Ergenekon davasında 5 yılı aşkın tutukluluk hali göz önünde bulundurularak 10 Mart 2014’te tahliye edilen Sedat Peker, “Bazı insanlar vardır toplum içinde onlarla ilgili şunları duyarız; ‘doğuştan şanslı', 'Yüce Allah yürü ya kulum demiş', ‘rüzgar nereden eserse essin tüm rüzgarlar onun yelkenine gidiyor' gibi halk deyişlerinin tamamı Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a uymaktadır” dedi.
Peker, “Bütün herkes gücünü kaybettiğini düşünürken uluslararası dengelerdeki bizle ilgisi olmayan mucizevi değişiklikler kendisinin tekrardan önünü açıp güçlenmesini sağlamaktadır. Rusya’nın Kırım’ı işgal etmesi, petrol fiyatlarının düşmesi ve bu gelişmelerin neticesinde ortaya çıkan birçok şey... Sayın Cumhurbaşkanımızı sevenlerin de sevmeyenlerin de kabul ettiği tek gerçek ülkemizin ilk Cumhurbaşkanı Atatürk’ten sonra tarihte yer alacak ve unutulmayacak bir lider olduğudur” diye konuştu.
Hapiste geçirdiği süre zarfında İstanbul’da yaşanan değişiklikle ilgili bir soruya Sedat Peker, “Benim yerimi kimsenin doldurabileceğini zannetmiyorum. Bu konuda müsaadenizle biraz megalomanlık yapmak isterim. Benim öz kütlem öyle herkesin doldurabileceği bir şey değildir. Kendimce bir tarzım, farkım olduğunu düşünüyorum” cevabını verdi.
Vahdet gazetesinde yayımlanan Sedat Peker söyleşisi şöyle:
Cezaevinden çıktıktan sonra nasıl bir İstanbul ile karşılaştınız? Yokluğunuzda yerinizi kimler ne şekilde doldurmuş size göre?
Cezaevinden çıktıktan sonra karışık bir İstanbul ile karşılaştığım bir gerçektir. Benim yerimi kimsenin doldurabileceğini zannetmiyorum. Bu konuda müsaadenizle biraz megalomanlık yapmak isterim. Benim öz kütlem öyle herkesin doldurabileceği bir şey değildir. Kendimce bir tarzım, farkım olduğunu düşünüyorum.
Cezaevinden tahliye olduktan sonra yaptığınız açıklamalar özellikle sosyal medyada bir hayli ilgi görüyor. Yorumlara göre önemli bir kesimce seviliyorsunuz da. Bu teveccühü neye bağlıyorsunuz?
Geçmişte medya patronları belli ailelerdendi ve onlara tetikçilik yapan bazı insanlar sizle ilgili ne yazar-çizerlerse o şekilde tanınıyordunuz. Ancak sosyal medya sayesinde şartlar değişti. Artık herkesin kendini ifade edebilme hakkı var. Ben bir şekilde kendi hikayemden insanlara bahsediyorum. Yüce Allah’a şükürler olsun ki paylaşımlarım toplamda en az milyonun üzerinde her gün erişim alıyor. Bu tirajı yakalayabilen hiç bir gazete olmadığına göre halkımız geçmişte kendisinin bazı medya grupları tarafından aldatılmasının intikamını şahsıma teveccüh göstererek alıyor.
Yanlışlarınız olduğunu düşünüyor musunuz. Öyle ise, nelerdir bunlar?
Yanlışlarım olduğunu düşünüyorum. Çevremdeki arkadaşlara karşı inanç konusunda çok teslimiyet içerisindeydim. İnsanlara eziyet ettiklerine inanmak istemedim. Ancak ortada böyle bir gerçek olduğuyla bazı dostlarımın uyarıları sayesinde haberdar oldum. Mağduriyete uğrayan kişileri bulup özür dileyerek uğradıkları haksızlığı telafi etmeye çalıştım. Bu olayların benim bilgim dahilinde olmadığını anlattım. O kişilerde zaten onlara yapılan haksızlıkların benle ilgili olabileceğine asla inanmadıklarını söylediler. (Çevremdeki insanların benim ismimden aldıkları güçle bazı insanlara eziyet etmelerine belki engel olabilirdim.) İkinci pişmanlığım 2001 ve 2003 yılları arasında alkol içmemdi. Çünkü birçok genç arkadaşımız benim yaptıklarımdan etkilenebiliyordu. Belki benden görüp bazıları da alkol almış olabilir diye büyük bir üzüntüyü hep içimde yaşadım.
Hakkınızdaki davalar ne durumda?
Ergenekon davasıyla beraber hakkımda devam den iki dava daha var. Diğer davadan savcılık makamı hakkımda beraat istedi. Ergenekon Davası’ndan da zaten beraat edeceğime tüm kalbimle inanıyorum. Sırf istediklerini söylemedim diye tanıkken sanık yaptılar, sonra da ceza verdiler. Bu akıl alır gibi bir şey değil.
Ergenekon davasıyla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Ergenekon Davası bazı dış güçlerin isteğiyle başlatılmış sonrasında ise bir zulüm makinesi haline getirilmiş korkunç haksızlıkların yapıldığı bir davadır. 28 Şubat sürecindeki sorumluları iki üç ay cezaevinde yatıran güç, sadece Amerika ve İsrail karşıtı olan Ergenekon Davası’nın birçok sanığına akıl almaz zulümler yapıp cezalar vermişlerdir.
Paralel yapı iddiasıyla haklarında soruşturma yapılan insanların ilk yola çıkışlarının çok samimi ve kutsal niyetlerle olduğuna inanıyorum. Ancak daha sonrasında akademisyenlerin, din alimlerinin değil de cemaatin içindeki polis istihbarat kadrosunda yetişmiş insanların belirleyici olmasından sonra cemaati kendi beyinlerinin içindeki paranoyak hezeyanlarıyla yanlış bir yöne yönlendirdiklerini düşünüyorum. İstihbaratçıların düşünme biçimi her şeye şüpheyle yaklaşmaktır. Belli bir zaman sonra normal ve olağan şeyleri bile şüpheyle gözlemleyip farklı mecralara çekebiliyor ve mesleki tecrübeleriyle de insanları bunlara inandırabilmeyi başarıyorlar.
Bence son 15-16 senedir cemaatin içinde etkin olan yön belirleyen, polis istihbarat kökenli kadrolardır. Kendi hezeyanlarıyla Türk İslam Davası’na en büyük hizmeti yapabilecek bir yapıyı devletle karşı karşıya getirmişlerdir. Ve bu durumda da başka güçlerden yardım görmeyi de uygun bulmuşlardır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milleti kendisine bir duruş belirlemiş bu dayatmaya karşı çıkmıştır. Bu meslekteki insanlar yabancı istihbarat birimlerindeki kişilerin etkileşimine açık oldukları için bence onların da yönlendirmesiyle TSK’daki Amerika ve İsrail karşıtı lobiye Ergenekon Davası’yla zulüm etmişlerdir. Ve tabi ki davanın sivil ayağını oluşturan bizlere de.
Hükümet’in yürüttüğü çözüm süreci ve gidişatını nasıl görüyorsunuz?
Hükümetin yürüttüğü çözüm sürecini çok önemli buluyorum. Tarih Türk Milleti’ne tekrardan dünya sahnesine çıkma imkânı vermiştir. Ortadoğu’da ki Müslüman kardeşlerimizle, Orta Asya’daki Müslüman Türk kardeşlerimizle kültürel, ekonomik, sosyal ilişkilerimizi güçlendirerek bunu başarabiliriz. Ancak emperyalist ve Siyonist güçlerin ayakkabımızın içine attıkları çakıl taşından kurtulmamız gerekiyor. Müslüman Türk Milleti yüce bir millettir. Kendisine bu oyunu kuranlarla savaşabilecek güçtedir. Hedefimiz bu güçler olmazsa Kürt sorunu bittikten sonra yarın kim bilir hangi sorunu ortaya çıkarırlar. Şehit ailelerinin hassasiyetleri ön planda tutularak çözüm süreci mutlaka neticeye ulaştırılmalıdır. Gözünün ilk gördüğünü gerçek düşman zannedenler bence akıl fukarası kişilerdir. Gerçek düşman herkesin bildiği emperyalist ve Siyonist güçlerdir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili düşünceleriniz neler?
Bazı insanlar vardır toplum içinde onlarla ilgili şunları duyarız; ‘doğuştan şanslı', 'Yüce Allah yürü ya kulum demiş', ‘rüzgar nereden eserse essin tüm rüzgarlar onun yelkenine gidiyor' gibi halk deyişlerinin tamamı Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a uymaktadır. Bütün herkes gücünü kaybettiğini düşünürken uluslararası dengelerdeki bizle ilgisi olmayan mucizevi değişiklikler kendisinin tekrardan önünü açıp güçlenmesini sağlamaktadır. Rusya’nın Kırım’ı işgal etmesi, petrol fiyatlarının düşmesi ve bu gelişmelerin neticesinde ortaya çıkan birçok şey... Sayın Cumhurbaşkanımızı sevenlerin de sevmeyenlerin de kabul ettiği tek gerçek ülkemizin ilk Cumhurbaşkanı Atatürk’ten sonra tarihte yer alacak ve unutulmayacak bir lider olduğudur.
Mevcut AK Parti iktidarına bakışınız nasıl? Başarılı buluyor musunuz?
Şahsımın başarılı bulup bulmamasının hiç bir önemi yok. Çünkü hali hazırda Türk Milleti’nin yarısından çoğu zaten başarılı buluyor. Her zaman ne deriz en doğrusunu millet bilir. AK Parti iktidarının yaptığı en büyük hizmet milletimizin ve insanlarımızın tekrardan büyük hayaller kurmasını sağlamış olmasıdır.
Bugün Türkiye’deki adalet anlayışını yeterli buluyor musunuz?
Bugün Türkiye’de ki adalet anlayışını ne ben ne de kimse yeterli bulmamaktadır. Ancak bir gün herkesi mutlu eden adalet sisteminin kurulacağına inancım tamdır.