Sedat Ergin

Hürriyet yazarı Sedat Ergin

Ergin'in "CHP kurultayı nasıl okunmalı" başlığıyla (6 Şubat 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Türkiye’nin genç kuşakları için pek de tanıklık etmedikleri türden bir parti kongresi oldu geçen hafta sonu Ankara’da yapılan Cumhuriyet Halk Partisi’nin 36. Olağan Kurultayı.

Sıkça rastlandığı gibi, liderin tek aday olarak katıldığı, delegelerin rutin bir tasdik işleminde bulunduğu standart kongrelerden biri değildi. Genel başkana karşı bir başka adayın çıkıp meydan okuduğu, politikalarını ve partinin gidişatını kürsüden açıkça sorguladığı ve sandıkta yarışa girdiği çekişmeli bir kongre oldu.

***

Neresinden bakılırsa bakılsın, Yalova milletvekili Muharrem İnce’nin bu iddiayı ortaya koymuş olması, kuvvetli hitabeti ile itirazlarını seslendirmesi, 2018 yılı başında Türkiye’nin bir büyük kitle partisinde parti içi demokrasinin işletilebildiğini göstermesi bakımından değerli bir demokratik tecrübedir.

Bir bu kadar önem taşıyan, seçimli bir kongrenin kaçınılmaz gerilimlerine sahne olmakla birlikte, kurultayın son tahlilde yine de centilmence kapanmış olmasıdır.

Muharrem İnce’nin aldığı oy miktarı yabana atılmamalıdır. Toplam 1266 delegeden 447’si İnce’ye oy vermiştir. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na 790 oy çıkmıştır. Delegelerin yüzde 64’ü Kılıçdaroğlu’na, yüzde 36’sı İnce’ye oy vermiştir. Kılıçdaroğlu’nun adaylık başvurusuna 1081 delege imza atmıştı. Bu durumda genel başkanın adaylığına imza atanlar içinde hatırı sayılır bir kesimin (muhtemelen 291 kişi) sandıkta tek başına kalınca oyunu İnce’ye yönelttiği anlaşılıyor.

Bu sonuç, CHP tabanında sayıca azımsanmayacak bir kesimin partide işlerin gidişinden hoşnut olmadığını ve bazı şeylerin değişmesini talep ettiğini gösteriyor. Her halükârda İnce’nin sesi bundan sonra daha güçlü çıkacaktır. Kılıçdaroğlu, pek zorlanmadığı bir marjla seçilmiş olsa da bu kesimin mesajına kulak vermek durumundadır.

***

Geride bıraktığımız CHP toplantısı, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık seçimine katıldığı beşinci kurultaydı. Seçimli olmayan iki kurultayı saymıyoruz. Bu süre içinde CHP yönetimi de beş kez değişmiştir.

Kılıçdaroğlu, sekiz yıla yayılan bu süre içinde 2010 anayasa referandumunu, 2011 genel seçimini, 2014 yerel seçimini, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimini, 2015’te 7 Haziran ve 1 Kasım olmak üzere iki genel seçimi ve 2017 yılında da ülkede rejimin yapısını köklü bir şekilde değiştiren bir anayasa değişikliği referandumunu geride bırakmıştır.

Bu döneme baktığımızda Kılıçdaroğlu’nun özellikle liderliğinin ilk döneminde CHP’ye gerçekten anlamlı bir sıçrama yaptırarak yüzde 21’den yüzde 25-26 bandına çıkardığını, ancak sonraki genel seçimlerde partinin bu oranda kilitlendiğini görüyoruz. Yüksek Seçim Kurulu’nun mühürsüz oy pusulalarıyla ilgili kararı nedeniyle tartışmalı bir şekilde sonuçlanan 2017 anayasa referandumunda CHP’nin başını çektiği hayır cephesinin yüzde 49 eşiğine yaklaşması daha farklı bir durum yaratmıştır.

***

Kurultay sonrasında CHP Lideri’ni yine zorlu bir dönem bekliyor. Baskın bir erken seçim olmadığı takdirde, 2019 yılı ilkbaharında yerel seçime gidilecektir. Bu demektir ki, 2018 sonbaharından itibaren ülke yerel seçimin menziline girecektir. Bunu, 2019 sonunda yapılacak genel seçim ve başkanlık seçimi izleyecektir.

Kılıçdaroğlu, bu dönemi önceki günkü kurultaydan çıkacak yönetimle göğüsleyecektir. Önündeki ilk sınav, psikolojik üstünlüğü elde edebilmek amacıyla özellikle İstanbul ve Ankara gibi iki büyük belediyenin kazanılması, ardından gidilecek başkanlık seçiminde 2017 referandumunda olduğu gibi kapsamlı bir muhalefet blokunun harekete geçirilebilmesidir.

***

Bunun için CHP’nin öncelikle kendi içinde ciddi bir silkinme gerçekleştirmesi gerekiyor. CHP toplantısının kamuoyuna gösterdiği önemli bir hadise, kurultay yapmaya gelince CHP tabanında, delegelerde büyük bir enerjinin açığa çıkmasıdır. Toplam 60 kişilik bir parti meclisi için 488 adayın çıkması ve liste için kıyasıya bir mücadelenin sergilenmesi, parti içi iktidar ve yükselme arayışı söz konusu olduğunda CHP’nin dinamizm yakalamakta bir sorun yaşamadığını herkese göstermiştir.

CHP’yi dışarıdan gözlemleyenler için bu dinamizm tersinden şu soruyu tetikliyor: Konu CHP’nin içinde değil de dışarıdaki siyasi rakiplere karşı verilecek mücadele olduğunda, aynı enerji partinin bütününe yayılacak bir büyük seferberliğe tahvil edilebilecek midir?

Bu soru her CHP’li için geçerlidir ama öncelikle de CHP Lideri Kılıçdaroğluaçısından geçerlidir.