MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin işareti ile 24 Haziran'a çekilen cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimlerinde önemli bir yere sahip seçmen gruplarından biri de milliyetçiler. Toplam seçmenin yaklaşık üçte birini oluşturan ve yarısının AKP'ye oy verdiği bilinen milliyetçilerin seçim atmosferinin dil ve üslubu hakkında belirleyici olduğunu söyleyen Cumhuriyet yazarı Kemal Can, milliyetçilik yarıştırmanın MHP ile CUmhur İttifakı kuran AKP'yi zorladığnıı söyledi. "AKP ile birlikte görüntü veren milliyetçiliğin 'bağımsızlığı' azalıyor" diyen Can, "Milliyetçiler arasında ideolojinin zarar gördüğü ve sivilliğine halel geldiği" değerlendirmesi yapıldığından bahsetti.
Kemal Can haberinde, Ülkü Ocakları ve Nizamı Âlem Ocakları eski genel başkanı, BBP’de ve MHP’de siyaset yapmış Yeni Çağ gazetesi yazarı Servet Avcı'nın da "anahtar ve belirleyici bir rol kazanmasına rağmen milliyetçiliğin bu dönemde zarar gördüğünü, sivilliğine halel geldiğini, önümüzdeki dönemde milliyetçi aydınların bunu tartışması gerektiğini savunduğunu" belirtti.
Cuhmuriyet'ten Kemal Can'ın 24 Haziran seçimlerinde etkili olan milliyetçilerin durumunu analiz ettiği haberi aynen şöyle:
24 Haziran seçimlerine çok kısa bir süre kaldı. Birbirinden çok farklı anketler açıklanıyor, birbirine çok zıt değerlendirmeler yapılıyor, yüksek iddialar dolaşımda. Bütün bu farklara rağmen, sürpriz sonuçların mümkün olduğu, çok kesin öngörülere imkân vermeyen bir seçim atmosferi olduğu konusunda genel bir mutabakat var. Çok küçük sayısal farklarla önemli değişikliklerin yaşanması da, önemli sayısal değişikliklere rağmen her şeyin aynı kalması da olası. Seçime kısa bir süre kalmışken kararsız oranı hâlâ yüksek, stratejik oy kullanma eğilimindeki seçmen sayısı da artıyor. Bu yüzden, seçimde etkili olacak kilit seçmen gruplarının eğilimleri, tercihleri ve bu davranışlarının gerekçeleri çok merak ediliyor. Belki ilk defa, daha çok sayıda seçmen kendi gibi düşünmeyenlerin de ne düşündüğünü merak ediyor.
4 Haziran sonuçlarında kilit rol oynayacak seçmen gruplarından biri de hiç kuşkusuz milliyetçiler. Toplam seçmenin yaklaşık üçte birini oluşturan milliyetçi seçmen, sadece sayısal büyüklüğü açısından değil, seçim atmosferine damgasını vuran dil ve üslup açısından da son derece belirleyici. İktidar blokunu oluşturan AKP , MHP ve BBP’ninCumhur İttifakı , büyük ölçüde milliyetçi - muhafazakâr seçmene ve bu çevrelere hitap eden bir propaganda diline dayanıyor. CHP, İyi Parti ve SP tarafından oluşturulan Millet İttifakı içinde de iktidarla çeşitli nedenlerle sorunları olan önemli miktarda milliyetçi seçmenin yer aldığı biliniyor. Tıpkı diğer seçmen bloklarında olduğu gibi, milliyetçi seçmenin iktidar ve muhalefet saflarındaki dağılımı, 24 Haziran’daki ve belki devamındaki tabloyu önemli ölçüde belirleyecek.
Yedek anahtar “Bizimkiler bildikleri, tanıdıkları yoldan ayrılmayı çok istemezler ama önlerine çıkan, arkalarından çeken filan olunca da kim olduğuna bakmadan girişirler. Önce tepki verir sonra ne olduğunu, kim olduğunu sorarlar, kolay celallenirler ama zor değişirler.” Üç kuşaktır milliyetçi bir aileye mensup olduğunu söyleyen Nevşehirli esnaf, kendi çevresini, milliyetçi seçmeni böyle tarif ediyor. Yaklaşık çeyrek asırlık siyasal veriler bu tarifi tamamen değilse de kısmen doğruluyor. En hızlı reaksiyon veren ve etkilenebilen seçmen grubu milliyetçiler, seçmen üzerinde kısa vadede en etkili olan sembol ve sloganlar da milliyetçilikle ilgili. Son yıllarda en kalabalık oy hareketleri de milliyetçi seçmende görülüyor
Milliyetçi seçmenin ve milliyetçi teyakkuzun sonuçlar üzerindeki belirleyici etkisi için en yakın ve çarpıcı örnek, 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 seçimleri arasındaki fark. 16 Nisan referandumunda da, milliyetçi seçmenin önemli bir kısmının “evet” tarafında yer almayıp muhalefet safına geçmesi, sonuç üzerinde etkili olmuştu. 24 Haziran seçimlerine, milliyetçi seçmenin Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı arasında bölündüğü bir tabloyla gidiliyor. İktidar, ekonomik krizin bile dış düşmanlarla, beka davası ile ilişkilendirildiği seçim atmosferiyle milliyetçi seçmeni yakınında tutmaya çalışıyor. Muhalefet ise milliyetçi seçmene geçmişi hatırlatarak sonuç almaya çalışıyor. Cumhur İttifakı 1 Kasım, Millet İttifakı 16 Nisan sonucunu tekrara çalışıyor.
Sanılanın aksine kendisini milliyetçi olarak tarif eden seçmenin çok büyük bir bölümü, MHP ve İyi Parti’de değil AKP’de. “Milliyetçiliği ayaklar altına aldığı” zamanlarda bileAKP seçmeninin önemli bir kısmı kendisini milliyetçi olarak tanımlıyordu. Milliyetçi seçmenin neredeyse yarısı AKP’ye oy verdi, vermeyi düşünüyor. Durum böyle olunca, milliyetçi seçmenin seçim sonuçlarına etkisini değerlendirmek için sadece MHP ve İyi Parti arasındaki hareketliliğe bakmak yeterli olmuyor. AKP’nin milliyetçi seçmenle ve milliyetçilikle ilişkisine de yakından bakmak gerekiyor. Ayrıca bu ilişki bölgesel olarak farklar gösteriyor, Karadeniz hariç kıyı bölgeleri ve metropollerde, milliyetçilerin AKP’deki temsil oranı düşüyor ve bu bölgelerdeki milliyetçi seçmen aidiyete değil tepkilere göre karar vermeye yöneliyor, kimlik özellikleri dışındaki söylemlere de daha açık davranıyor.
Konyalı olan, uzun süre Kayseri’de çalışmış ve şimdi de Niğde’de ticaret yapan Ramazan Altıntaş, kıdemli bir ülkücü. Uzun süre bölgede gazetecilik ve yöneticilik yapmış olan Altıntaş, milliyetçi - muhafazakâr seçmen deposu olan Orta-Doğu Anadolu’da AKP’nin kırılması zor bir hegemonya kurduğunu, son dönemlerde uç veren ekonomik rahatsızlıklara dönük olarak da seçmene yoğun bir markaj uygulandığını anlatıyor. Seçim paketlerinin, seçmenin yüzde 20’si olduğunu söylediği en yoksul ve gündem izlemeyen kesimler üzerinde beklenenden fazla etkisi olduğunu söylüyor.
“Selçuklu coğrafyası” olarak tanımlanan, yıllarca MHP’nin ve sağın kalesi olarak bilinen Orta-Doğu Anadolu’da konuştuğumuz herkes benzer tespitler yapıyor. Milliyetçi seçmenin bu bölgedeki yönü, MHP ve İyi Parti’nin birbirlerinden aldıklarıyla değil, AKP’deki oylarını ne kadar geri alabileceğiyle belirlenecek. Bu bölgelerde, AKP’lilerin “nasıl olsa aynı havuza gidecek” diyerek milliyetçi oyların MHP’ye dönüşüne de önlem almaya çalıştığı anlatılıyor.
AKP milliyetçi seçmenin önemli bir ağırlığını her zaman kontrol etti. Fakat, 2015’ten itibaren Kürt meselesindeki sert rota değişikliği ve Batı’yla sertleşen ilişkiler yoluyla daha açık milliyetçi bir çizgiye yöneldi. Bu yöneliş, daha önce merkez sağ partilerde yapılanın aksine ele geçirme değil ortaklık sonucu üretti. Cumhur İttifakı da ağırlık merkezi milliyetçilikte bir blok olarak doğdu. Kürt meselesi ve Batı karşıtlığı oy konsolidasyonunun merkezine yerleşti. Bu genel tablonun büyük ölçüde devam ettiği görülmekle birlikte, 24 Haziran öncesinde Cumhur İttifakı’nın iç dağılımının sorun olmaya başladığı görülüyor: AKP’deki rahatsız milliyetçilerin MHP’ye oy vererek, MHP’nin mutsuzlarının da sandığa gitmeyerek “ders vermek” isteyebileceğinden söz ediliyor.
Milliyetçilerin, milliyetçi seçmenin ve milliyetçiliğin etkisi artıyor gibi görünüyor ama bir siyasi hareket olarak “bağımsızlığı” azalıyor. İktidarın kullandığı bir ideolojik enstrüman görüntüsü pekişiyor. Milliyetçi seçmen, sadece savunma için göreve çağrılan bir role sıkışıyor. Ülkü Ocakları ve Nizamı Âlem Ocakları eski genel başkanı, BBP’de ve MHP’de siyaset yapmış Yeni Çağ gazetesi yazarı Servet Avcı, anahtar ve belirleyici bir rol kazanmasına rağmen milliyetçiliğin bu dönemde zarar gördüğünü, sivilliğine halel geldiğini, önümüzdeki dönemde milliyetçi aydınların bunu tartışması gerektiğini savunuyor.
MHP’lilere, milliyetçilere Erdoğan’a oy vermeme çağrısı yapan ve Erdoğan’ın milliyetçilerle ilişkisinin pragmatik olduğunu söyleyen MHP milletvekili Atila Kaya da “Çıkışıma aldığım olumlu tepkiler, bu rahatsızlığın çok yaygın olduğunu gösteriyor” diyor. “Muhalefetin ‘eskiye döneceğiz’ tezi, AKP’lilerce milliyetçilik için de geriye gidiş riski şeklinde anlatılıyor. İyi Partililer de sadece Erdoğan’ın eskiden söylediklerini hatırlatıyor ama bu çok etkili olmuyor” diyen ülkücü eski politikacı, milliyetçi seçmenin yoğunluklu olduğu bölgelerde, Cumhur İttifakı’yla milliyetçilik yarıştırmanın zorluğuna işaret ediyor. Buna karşılık, uzun süredir kullanılan “beka endişesi” kartının da biraz zayıfladığı anlaşılıyor. Milliyetçi seçmen içinde de “en önemli sorun” sıralamasında ekonominin açık ara öne çıkması da önemli bir değişken. AKP’deki milliyetçi seçmeni kızgınlıkların mı, endişelerin mi yönlendireceği, seçim sonucunu belirleyecek.
Türkiye sağı ve milliyetçilik konusunda pek çok kitabın yazarı Modern Türkiye’de Siyasal Düşünce serisinin editörü, Birikim Dergisi Yayın Koordinatörü Tanıl Bora, milliyetçi seçmen profilinin tarihsel arka planı hakkında şunları söylüyor:
- Türkiye’deki milliyetçi seçmen tabanını nasıl tanımlayabiliriz?
Milliyetçi hamasete kulağı bilhassa açık bir profil çizebiliriz. Sadece doğrudan doğruya milliyetçiliğin acil gündemine angaje olanları kastetmiyoruz. Aslında, başka konulardaki dertlerini, kaygılarını, arzularını da milliyetçilik üzerinden anlamlandırmaya ve siyasallaştırmaya yatkın olanlardan söz etmek, daha sağlam bir tarif olur. Zaten Türkiye’de milliyetçilik malzemesinin siyasetin ideolojik harcındaki payı çok zaman yüksek olmuştur.
Hususi anlamda bir milliyetçi seçmenin, MHP’yle beraber ortaya çıktığını kabul etmeliyiz. Daha doğrusu, 1965’te, 1969’da MHP’ye dönüşecek olan CKMP’nin yönetimine Türkeş ve kadrosunun gelmesiyle... Bahsettiğimiz profil elbette 1965’ten önce de vardı. Fakat merkez sağın, yani DP-AP çizgisinin kazanında erimiş haldeydi.
- MHP çizgisindeki seçmenle diğer sağ seçmen arasında ilişki veya bağ nasıl gelişti?
Türkeş’in siyasi çıkışından sonra, 1970’te de dindar-muhafazakâr Milli Görüş hareketi başladı. Böylece, merkez veya genel sağ içinde daha önce milliyetçi-mukaddesatçı denen ideolojik yönelim, oradan kopmuş oldu. Fakat kimyasal bir işlemdeki gibi kesinkes de ayrışmadı tabii. Bir yandan, merkez sağ kendi içindeki milliyetçi-muhafazakâr kanat vasıtasıyla bu kopan parçalara hitap etmeyi sürdürdü, aynı zamanda oralardan ideoloji ve kadro bakımından beslendi. MHP ve Milli Görüş gelenekleri de, merkez sağ üzerindeki nüfuzları üzerinden güçlendiler. Diğer yandan MHP’yle Milli Görüş arasında, ideolojik düzlemde bir çekişme, seçmen tabanında da geçişlilik devam etti.
AKP’nin özelliği, Milli Görüş kökünden gelerek merkez sağı asimile etmesi sayesinde, bu meddücezir üzerinde çok büyük bir hegemonik güç kazanmasıdır. MHP , AK P iktidarının ilk yıllarında bu basınç altında milliyetçi tabanın özerk varlığını konsolide etmeye odaklanmıştı. 2015 Haziran seçiminden beri, 1970’lerde Milliyetçi Cephe’lere katılımıyla, 1990’lardaysa DYP’deki nüfuzuyla uyguladığı siyasete döndü: İktidarı “dışarıdan” desteklemek ve buradan fiili güç edinmek yanında bir “fikri iktidarda” havası da estirmek. İyi Parti ise AK P’nin Milli Görüş “bazlı” olarak yaptığını uyarlayarak, bir yeni merkez sağ inşa etme iddiasında.
- Milliyetçi seçmen profilinin kendi içinde bir farklılaşmadan söz edilebilir mi?
1994 yerel seçimlerinden itibaren ortaya çıkan bir vakıa var. Ondan önce, MHP esasen Orta-Doğu Anadolu oylarıyla var oluyordu. 1994’ten beri, daha önce de ayağını sağlamca bastığı Doğu Akdeniz havzasında çok güçlenirken, yeni bir zemin olarak Ege’de bir varlık kazanmaya başladı ve bu eğilim istikrar kazandı. Orta-Doğu Anadolu’da ise geriledi, kalelerini gitgide kaybetti. Kaba bir şema çizersek, sekülerliğe, kısmen Türkçülüğe de daha yatkın, CHP’yle geçişliliğe daha açık bir kıyı MHP’si ile, daha dindar-muhafazakâr, AK P’yle geçişliliğe daha açık bir kara MHP’sinden söz edilebilir. Yine gayet şematik söylüyorum, İyi Parti daha ziyade kıyıların, MHP daha ziyade karanındır. Bundan gayrı, MHP’nin memnuniyetsizlerini, üçüncü bir taraf olarak hesaba katmak gerekebileceğini eklemeli.