türkiye’ye ait bir süreç olduğuna vurgu yapan Bozkurt, gelinen noktada AKP’nin kimseye “Bu süreci ben bitirdim” diyemeyeceğini söylüyor. Sürecin öyle ya da böyle seçim sonrasında da mutlaka yürüyeceğini ve AKP’nin çok önüne geçeceğini anlatan Bozkurt, bunun farkında olan HDP’nin, kamuoyunda speküle edildiği gibi AKP’yle işbirliğine girişmesinin mümkün olmadığına dikkat çekiyor. “Bu yüzden AKP-HDP rekabetinde AKP güven kaybediyor, HDP ise halk tarafından daha samimi bulunuyor” diyen Bozkurt, HDP’nin barajı aşmasıyla birlikte Türkiye’de siyasetin renginin bütünüyle değişeceğini söylüyor. Bozkurt, “Öyle ki; AKP anketlerinde bile HDP, barajı geçiyor. İlginçtir; HDP’ye CHP’den de büyük oy kayması var. Bu da bize miting meydanlarında halkla en iyi iletişimi HDP’nin kurduğunu gösteriyor” yorumunu yapıyor.

Peki; oylar güvende olacak mı? Bozkurt, bu soruya “Eğer çıkıp da HDP’nin yüzde 9,8 oy aldığını açıklayan olursa buna kimsenin inanmayacağı ortada. Bunun AKP de farkında ve bu seçimde AKP, seçim güvenliği konusunda daha titiz. Bu titizlik onların da itibarı için çok önemli. Zaten neler olacağını hep birlikte göreceğiz” diyor.