Eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı döneminde Yüksel Kocaman'a yönelik "tehdit" ve "terörle mücadelede görev alan kamu görevlilerini hedef göstermek" suçlamasıyla yargılanmasına devam edildi. Demirtaş'ın Kocaman'a yönelik ifadeleri gerekçe gösterilerek 8 yıla kadar hapsi istendi.
Hakkında açılan davada savunma yapan Selahattin Demirtaş, HDP Eş Genel Başkanları ve milletvekillerinin tutuklanmasının siyasi darbe olduğunu ifade ederek, "Bu AİHM kararıyla kesinleşmiş bir yorumdur" dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’a “hakaret” ve “terörle mücadele de görev almış kişileri tehdit” iddialarıyla açılanan davanın duruşması görüldü. Ankara 25'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya Demirtaş tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Kapalı Cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Duruşmaya Demirtaş’ın avukatları yanı sıra HDP milletvekilleri Erdal Aydemir, Abdullah Koç ve HDP Ankara il örgütü izleyici olarak katıldı. Kimlik tespiti ardından başlayan duruşmada Demirtaş iddialara ilişkin savunma yaptı.
Bir önceki celse duruşmada hazır bulunarak savunma yapmak istediğini bildirdiğini ancak mahkeme heyetinin talebini kabul etmediğini dile getiren Demirtaş, gerekçe olarak da Yargıtay 16'ncı Ceza Dairesi’nde alınan bir kararın sunulduğunu vurguladı. Demirtaş, “Adil yargılanma hakkı ihlali var. Mahkeme de hazır bulunmam sağlanmalıydı. Pandemi koşullarında mümkün görünmese de gelip, gelmeme koşullarımın olup olmadığı bana bırakılmalıydı. O yüzden savunmama bir hak ihlali tespiti ile başlamak istiyorum. Mecbur kaldığım için duruşmaya SEGBİS ile katılıyorum” dedi.
Söz konusu iddianamenin usul yönünden reddedilmesi gerektiğini ve bunu mahkeme heyetinden de beklediğini söyleyen Demirtaş, “İlk defa bir iddianameyi mahkeme heyetinin reddedeceğini düşündüm. Bu kadar sahte delillerle oluşturulan ve kumpasa dayalı bu iddianame kabul edilmez diye düşündüm. Avukatlarım iyi niyetli düşündüğümü söylemişti ve ki keza sizde iddianameyi kabul ettiniz. Ben Ankara hukuk mezunu ve 21 yıllık hukukçuyum. Bu ülkede hem yasa uygulayıcı olarak avukatlık görevini yürüttüm hem de yasa koyucu olarak 12 yıl milleti temsil ederek, faaliyetlerde bulundum. O yüzden geçen celse beraat talep ettim çünkü herhangi bir tehdit yok” ifadelerinde bulundu.
Suçlamaya konu olan sözlerini Ankara 19'uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davada savunma sırasında sarf ettiğini hatırlatan Demirtaş, “Orada bir cumhuriyet savcısı ve 3 kişilik mahkeme heyeti yer alıyordu. Ne savcılık makamı ne de mahkeme heyeti savunmamda suç tespitinde bulunmadı ve suç duyurusu gerçekleştirmedi. O mahkeme salonunda sözlerim de tehdit tespit edilseydi, mahkeme başkanı Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’na yönelik sözleriniz tehdit içeriyor, diyerek benim sözlerimi keserdi. Ama beni susturmadı” hatırlatmasında bulundu.
Mahkeme salonunda sarf ettiği sözleri okuyan Demirtaş, şunları söyledi:
“Mahkeme salonunda; 'Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ın bana bir kumpas yaptığını ve bu yüzden tutuklandığımı, bunun hesabını da soracağım' dedim. Halen yapacağız diyorum. Türkiye’de ağır bir siyasi müdahale gerçekleşti. Ben ve arkadaşlarım tutuklanarak, 16 Nisan 2017 referandumu ve 2018 Haziran seçimlerinde biz içeride tutulduk. Parlamentonun üçüncü büyük partisi Eş Genel Başkanları ve Grup başkanvekillerimizle 10 milletvekili içeride tutulduk. Seçme ve seçilme hakkı elimizde alındı. Müdahale edildi. AİHM kararıyla kesinleşmiş bir yorumdur. Türkiye’de seçimlere, siyasete müdahale edilmiş, seçimlerin meşrutiyeti zedelenmiştir. Seçim kampanyasından mahrum bırakıldık. Siyaset yönlendirilmiş ve Anayasa açıkça ihlal edilmiştir. Siyasete darbe yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yüzüncü yılına girerken insan haklarına saygılı, sosyal, laik, hukuk devleti olma ilkeleri askıya alınmıştır. Tek adam sistemi ve siyasi literatür de seçimli otokrasi dediğimiz baskıcı sisteme geçilmiştir. Bunların hepsi de biz içeride tutulduğumuz süreçte gerçekleşmiştir. Bizim iddiamız odur ki bunların hepsi örgütlü bir biçimde devlet içerisinde yapılanmış siyasi, yargı, medya hatta işveren ayağının olduğu bir yapıyla bizim üzerimizde yani muhalefet üzerinde baskı kurularak, sindirilmeye çalışılarak, tek adam sistemi getirilmiştir. Mevcut anayasa denge denetlemeye sahipti. Mevcut durumda sivil kurumların, meclisin yürütmeyi denetleme ortadan kalkmış. Yüksek yargı baskı altına alınarak, yargı da yürütmeyi denetlemez hale getirilmiştir. Bunları savunmamda anlattım. AİHS 18'inci maddesine katkı yönünde delillerimi sundum.”
Demirtaş, ikinci tutuklanmasına dair de yaşanan süreçleri anlattı. Demirtaş, şöyle devam etti:
“Şüphelisi dahi olmadığımız yargılanması devam eden dosyadan yeniden tutuklandım. Kobanê olayları 2014’te gerçekleştikten sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ‘halkı izinsiz yürüyüşe teşvikten’ 2014 yılında soruşturma açıldı. Tüm MYK üyelerimize açıldı. 12 milletvekilinin dosyası ayrılarak, fezlekeler Meclis’e gönderildi. MYK ise o dosyada tutuldu. İfadeleri alınmadı. 2014-2015 yılında ifade vermek istedi. Savcı ‘yoğunum dosyanın acelesi yok başka bir zaman gelin’ dedi. O zaman biz dışarıdaydık. Halen 7 yıldır ifadesi alınmayan MYK üyeleri var. 2016 Mayıs ayında dokunulmazlıklar kaldırıldı. O zamana kadar MYK ifadelerini almayan savcı, bizi o suçlamadan tutuklattı. Tefrik edildi ve dosya vekiller tutuklandı. Yargılanmaya başladık. Bakın kritik nokta şurası sayın başkan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ilk soruşturma dosyasından yani şüpheli olmadığımız soruşturmadan ben ve Figen hanım yeniden tutuklandık. Biz o dosyadan iki yıl tutuklu kalmışız. Mükerrer. Evrakı avukatlarım sunar size. Biz o dosyadan iki yıl tutuklu kalmışız. Kamuoyunda biz o dosyadan tutukluyuz diye linç kampanyası yürütüldü. Yüksel Kocaman siyasi ilişkileri nedeniyle yeniden tutuklanmamız için aleni bir kumpas yaptı. Aynı delillerle yeni bir soruşturma gibi kamuoyuna da yalan söylediler halkı yanılttılar.”
AİHM Büyük Daire kararında ikinci tutuklamanın da aynı olduğunu tespit ettiğini dile getiren Demirtaş, “AİHM kararıyla bizi tutuklayan yargıçların siyasi bir kumpasa dahil oldukları kesinleşti. Türkiye de yargı eliyle milletin iradesine müdahaleyi asla kabul etmedik, kabul etmeyeceğiz. Yargı mensuplarına hukuk önünden hesap sorulmalıdır. Bizi 4-5 yıl içeride tutup sonra siyasi dosyalar üzerinden bize bağırıp, çağırıp, parmak sallayacaklarını düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Ben savunmalarımda bunları anlattım diye Yüksel Kocaman benim hakkım da suç duyurusunda bulunacak, savunmamı baskı altına alacağını, avukatlarımı baskı altına alacağını sanıyorsa yanılıyor” ifadesinde bulundu.
Demirtaş, savcı Kocaman’ın AKP’li siyasetçilerle ilişkilerine dair fotoğrafların yer aldığı belgeleri mahkeme heyetine sundu. Demirtaş, şu ifadeleri kullandı:
“Bütün AKP’li siyasetçilerle fotoğraf çekiyor ve yerel basında kullanıyor. Yüksel Kocaman, AKP’li siyasetçilerle görüntü vermekten çekinmeyen, ismen ve cismen bilinen tek savcıdır. Ben mi teşhir etmişim. Yüksel beyin kendisi medyatik olmak için elinden geleni yapmış. Ülkede kaç başsavcıyı insanlar ismen ve cismen tanıyor. Samsun, Antalya, İzmir Cumhuriyet Başsavcısını tanıyan var mı? Savcılar kararlarıyla konuşur. Bu savcı Türkiye’deki en önemli siyasi davalardaki kararıyla bilinecek, AKP ile bu kadar içli dışlı olacak, bende bunu delil olarak mahkemeye sunacağım. Bunlar siyasi kararlardır diyeceğim, AİHS aykırı olduğunu söyleyerek, bunu duruşmada ispat edeceğim. Uyduruk, kime ait olmadığı belli olmayan bir hesaptan atılan tehditle bana dava açacak. İddianame de, ‘Var olan varsayılan suç örgütlerinin korkutucu gücünden yararlanarak’ diyor, yargı suç örgütü, terör örgütü müdür, bunun neresi terör örgütüne hedef göstermedir. Ben çocuk değilim. Burası çocuk mahkemesi değil. Ben iki defa Cumhurbaşkanı adayı oldum. Ben hangi cümlemle ile vücut bütünlüğüne saldırı gerçekleştireceğimi söylemişim. Buna dair hangi delil var. Bu kadar açık kumpas, iftira nasıl kabul edilebilir. Ben nasıl sanık olurum? 12 yıl vekillik yaptım, halkın iradesini temsil ettim. Duruşma salonunda ismini zikrettim. Haber bile olmadı. Benimle ilgili soruşturma başlattığında haber oldu. O zaman duyuldu ifşa oldu. Savunmayı duyuran başsavcının kendisidir.”
Demirtaş, savunmasına şöyle devam etti:
“Silahlı örgütle, mafyayla hiçbir şekilde hayatım boyunca bağlantım olmadı. Siyasi düşüncelerim farklıdır. Kürt sorunun çözümüne dair önerilerim farklıdır. Biz sorunların konuşarak çözüleceğine inanıyoruz, PKK’nin de silahlarını ikna ederek bırakacağına inanıyoruz. Eleştiren, beğenmeyen olabilir. Kimse Yüksel Kocaman gibi yargı etiğine uygun davranmayan biri bizi terörle suçlayamaz. O Yargıtay’a atanırken, Selahattin Demirtaş yargılanamaz. Yargılanıyorsa bu böyle kapanmaz. Bir gün bu ülke demokratik bir yapıya kavuşacak. Hukuk devleti niteliğini güçlendirecek. HSK demokratik yapı kazanacak. O gün parlamento da bir soruşturma komisyonu kuracağız. Bu dosyaların hepsi parlamentodaki soruşturma komisyonunun önüne gelecek. Adalet Bakanlığı’na, HSK’ye sevkini sağlayacağız. Bütün yargı mensuplarının 7 sülalesinin mal varlığının araştırılmasını isteyeceğiz. Benim kastettiğim hukuk önünde bunun hesabı sorulacaktır. Ceza beni korkutmaz. Korkmuyorum suçlu değilim. Bu dava da siyasi kumpas davasının bir parçasıdır. Muhalefet baskı altına almaya çalışıyorlar. İltimas istemiyorum ama hakikati görün. Sanık durumuna düşmem bile zuldür. Ben bir hukukçu siyasetçi olarak onu nasıl tehdit ederim."
Demirtaş, savunmasında şu ifadeleri kullandı:
"Savcı Doğan Öz’ün katledilmesinde sorumlu kişi şuan iktidarın ortağı partinde MYK üyesidir. Geçtiğimiz günlerde bir siyasetçi darbedilmesi ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcı yardımcısı açıklaması nedeniyle tehdit edildi. Hukuki takip yapacağım dediğim için beni yargılıyorsunuz. Ben sadece ben değilim milletin iradesini temsil ediyoruz. 15 milyona yakın insan bizi takip ediyor. Bunları izleyip adalete güveni sarsılıyor. Burası bizim ülkemiz siyaset yapmaya çalışıyoruz. 12 metrekare 4 yıldır umudu mu büyüterek, uğraşıyorum. Cezada verseniz hukuki takibini yaparım. Şiddetten, silahtan, çatışmadan arındıracak bir şeyler yapalım. Sembolik de olsa burada vereceğiniz karar adaletin timsali olsun.”