T24 - Şeker Hoca adıyla tanınan Malatya Şeker Camii İmamı Celal Tilgen, geçen hafta 13 şehit haberini aldığı gün, Berat Kandili için toplanmış cemaate, “37 yıldır bir insan öldürenin bütün insanlığı öldürmüş olacağını anlatamamışım” deyip istifa etti. Cemaat, kendisini geri döndürmeye çalışsa da hoca artık ‘emekli bir din görevlisi’ olduğunu söylüyor. Hürriyet gazetesinden Şehriban Oğhan'ın haberi: Şeker Hoca’yı Malatya’ya 120 kilometre uzaklıktaki Gemici Köyü’nde bulduk, Karakaya baraj gölünün kenarındaki 80 dönümlük arazisinde kayısı ağaçlarının gölgesinde konuştuk.
Ülkenin bölünmez bütünlüğü en büyük ibadet. Peygamberimiz buyuruyor ki; “Bir insan öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir”. O şehitlerin ailelerinin, eşlerinin yerine koyacaksın kendini. Bunu yapmadıktan sonra Allah’ın eğilmemize, kalkmamıza, aç kalmamıza, Hacca gidip gelmemize ihtiyacı yok. Bu ülkedeki 124 bin din görevlisi, yüz binlerce öğretmen... Çanakkale’yi, Kurtuluş Savaşı’nı anlattık mı bu gençlere? Türk bayrağının sadece yapay çizgilerle değil, Kürt’ün, Türk’ün, Laz’ın, Abhaz’ın kanına ayın yansımasıyla oluştuğunu anlattık mı?
Sanatçının, doktorun, imamın Kürdü, Türkü olmaz. Bu da bir fitnedir. Her Kürtçe bilen bölücü mü? Devlet Kürtçe kanal kurmuş. O söylenen şarkının içinde bölücülük, ayrımcılık varsa hepimiz protesto edelim. Ama siz bunu protesto ederseniz, öbürü de kalkar Türkçe söyleyeni protesto eder. Fitne de, ayrımcılık da, bölücülük de bundan çıkar.
Diyaneti protesto fitnedir
Bunu yapanlar kim? Bunlar ot gibi yerden bitmiyor, gökten de yağmur gibi yağmıyor. Dağdaki de, öbürü de bizim insanımız. Kimse gönül rızasıyla oralara çıkmıyor. Kandırılıyor, götürülüyor. Peygamber buyuruyor ki, “Herkes çobandır, herkes sürüsünden mesûldür”. Hangi görevde olursa olsun. Hz. Ömer de diyor ki; “Dicle kenarında bir kurt bir kuzuyu kapsa ilahi adalet Ömer’den sorar.” Bu kadar mesûliyeti olan bir kişi, başın sağ olsun, vatan sağ olsun, millet sağ olsun! Sağ olsun da önce tedbiri al, takdiri Allah’a bırak. Tedbirsizlik var, bananecilik var, çoluğuna çocuğuna sahip çıkmamak var. Şahsen ben kendimi sorumlu hissettim.
Böl, parçala, yut. Dış güçlerin işi bu. Yoksa kimin kimden farkı var? Çözüm; kendi içimizde. Bir araya gelinecek, herkes üzerine düşeni yapacak. Herkes, benim dediğim olsun demeyecek. Ama makam, mevki, fitne, fesattan, olan gençlere oluyor. “BDP’nin devletin imamlarının arkasında saf tutmayın çağrısı”na gelince; o da bir fitne, bir fesat. Devletin imamı eğer ideolojik din görevi yapmıyorsa, eğer başka şeyler karıştırmıyorsa... Onun hocası benim hocam, öbürünün öğretmeni benim öğretmenim, öbürünün bakanı benim bakanım... Öyle olur mu? Zamanında yanlışlar yapılmış olabilir, ama şu anda Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkezi istediği yerde, istediği makama geliyor. Milletvekili, bakan, cumhurbaşkanı olabiliyor.
Dinin genleriyle oynanıyor
Kürtçe hutbe, Kürtçe vaaz... Türkçe bilmeyen mi var? Bilmiyorsa Kürtçe okunsun, mahsuru yok. Ama bu, yüzlerce senedir olmadı da niye bugün oluyor? Dinin genleriyle oynadık zaten. Bugün uygulanan din gerçek İslam dini değil. Dinde iki sınıf insan var: İnanan ve inanmayan. Müslüman, gayrimüslüm, Türk, Kürt, Alevi, Laz, şucu, bucu yok. Altı yıldır Malatya’nın tüm beldelerini, köylerini, nahiyelerini, mezralarını ekipler kurarak gezdik. Ve böyle ayrımcılıkları Malatya’da en az indirdik. Demek ki anlatılınca oluyormuş. Malatya’da misyonerlik de çok. Onlara da saygı duyduk, beraber istişare ettik. Şahsen yaptıklarımdan dolayı vicdanen rahatım. En azından somurtarak din anlatmadım, dini sevdirerek, hurafelerden uzak tutarak anlatmaya çalıştım. Üzülerek söylüyorum, şu an herkes kendine göre bir din anlayışı ihdas etmiş.
Peygamberimiz döneminde cami cemaatinin en az yarısını kadınlar teşkil ediyormuş. Peygamberimiz kadınlara ayrı, erkeklere ayrı hutbe okurmuş. Ama harem selamlıktan değil, ses düzeni olmadığından. Bizde hâlâ harem selamlık. Evine geleceğim, sen şöyle geç sen böyle. Kabul etme o zaman! Ama seçim meydanlarında harem selamlık yok.
Müslüman ülkelerde çalışan kadın az. Sabah erkek evden çıktıktan sonra çocukla kadın baş başa kalıyor. Kadın, okumazsa o çocuğu nasıl yetiştirecek? En büyük handikaplardan biri de bu. Türkiye’de yobazlık, bağnazlık dinin önünde. Herkese göre bir din anlayışı çıkmış, herkes “Benim dediğim doğru” diyor. İmam-ı Azam niye zindanda çürütüldü? Padişah, “Sen kadı olacaksın, ama benim dediklerime göre”yi kabul etmediği için... Bunlar bize anlatılmıyor.
Cahiliye'nin insanları bile bunu yapmazdı
37 yıldır imamlık yapıyorum. Maddi yönden ihtiyacım olmamasına rağmen hep severek yaptım. 37 yılım dolu dolu geçti. Geçen hafta Berat Kandili’ni anlatacaktım cemaate. Hutbeden önce misafirhanede televizyon seyrediyordum. 13 şehit! Üç aylardayız. Cahiliye devrindeki, hak-hukuk-nizam tanımayan, çocuklarını diri diri gömen insanlar bile bu dönemde mümkün mertebe savaşmaz, kan dökmezdi. Onlar bile buna hürmet ederken, bir günde 13 şehit! Dedim ki, “Ey cemaat şu anda burada ne berat, ne namaz hiçbir şey kabul olmaz”. Böyle insanlık, böyle Müslümanlık olur mu?
Ateist arkadaşım diyor ki: Sizdeki imkânın binde biri bizde olsa kimseye Allah dedirtmeyiz
İstatistiklere göre Türkiye’de 30-35 milyon kişi her hafta cuma namazına gidiyor. Ramazanda bu sayı 50-60 milyona çıkıyor; çünkü kadınlar ve çocuklar da camiye gidiyor. Yani 50 milyon kişi orada oturuyor, kayıtsız şartsız ağzınızdan çıkanı dinliyor. Bir ateist tanıdığım der ki, “Sizdeki imkânın binde biri bizde olsa kimseye Allah dedirtmeyiz”. Bizim görevimiz birliği, beraberliği anlatmak. Kılınan namazdan da bir şey anlamıyoruz. Allah diyor ki: O ibadet ki sizi kâmil, birbirini seven, sayan, birlik beraberlik içinde yaşayan insanlar eylesin. Zannediyoruz ki, namaz kıldık Allah’a, oruç tuttuk Allah’a. Allah’ın bunlara ihtiyacı yok. Camilerde namaz, oruç, hac, zekat anlatılacağına, bunlar anlatılsaydı emin olunuz ki bunlar olmazdı.
Şeker manifesto
* Türkiye’de 124 bin cami var. Her mahallede üç-beş cami dinen de caiz değil. Dinen bir şehirde bir cami olacak. Cuma namazı orada kılınacak. Vakit namazını istediğin yerde kıl. Yeni cami yapılmamalı.
* Bütün camilerin ve Kuran kurslarının yakıt ve su parasını devlet ödüyor. Kaç tane cemevi, kaç tane kilise var? 124 bin camiyi ödüyor da niye bunları ödemiyor? O da vergisini veriyor, onun da ibadeti.
* Dini, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun bir insanı öldürmek tüm insanlığı öldürmek kadar günah dedik, bir insanı kurtarmak da bütün insanlığı kurtarmak gibi. Mesela organlarımı bağışladım. Hatta her yıl çekaptan geçiyorum, çürük organı bağışlamış demesinler diye!