Hürriyet yazarı Sedat Ergin, perşembe günü yapılan NATO zirvesinin ardından yayımlanan bildiride Çin Halk Cumhuriyeti de dahil olmak üzere bütün ülkelere “Rusya’nın yaptırımların etrafından dolanmasına yardımcı olacak hareketlerden kaçınmaları” çağrısı yapıldığına dikkat çekti.
Bugünkü yazısında NATO üyesi olan Türkiye'nin de bu bildirinin altında imzası olduğunu vurgulayan Ergin, "Önümüzdeki günlerde savaş karşısında izleyeceği hareket tarzında sıkça Türkiye’nin karşısına çıkacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
Ergin, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın zirve dönüşü yaptığı açıklamaların Türkiye'nin Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşta denge politikasını sürdüreceğine işaret ettiğini söyleyerek, "Rusya’ya ekonomik yaptırımlara katılmayan ve bu ülkeye hava sahasını açık tutan Türkiye’nin, Rusya’nın bu durumu maruz kaldığı ambargoyu telafi edebilmek amacıyla kullanmaya teşebbüs etmesi halinde belli bir dikkat içinde hareket etmesi gerekecektir" yazdı.
Ergin'in yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Uçaktaki beyanlarıyla da birleştirildiğinde, Erdoğan’ın her şeye rağmen kamuoyu karşısındaki açıklamalarında Rusya ile ilişkileri herhangi bir şekilde riske atacak, aynı zamanda bu savaşta oynamak istediği arabuluculuk rolünü tehlikeye sokacak bir dil kullanmaktan özenle kaçındığını söyleyebiliriz.
Yine de mutabakata dayanan bildiri metnindeki bir dizi konu, önümüzdeki günlerde savaş karşısında izleyeceği hareket tarzında sıkça Türkiye’nin karşısına çıkacaktır.
Bunlardan birincisi, yaptırımların etkisinin baypas edilmesine yardımcı olabilecek hareketlerden kaçınılması gereğidir. Rusya’ya ekonomik yaptırımlara katılmayan ve bu ülkeye hava sahasını açık tutan Türkiye’nin, Rusya’nın bu durumu maruz kaldığı ambargoyu telafi edebilmek amacıyla kullanmaya teşebbüs etmesi halinde belli bir dikkat içinde hareket etmesi gerekecektir.
Bir diğer kritik mesele NATO içinde alınacak yeni savunma önlemleriyle ilgilidir. Bildiride açıklanan karara göre, Bulgaristan, Macaristan, Romanya ve Slovakya’da takviye amaçlı “çok uluslu muharip gruplar” oluşturulacaktır. Çok uluslu birliklerin oluşturulmasıyla ilgili karar alma sürecinde NATO’nun askeri mekanizmaları içinde bütün müttefiklerden katkı istenmesi kaçınılmazdır. Bu noktada Türkiye’nin alacağı tutum önem kazanıyor.
Burada ilginç bir duruma da dikkat çekelim. NATO, 2014’te Rusya’nın Kırım’ı işgalinin ardından “Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti”ni (VJTF) oluşturmuş, bu kuvvetin komutasını geçen yıl boyunca Türkiye üstlenmişti. Türkiye, bu kuvvete 4 bin dolayında asker tahsis etmişti. Bu gücün komutası bu yılın başında Türkiye’den Fransa’ya geçti. Ukrayna’daki savaş geçen yıl patlak vermiş olsaydı, Türkiye’nin bu kuvvete komuta etmesi ve tahsis ettiği birlikleri NATO’nun doğu cephesine intikal ettirmesi gerekecekti.
Bununla birlikte, Milli Savunma Bakanlığı’nın Türkiye’nin NATO’ya katılışının 70’inci yıldönümü dolayısıyla 18 Şubat’ta yaptığı bir açıklamaya bakılırsa, Türkiye 2022 yılında aynı müşterek görev gücü (VJTF) kapsamında bu kez (ikinci sırada) “Öncü Müteakip Kuvvet Grubu Görevi”ni icra etmektedir.
Bu durumda “Öncü Müteakip Kuvvet Grubu”na NATO’nun Avrupa’daki doğu cephesine doğru görev emri çıkar mı dersiniz?"