Organize suç örgütü kurmak suçlamasıyla aranan ve yurt dışında bulunan Sedat Peker'in, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu başta olmak üzere bazı siyasetçileri ve iş insanlarını hedef alan iddiaları neredeyse bir aydır Türkiye kamuoyunun gündeminden düşmüyor.
Sedat Peker'in söz konusu iddiaları YouTube kanalından paylaşmaya başladığı Mayıs ayının başından beri, videolarını yaklaşık 100 milyon kişi izledi. Peker'in YouTube'daki kanalının abone sayısı da 400 binden 1,1 milyona çıktı.
Peki bu iddialar seçmen davranışını nasıl etkileyebilir, AKP seçmeni iddiaları nasıl karşılıyor?
MetroPOLL Araştırma Başkanı Özer Sencar, GENAR Araştırma Başkanı İhsan Aktaş ve Siyasal İletişim Danışmanı Dr. İbrahim Uslu'ya sorduk.
MetroPOLL Araştırma'nın 24-26 Mayıs tarihleri arasında yaptığı ankete göre, toplumda Peker'in iddialarını tamamen veya çoğunlukla inandırıcı bulanların toplam oranı yaklaşık %48, küçük bir kısmını inandırıcı bulanların oranı %18, hiç inandırıcı bulmayanların ise oranı yaklaşık %23.
Ankete katılan AKP'li seçmenlerin yarıya yakını, MHP'lilerin ise üçte biri iddiaları "hiç inandırıcı bulmadıklarını" söylerken, "Mafya örgütlerinin birileri tarafından korunup kollandığına inanıyor musunuz?" sorusuna katılımcıların %61,2'si, AKP seçmeninin ise %44,7'si "Evet" yanıtını verdi. AKP'li katılımcıların yarıya yakını da iddialardan haberdar olmadıklarını belirtti.
Katılımcıların %47'ye yakını mafya ile etkin mücadele edildiğine inanmadıklarını söylerken, AKP'liler arasında ise bu oran %23,6.
MetroPOLL Araştırma Başkanı Özer Sencar, toplumun yarıya yakınının iddiaları inandırıcı bulduğuna dikkat çekerek "Bu büyük bir rakam, netice itibarıyla Sedat Peker bir mafya lideridir" diyor.
"Halk muhalefetin yeterli, inandırıcı olmadığını söylüyor. Birinin çıkıp eskiye dayalı kayıtlarla muhalefet görevini üstlenmesinin, bir ihtiyacı giderdiğini düşünüyorum" diye konuşan Sencar, toplumun yarıdan fazlasının İçişleri Bakanı Soylu ve hükümete duyduğu güvenin olumsuz etkilendiğine dair araştırma sonuçlarına dikkat çekiyor.
Özer Sencar, "Bu Mayıs anketinde olayın seçmenlerin oy verme davranışı üzerinde ise etkili olmadığını gördük. Zaten seçmen davranışı zaman içerisinde değişiklik gösterir. Muhtemelen seçmende etkili olup olmadığını haziran ayındaki anketlere görebileceğiz. Bu da Peker videolarına devam eder mi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ilgili bir şey der mi, ona bağlı" diyor.
Sencar, AKP seçmeni muhalif partilere ya da kararsızlara kaysa bile, bunun tek nedeninin Peker'in iddiaları olmayacağı görüşünde:
"AKP seçmeni değil, Tayyip Erdoğan seçmeni" ifadesinin kullanılması gerektiğini söyleyen Sencar, "Erdoğan'a bağlılık ve güven yüksek. Buradan dışarıya doğru oy kayması giderek yavaşlayacaktır" diyor.
24 Haziran 2018'de AKP'nin ulaştığı yüzde 42 olan oy oranının, son 3 senede "6,5 puanlık bir azalma" gösterdiğini söyleyen Sencar, "Eğer parti yıpranmaya devam edecekse bile bu, çok daha yavaş olacaktır. Bu yıpranma ise sadece bir faktöre bağlanamaz - kümülatif (birikerek artan) bir etki olur" diyor.
Kamuoyunda Sedat Peker'in iddialarının yanında, hükümetin buna verdiği tepki de çok tartışıldı.
AKP kanadının iddialara "sessiz" kaldığı yorumları yapılırken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Peker'in video serisinin birinci bölümünü 2 Mayıs'ta YouTube kanalında paylaşmasından yaklaşık 3 hafta sonra, 26 Mayıs'ta Süleyman Soylu'ya sahip çıkan bir açıklama yaptı.
Erdoğan, "İçişleri Bakanı Soylu'yu hedef alan saldırıların gerisinde, ülkemizdeki güven ikliminden duyulan bir rahatsızlık olduğunu biliyoruz. Suç örgütleriyle mücadelesinde de İçişleri Bakanımızın yanında olduk, yanındayız ve yanında olacağız" diye konuştu.
Öte yandan muhalefetin Peker'in iddialarının Meclis'te araştırılması için bir komisyon kurulması talebi ise, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan ise Pazartesi yaptığı açıklamada bu talebe, "Biz bu oyunlara gelmeyeceğiz. Hatalarımız varsa temizleriz, gereğini yaparız- kaldı ki mafya ile AK Parti, en son bir araya gelecek iki kavramdır" sözleriyle yanıt verdi.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop ise Soylu'ya iddiaların soruşturulması için bilgi ve belgelerin yetkililerle paylaşması yönünde bir yazı gönderdi.
Sedat Peker'in ilk kez isim vererek "çanta çanta para verdiğini" açıkladığı ve Erdoğan'a yakın isimler arasındaki AKP Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) Üyesi Metin Külünk'e yönelik iddialar hakkında henüz bir açıklama yapılmadı.
Peki hükümetin yaklaşımı özellikle AKP seçmeninde nasıl yankı buldu?
İhsan Aktaş, parti seçmeninin iddiaları "kabullenme noktasında toplumun geri kalanından ayrıştığını" söylüyor.
Aktaş, şirketinin bu konudaki güncel araştırma sonuçlarını paylaşmıyor ancak AKP ve MHP seçmeni arasında iddialara inananların muhalefet kanadının seçmenine göre daha az olduğu, AKP seçmeninin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "baktığı taraftan, onun beyanatını önceliklendirerek" meseleye baktığı, 17-25 Aralık 2013'teki yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ile 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde de buna paralel bir yaklaşım izledikleri yorumunu yapıyor.
Aktaş, seçmenin partiye ya da Soylu'ya yönelik "bir operasyon" olup olmadığı üzerinden tepkisel davranış gösteriyor olabileceğini söylüyor.
Peker'in iddiaları etrafındaki tartışmanın "mafya-magazin" bir nitelik taşıdığı görüşünü paylaşan Aktaş, muhalefet partilerinin bu iddialar üzerinden siyasi dengeleri değiştirecek "bir fırsat aradığını" öne sürüyor. Türkiye'nin "terör örgütü" olarak nitelediği Fethullah Gülen hareketi ve PKK gibi bazı unsurların iddialara büyük ilgi gösterdiğini söyleyen Aktaş, "Bazen Clubhouse tartışmalarına bakıyorum, Sedat Peker sözlerini savunanlar yurtdışındaki bu iki grubun adamları" diyor.
Aktaş, bu olası bağlantıları teyit eden bir bilgi paylaşmıyor ancak şöyle devam ediyor:
"(Arkasındaki) FETÖ değil. Sedat Peker tekin bir yerde değil. Uluslararası bir şebekenin elinde adam. Hangi ülkenin elinde olduğunu bilirseniz, hangi şebeke olduğunu bilmenize gerek yok. Yemen'de çocuklara bomba yağdıran bir kültür var yani."
Hakkında yakalama emri düzenlenen Peker'in Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Dubai kentinde olduğu biliniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da, "sinsi bir operasyon" olarak nitelediği iddiaların arkasında dış güçler olduğunu ima etmişti.
Konuştuğumuz araştırma şirketi uzmanları ve yorumcular, Sedat Peker'in üst üste iddialarını paylaştığı Mayıs ayında, yapılan son araştırmalarda AKP'li seçmenler ve genel olarak seçmen tercihlerinde dikkate değer bir farklılık gözlemlemediklerini söylüyor.
Siyasal İletişim Danışmanı Dr. İbrahim Uslu ve Özer Sencar ancak Haziran ayı sonrasında anket sonuçlarında bir değişiklik gözlemlenebileceğini söylüyor.
İbrahim Uslu ve Özer Sencar, Peker'in iddialarının tek başına bir etki yaratmayacağı görüşünde.
Türkiye'de ekonomik gelişmelerin, seçmenin tercihlerini değiştirebilecek başlıca unsurlardan olduğunu vurguluyorlar.
"İnsanlar kendi ekonomik durumlarıyla yaşanan olaylar arasında ilişki kuruyor" görüşünü dile getiren Sencar, "ekonomik durumun kötüleşmesi sonucu seçmenin yolsuzluk olaylarına tepkisinin artma eğilimi gösterdiğini" kaydediyor.
Sedat Peker'in Demirören Medya'nın, Doğan Medya Grubu'nun 2018 yılındaki satışında Ziraat Bankası'ndan aldığı 750 milyon dolarlık krediyi ödemediğine ilişkin iddiasını örnek veren Sencar, geçim darlığı yaşayan vatandaşların ancak "Ben kendi dükkanımın borcunu, kredi kartı borçlarımı ödeyemiyorum ama Demirören'e bir şey olmuyor" şeklinde bir bağlantı kurdukları takdirde, parti tercihlerini değiştirebilecekleri görüşünde.
İbrahim Uslu da AKP'nin "2015'ten sonra aşamalı olarak oy kaybetmesinde temel nedenin ekonomi olduğunu" kaydediyor.
Uslu, yolsuzluğa olan yerleşik bakış nedeniyle iddiaların seçmen davranışına etki edip etmeyeceğini kestirmekte zorlandığını kaydediyor.
"İSKİ skandalı dışında hiçbir skandal sonuç doğurmadı" diyen Uslu, 3 Kasım 1996'daki Susurluk kazası ve sonrasında toplumda "Evet, devlet gizli kapaklı işler yapabilir, mafyayı da kullanabilir, bizim sistemimizde bunlar olabilir" gibi bir bilinç oluştuğunu dile getiriyor.
Uslu, Türkiye'de bir dönem Ermenistan'ın Kurtuluşu için Gizli Ermeni Ordusu (ASALA) ile mücadele için mafya örgütlerinin kullanıldığı şeklindeki açıklamaların, bu "kültürden" bağımsız olmadığı görüşünde.
Uslu, bu gibi olayların da "anormal" karşılanmadığını seçmenin yine "araçsal ve pragmatik" davranacağını söylüyor.