"Selahattin Demirtaş’ın ortak cumhurbaşkanı adayı tartışmalarına, HDP'ye ve PKK'nin silah bırakmasına dair, nesnel saptamalara dayanan önerileri, Türkiye’nin geleceği için çok önemli." Banu Güven, DW Türkçe'de yazdı.Selahattin Demirtaş, Meclis'in üçüncü büyük partisinin eski eş başkanı ve 4 Kasım 2016'dan bu yana, yani yaklaşık altı yıldır hapiste. Üzerine boca edilmiş binlerce sayfa iddianame, onlarca dava dosyası, sadece Kobani Davası'nda diğer sanıklar hakkında olduğu gibi, 38'i müebbetlik 5 bin 130 suçlama ve on binlerce yıl hapis cezası talebi var. Dünyada eşi benzeri olmayan bir durum. Buna rağmen hak mücadelesi geleneğinden gelen yurttaş siyasetçi Selahattin Demirtaş, yılmıyor, pes etmiyor, dört duvarın içine sığmıyor, üretmeye devam ediyor.Sadece öykü ve roman yazmıyor; memleketin daha iyi bir geleceğe kavuşması için kafa patlatıyor, somut öneriler sunuyor. Toplumsal muhalefetin bel bağladığı Altılı Masa'nın ortaklarını kalıcı bir demokratik dönüşüm ve toplumsal barış için ezberlerini bozarak düşünmeye, eyleme geçmeye davet ediyor. Bundan bir süre önce aralarında benim da bulunduğum gazetecilere, sanatçı ve kanaat önderlerine gönderdiği mektupta, T24 ile gazete Duvar'da yazdığı makalelerde ve Murat Sabuncu'ya verdiği, kendi partisine de önemli mesajlar gönderen mülakatta yaptığı gibi. Demirtaş'ın nesnel saptamalara dayanan önerileri, Türkiye'nin geleceği açısından büyük önem taşıyor."Ortak aday bir anlayıştır" tespitiSelahattin Demirtaş'ın 27 Temmuz 2022 tarihinde gazete duvaR'da ortak adayın nasıl belirlenmesi gerektiğine ilişkin yazdıklarından başlayalım. Herkes "Ortak aday Kemal Kılıçdaroğlu mu olacak, Mansur Yavaş mı, Ekrem İmamoğlu mu, yoksa Meral Akşener mi?" diye düşünürken; Demirtaş tartışmanın seyrini değiştirecek bir öneri getirdi: "Ortak adayın kim olacağından önce, ne olduğunu netleştirmek, 'Ortak aday kimdir' sorusundan önce, 'Ortak aday nedir' sorusunu sormak gerekir."Eğer Haziran 2023 seçimlerinde Türkiye için yeniden bir gelecek inşa edilecekse, bu ancak yeni ve daha geniş bir ortak paydada buluşarak sağlanabilir. Bu yüzden "Ortak aday bir kişi değildir, bir anlayıştır. Tek adamın karşısına çıkacak bir başka tek adam ya da tek kişi değildir. Kolektif aklın sözcüsü, birleşmiş bilincin aktarıcısıdır. Ortak aday tek bir partinin, tek bir kimliğin, tek bir inancın değil, bütün toplumsal kesimlerin ve farklılıkların bileşkesi, 85 milyonun silüetidir" sözleri, Altılı Masa'da ortak adaya dair tartışmaların eksenini oluşturmalı. O masa büyümeli.Yüzde 80+1 hedefiAltılı Masa'da oturan muhalefet partileri muhtemelen son kamuoyu yoklamalarına bakıp, "Bu iş tamam" diyor. KONDA'nın Haziran ayı başında açıkladığı kamuoyu yoklaması, AKP'nin oylarının son 15 yılın en düşük seviyesine gerilediğini gösterdi. Araştırma sonucuna göre, Haziran ayında seçim olsaydı, AKP yüzde 28,7, ortağı MHP ise düşürttüğü barajı kılpayı geçebilecek şekilde yüzde 7,5 oy alabilecekti. Buna karşılık, CHP yüzde 24,7, İYİ Parti yüzde 21,7, aralarında Altılı Masa'da oturan DEVA, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti'nin de bulunduğu diğer partiler de yüzde 5,2 oy potansiyeline sahip görünüyorlardı.Bu tablo muhalefeti memnun etse de, sorunu çözmek için yeterli değil. Genel seçimle birlikte yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak için, biliyorsunuz yüzde 50+1 oy gerekiyor. Ne var ki, bununla yetinmek seçim stratejisi açısından tedbirsizlik, yeterince geniş mutabakatı sağlamayacağı için de sorumsuzluk olur. Demirtaş işte bu nedenle aynı yazıda, "Ortak adayın hedefi yüzde 50+1 değil, yüzde 80+1'dir. Amaç sadece seçimi kazanmak değil, en güçlü toplumsal meşruiyetle geçiş sürecini yönetmektir. Bunun için de sivil ve tam demokratik bir anayasa hazırlanmasına öncülük etmek, o anayasanın toplumun tüm dinamiklerinin katılımıyla yapılmasını sağlamaktır. Ülkeyi demokratikleştirecek sinerjiyi ortaya çıkarmaktır" diyor.CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, 30 Haziran'da Birgün Gazetesi'ne verdiği mülakatta, "Cumhurbaşkanlığı seçiminin iki adaylı olacağını düşündüğünü" söylemiş, "HDP'nin bir ittifak arayışı, sol yapıların ittifak arayışı var. Ancak Cumhurbaşkanlığı'nın ortak bir adayının olması daha yerinde olur. Ortak adayın da demokrasiyi savunan bütün partilere güven vermesi gerekir" diye konuşmuştu.HDP'ye düşen…Demirtaş, T24'te konuk yazar olarak kaleme aldığı makalede, "Diğer muhalefetten Kürt açılımı bekliyorsak, biz de HDP olarak Türkiye açılımı yapmak zorundayız. Mağdur kimliğimizin bizi ezilmişlik veya öfke psikolojisine sokmasına izin vermeden, özgüvenle tüm Türkiye'yi kucaklamak zorundayız. Siyasetin ve şiddetin bir arada olamayacağını bizim de bildiğimizi, bütün sorunlarımıza Türkiye'nin bütünlüğü içinde çözüm aradığımızı ve onurlu bir barış için ciddiyetle çalıştığımızı tüm Türkiye'ye en uygun dille, söylemle anlatmamız gerekir. Türkiye'de değişim istiyorsak, bunu kendimizden başlatma cesaretini göstermek zorundayız" dedi.Selahattin Demirtaş, T24'te Murat Sabuncu'ya verdiği mülakatta, söylediklerini biraz daha ayrıntılandırdı. Öncelikle Demirtaş'ın, "HDP'nin Kürt sorununa bakışı da, çözüm önerileri de birçok partiden farklıdır ve en gerçekçi olandır" dediğinin, parti Eş Başkanı Mithat Sancar'ın "HDP, PKK'nin uzantısı, sözcüsü ya da destekçisi değildir" sözlerine atıfta bulunduğunun altını çizmek lazım.Demirtaş'ın önermesi son derece net: "Demokratik siyaset yürüten bir partinin silahlı bir örgütle bağı olamaz." Demirtaş bu söyleşide, "HDP'de parti içi demokrasiyi büyütmek ve kurumsallaştırmaktan" söz ederken, PKK'ye de mesaj veriyor: "Tüm milletvekili, belediye başkanı ve belediye meclisi üyesi adayları mutlaka şeffaf ve demokratik bir ön seçimle belirlenmeli. HDP'de ön seçimden çıkmamış hiçbir aday olmamalı" sözlerinin adresi, bu konuda kısmen de olsa, belirleyici olmak isteyen PKK ve varsa eğer bunu isteyen siyasi kadrolar olmalı. Demirtaş, bu konudaki ısrarını seçimler yaklaştıkça sık sık dile getireceğini de vurguladı.PKK silah bırakır mı?Demirtaş'ın, "Çağrınızın muhataplarından biri de PKK mı?" sorusuna verdiği, açık ve net "Evet" cevabı da çok önemli. "Ben mümkünse PKK'nın Türkiye'ye karşı silahları tümden susturmasını, bırakmasını isterim" diyen Demirtaş, hükümetin sadece çatışma seçeneği sunmasına ve "en etkili barış kurucu aktör" olarak nitelediği Öcalan'ın tecridine dikkat çekiyor çekmesine ama, "Bu engellere rağmen PKK silahlarını susturursa, bundan mutlu olurum" diye tekrar ediyor.Sonu gelmeyen, on yıllardır bitmeyen bir savaşı, tek taraflı da olsa koşulsuz bitirmek, kuşkusuz Türkiye'nin ve tüm halkların kaderini değiştirecek bir adım olurdu. Ne var ki PKK kurucularından KCK Eş Başkanı Cemil Bayık, 2015'te çatışmaların yeniden başlamasının ardından, BBC Türkçe'den Mahmut Hamsici'ye mülakat vermiş ve "Biz bugüne kadar dokuz kez tek taraflı ateşkesler ilan etmişiz. Mevzilerden tek taraflı çekilmişiz. Esirleri tek taraflı bırakmışız. Bunların hiçbiri çözümü yaratmamıştır. Ne diye bu yaşananları bir daha yaşayacağız?" demişti.O günden bugüne, 1 Temmuz 2015 - 18 Temmuz 2022 tarihleri arasında, Uluslararası Kriz Grubu'nun (International Crisis Group) kaydettiği verilere göre, "En az 6 bin 64 kişi, güvenlik güçleri ve PKK arasındaki çatışmalarda veya terör saldırılarında öldü." Bu kişilerden 600'ü sivil, bin 360'ı güvenlik görevlisi, 226'sı tanımlanamayan kişi, 3 bin 878'i ise PKK'lıydı. Aradan geçen yedi yılda verilen bu binlerce kayıp, belki onuncu kez bir tek taraflı ateşkesi mümkün kılabilir. Böyle bir adım, AKP-MHP'nin seçim öncesinde, örgütle mücadele adı altında Suriye'ye harekat düzenleyip, milliyetçi oyları toplamak stratejisini de bozacaktır.Biraz cesaret…Selahattin Demirtaş'ın mesajları çok net. Vicdan ve akıl sahibi olup da, bu önerilerin altına imza atmayacak kimse pek düşünemiyorum. Gençlerin ölmek yerine gelecek hayalleri kuracağı bir ülkeyi, kalıcı bir barışı, en geniş katılımla yeniden kurulacak demokratik bir sistemi, hukukun yeniden tek adam rejiminden üstün olacağı bir düzeni kim istemez?Haydi biraz cesaret…